Seviniriz ağlanacak halimize

KREDİ derecelendirme kuruluşlarından biri, S&P, kredi notumuzu artırmış. Bizler de seviniyoruz. Yükselen notumuz TL cinsinden alınan kredilerle ilgili.

Yani, kendi bastığımız para üzerinden borçlanmalarımızda kredi değerliliğimiz B+ dan BB- ye arttı.

Döviz borçlarımız için olan kredi notumuz hálá B+, değişmedi. Görünümü durağandan pozitife döndürüldü. Yani, işler iyi gitmeye devam ederse, döviz borcu notumuz da ileride yükseltilebilir deniyor. Ortada sevinilecek fazla bir şey yok.

Nerelerden nereye geldik?

DÜN

Türkiye'nin uluslararası piyasalarda derecelendirilmesi ilk kez 1980'li yılların sonunda gündeme geldi. Yatırımcılardan gelen talepler üzerine S&P
Türkiye'yi incelemeye aldı. Fazla bir alternatifi olmayan Türkiye o dönemde çok da istekli olmadan S&P ile işbirliği yaptı. 1990 yılında Türkiye'nin Amerika'da bono çıkarması için kredi değerliliği ölçüldü.

Alınan not BBB+ idi. Bu not yatırım yapılabilir kategorisindeki en düşük nottu. Haklı ya da haksız, Türkiye A- düzeyinde bir not bekliyordu. Biraz burun kıvırarak verilen not kabul edildi ve dünya kamuoyuna açıklandı. Aynı dönemde Türkiye'yi derecelendiren Japon derecelendirme kuruluşu JCR Türkiye'ye A- notu vermediği için JCR'ın verdiği BBB+ notu açıklattırılmadı.

Türkiye'nin döviz üzerinden aldığı kredi notu BBB+ iken Türkiye'de enflasyon yüzde 50'nin üzerindeydi. Tüketici fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 60'ın üzerindeydi. İktidar giderek güç kaybediyordu. Ama, uluslararası piyasalarda Türkiye'ye karşı belli bir güven vardı. Çünkü, 1970'lerin sonunda yaşanan krizden çıkılmış, 1980'li yıllarda iktisadi alanda çok ciddi sayılabilecek yapısal reformlar yapılmıştı.

O dönemde bütçe açıklarının milli gelirimize oranı yüzde 3'tü. Sosyal güvenlik sistemi nakit açığı vermiyordu. Bütçede faiz dışı fazla milli gelirimizin yüzde yarımı kadardı. Milli gelirimiz 150 milyar doların biraz üzerindeydi. Kişi başına milli gelirimiz de 2,700 dolar civarındaydı. Hazine'nin iç borç stoku 20 milyar dolar kadardı. Türkiye'nin toplan dış borcu 50 milyar dolardı.

BUGÜN

Bugün enflasyon tek haneli rakamlara indi
. Milli gelirimiz 200 milyar doların üzerine çıktı. Kişi başına milli gelirimiz 3 bin 200 doların üzerinde. Bütçedeki faiz dışı fazla milli gelirimizin yüzde 5'ine ulaştı. Buraya kadar her şey 1990 yılına göre çok daha iyi. Ama, geçen on dört yılda temel dengeleri çok ciddi bir biçimde bozduk. 1990 yılını arar hale geldik.

Toplam dış borcumuz üç kat artarak 150 milyar dolara dayandı. Hazine'nin iç borç stoku 140 milyar dolar oldu. Sosyal güvenlik sisteminin bir yılda verdikleri nakit açıkları milli gelirimizin yüzde 5'ine dayandı. Bütçe açığı milli gelirimizin yüzde 10'unu geçti.

On beş yıl önce, o dönemde beğenmediğimiz BBB+ kredi notumuzla Amerika'da Yankee Bonosu çıkarıp bu piyasanın en zengin müşterileri olan sigorta şirketlerine satabiliyorduk. Bugün kredi notumuz yatırım yapılabilir kategoride değil.

Çok itibar kaybettik. Ekonomiyi krizlere sokabileceğimizi 1994 ve 2001 yıllarında tüm dünyaya gösterdik. Uluslararası yatırımcıları bir anlamda aldattık. Şimdi, geçmişte işlediğimiz günahların maliyetini ödüyoruz.

Kendi bastığımız para üzerinden yaptığımız borçlanmalarda kredi notumuz B+ dan BB- ye yükseldiği için seviniyoruz. Halbuki, kendi bastığımız para üzerinden dahi henüz yatırım yapılabilir kategoride değiliz.
Yazarın Tüm Yazıları