Serdar Turgut: Operet’te gece

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

İlerde aleyhime kullanmayacağınıza söz verirseniz size bir itirafta bulunacağım.

Cuma akşamı operet izlemeye gittim.

Prototipime katiyen uymayan bu davranışım nedeniyle milletimden, yavru vatan Kıbrıs'taki vatandaşlardan, yurtdışındaki temsilciliklerimizden, bütün Türki cumhuriyetlerden ve ayrıca ek olarak Acar hükümeti üst yönetiminden özür diliyorum.

* * *

Sir Neville Marriner bana hayatımın en sıkıntılı iki saatini geçirten insandır.

Onun konserine de Rana'nın baskısı ve zorlamaları sonucunda gitmiş ve sıkıntıdan neredeyse kurdeşen olmuştum.

Rana bunu bildiği halde son olarak tutturdu ‘Viyana Esintileri’ operetine muhakkak gideceğiz diye kafamı yedi de yedi.

Bilet almaya gittim, ‘Tükendi’ dediler mutlu oldum, bunu da kabul etmedi, ‘Ne yap ne et bul’ dedi.

Sussun diye yalvar yakar oldum ve bileti bir şekilde buldum.

* * *

Ben insanlarla kolay ilişkiye girebilen bir kişi değilim. Utangacım.

Kalabalık yerlerde rahatsız olurum.

Çok insanın bulunduğu mekánlarda ilgiyi özellikle üstüme çekecek bir şey yapmamaya özel önem gösteririm.

Hapşırmam, yüksek sesle konuşmam. Konserin 15'inci dakikasında ölecek kadar sıkışsam, insanlar bana bakacak diye 2 saat daha çişimi tutarım.

Dolayısıyla konser gecesi AKM'ye giderken zaten oldukça rahatsızdım.

Oturacağımız koltuğu görünce ise az daha şak diye düşüp bayılıyordum.

Yalvar yakar torpille bilet buldum ya, bize A 22-24 numaralı koltukları vermişler.

A 22-24 numaralı koltuğu size nasıl anlatsam bilmiyorum ki!

Bunlar normalde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve eşi Nazmiye Demirel'in konsere geldiklerinde oturmaları uygun görülen koltuklar.

Bilmem anlatabiliyor muyum!!

Ben oraya gidinceye kadar utancımdan yerin dibine geçtim çünkü insanlar buraya oturan kişilerin önemli insanlar olacaklarını, dolayısıyla benle Rana'nın da önemli olduğumuzu düşüneceklerdi ve bunun düşüncesi bile bende tansiyonumun fırlamasına ve ekstrasistole yol açmıştı.

Bir kaza belaya uğramadan oturduk koltuklarımıza.

Ben etrafa bakmayayım diye sadece üç sayfadan oluşan programı altı kez filan okudum, solistlerin ve dansçıların ismini ezberledim.

Rana bu arada ‘‘Baksana arkaya, bak bakalım Mithat'lar nerede’’ diyor ve bu konuşması bile beni ne kadar hiçe saydığının bir göstergesi aslında.

Ben o anda arkaya bakacağıma oradan kaçarım daha iyi, insanlar zaten beni önemli zannedip muhakkak nefret ediyorlardır benden, bir de arkaya nasıl bakayım yani, değil mi ama, bu kadın beni mahvetmek istiyor yemin ediyorum.

* * *

Hayatımda ilk kez bir operetin başlamasından dolayı mutluluk duydum çünkü ışıklar karardı.

Eserler hakkındaki yorumumu daha sonra yapacağım.

Ama ondan önce neredeyse ölmemize yol açan olayı anlatmak zorundayım.

Operetin tam ortasında Türkiye'de ádet olduğu üzere bir yerlerde cep telefonu çaldı!

* * *

Hayır, ikimizden birisinin telefonu değildi.

Birden bende jeton düştü, Rana'ya eğildim ve ‘Telefonunu kapadın değil mi’ dedim.

Suratında aniden bir ifade geldi.

Bir dakika, bunu size açıklamam gerekiyor, gereken benzetmeyi düşünmem lazım.

Tamam buldum... ‘Sapık’ filmini hatırlayın. Hani filmin sonuna doğru genç bayan, Anthony Perkins'in sözde anesiyle oturduğu eve girer, bodrum katına iner, köşedeki karanlık odada anne duvara dönmüş oturuyordur, kadın iskemleye yanaşır, iskemleyi çevirir, kadın döner, aslında bir cesettir bu ve tam o anda Perkins arkadan kadın kılığına girmiş, elinde bir bıçakla kadının üzerine gelir ya...

İşte o anda kadının suratında bir dehşet ifadesi vardır. İşte Rana'nın suratı da ben soruyu sorar sormaz o hali aldı.

(Yarın: Çantayı açınca ne oldu. Konser esnasında ben niye ‘I KISS YOU MAHİR’i hatırladım?

Önemli not: Zaten zor koşullarda iyi bir şey yapmaya çalışan opera ve baledeki arkadaşlar aman beni yanlış anlamasın. Burada sadece insanları biraz gülümsetmek amacıyla olayı böyle ele alıyorum. Yoksa o gece bence harikuladeydi. Emeği geçen herkesi gönülden kutluyorum.)

Yazarın Tüm Yazıları