Serdar Turgut: Seks tartışmaları-1

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Doğum kontrol hapı 1960'lı yılların sonuna doğru dünya kadınlarının kullanımına sunuldu.

O güne kadar feminist teorisyenler, seksüel ilişkide eşitsizlik olduğunu, hamile kalma riski nedeniyle kadınların hem erkekler gibi seksüalitelerini dolu dolu yaşayamadıklarını, hem de hamile kaldıkları takdirde ilişkinin maliyetini tek başına yüklendiklerini söylüyorlardı.

Hapın bulunuş anı bu nedenle feminizm tarafından özgürlük günü olarak anılmaya başlandı.

Doğal olarak kadınlar da hapın avantajını kullanarak seksüel ilişkiyi başlatmada inisiyatifi daha rahatlıkla ele almaya başladılar.

Erkeklerin bu gelişmeden tabii ki hiçbir şikáyetleri yoktu. 1970'li yıllarda ‘‘genç’’ olarak bilinen erkek kuşağının hemen tümünün aynı zamanda birer radikal feminist olmaları da işte bu tarihsel nedenledir.

Örneğin, bu köşenin yazarı 1971 yılında gittiği New York'tan 1979 yılında döndüğünde o kadar radikal bir feministti ki kendini tutmasa lezbiyen bile olacaktı.

***

Erkeklere kalsa seksüel teorik tartışmaların 1975 yılı ortalarında tamamen bitmesi gerekirdi.

Ancak buna izin verilmedi.

Çünkü feministler, lezbiyenler ve Marksistler, Amerikan üniversite kürsülerini ele geçirmişlerdi.

Bunlar iki cins arasındaki ilişkinin mutlaka yoğun bir teorik tartışma konusu haline getirilmesine mecburdular.

Bunu yapamadıkları takdirde varlık nedenleri sona erecek ve işsiz kalacaklardı. Bunu bildikleri için meseleyi zorlamaya başladılar.

Bu arada tabii kadın dergileri de piyasaya çıkmaya başlamıştı.

Onların da her sayıda işleyecekleri bir konu olmalıydı.

Düşünsenize, dergi konunuzu kadının cinsel hayatı olarak seçmişsiniz. Yılda 12 sayı çıkaracaksınız ve her ay yaklaşık 100 sayfa doldurmanız gerekiyor.

‘‘Sorun’’ olmadığı takdirde bu dergiyi tek sayı çıkarmaya bile imkán yok.

Dolayısıyla feministler, lezbiyenler, Marksistler ve kadın dergilerinin sahibi olan kapitalistler, hayatlarında ilk ve belki de son kez bir ideal uğruna bir araya gelerek ‘‘cinsel konularda’’ mesele çıkarmaya başladılar.

***

1980'li yılların ortalarına doğru meselenin ilk işaretleri gelmeye başladı.

Hapı seksüel kurtuluşun müjdecisi olarak karşılayan feministler, 15 yıl boyunca teorinin gereğini yapıp önlerine gelenle yattıkları için yıpranmışlardı.

Hem de ihtiyarlamışlardı artık.

Üstelik yeni bir teori bulunamadığı takdirde para kazanmaları ihtimali de kalmamıştı.

Böylece seksüel ilişkinin, her durumda kadının erkek tarafından sömürülmesi ilişkisi olduğu teorisi ortaya atıldı.

Hatta her seksüel ilişkinin, kadının rızası olduğu durumlarda bile ‘‘tecavüz’’ sayılması gerektiği teorisi Batılı akademik çevrelerde pek ilgi gördü.

Tabii bu durumda erkekler ne yapacaklarını da şaşırmışlardı.

Tam feministlere uyup pişmanlık duymadan seksüel ilişkiye girmeye alışmışken, şimdi her seksüel ilişkiden sonra ‘‘tecavüzcü’’ olarak damgalanma riskini taşımaya başladılar.

***

Eh, peki ne yapacağız şimdi, diye tam düşünürken bu sefer de yeni teorisyenler ortaya çıktı.

Bunların hepsi de genç, güzel kadınlar.

Yaşları 25 ile 35 yaş arasında değişiyor.

Onların teorisine göre ‘‘aile’’, iş yaşamından çok daha manevi zenginlikle dolu olan, kadına çok daha manevi güç katan bir kavram.

Bu nedenle çağdaş kadın, eğer güçlü olmak, toplumda bir yer edinmek istiyorsa aile yaşamına önem vermeli.

Ve daha da önemlisi, evleninceye kadar cinsel ilişkiye girmemeli.

Kendisini kocasına ‘‘saklamalı’’.

Evet bunu ciddi şekilde, yeni bir teori olarak ortaya koyuyorlar şu anda Batı'da.

***

Batılı erkeklere tavsiyem şu:

Biraz bekleyin.

Kadınlar nasılsa bu sorunun peşini bırakmayacaklar.

Onlarda seks konusunda müthiş bir teori yapma dürtüsü var.

Birkaç yıl sonra bugünkü söylenenin tam tersini teori olarak ortaya atacaklarına ve hayatın o diyarlarda tekrar çok daha neşeli hale geleceğine eminim.

Yarın: Erkeklerin seks konusundaki teorik tartışmalara katkısı ne?



Yazarın Tüm Yazıları