Serdar Turgut: Aman dikkat!

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Bütün itirazlarıma rağmen ben de sapına kadar Türk olduğum için geçmiş olaylardan ders almamakta son derece tutarlıyım.

Geçen bayramda turla Avrupa'ya gittikten sonra, böylesine travmatik bir olayı bir daha katiyen yapmayacağımı yazmıştım.

Bayram geldi ve ben aynen yapmayacağım dediğim şeyi yaparak İtalya'ya gittim.

Oralarda şunu tespit ettim ki bu dünyada Japonlar ve Türkler'in sayısı haddinden çok fazla.

Türkler'den çok beni Japonlar irrite ediyor, çünkü Türkler'in müzeye gitmeye niyetleri yok.

Sadece alışveriş yapmak için neden Floransa'ya gidilir, bunu açıklamak için henüz bilimsel bir çerçeve Batı áleminde geliştirilmiş değil.

Japonlar ise müzeye gidiyorlar ve tabii bunu toplu halde yapıyorlar. Ufizi gibi bir yerde insanın başına gelebilecek en büyük felaket bir şaheseri tam biraz incelemeye hazırlanırken, takriben elli kadar Japonun kısa adımlarla, büyük heyecanla ve sizi iterek önünüze geçmeleri olmalı.

Üstelik bunların Japon tur operatörleri de bağırarak konuşuyor ve insanın başına gelebilecek ikinci felaket de Ufizi'de Japonca bağırtı duymaktır, bunu da bilin.

Tabii ki benim açımdan trajik, sizler açısından ise komik olma potansiyeli büyük olan olaylar yaşadım.

Allahıma çok şükürler olsun ki Rana da bu gezide tam formundaydı. Kötülük yapma enerjisi o kadar fazlaydı ki kadını Galatasaray'a transfer etseler son maç 4-1 değil kesin 9-1 filan biterdi, o kadar aktif yani.

Şu anda bu meseleye girmeyeceğim çünkü döndükten 24 saat geçmesine rağmen almış olduğum sakinleştirici ilaçlar sonuç vermedi.

Yazılarımı kızgın değil sakin yazarak siz okuyucularıma olayların soğukkanlı yorumlanışını vermek istiyorum.

Sadece şunu söylemekle yetineceğim. Son gün pazar kuruldu, o alışveriş yaparken Floransa'da neden bulunduklarını tam anlayamadığım birtakım zencilere yaklaşıp, ‘‘Would you like to kill my wife for 200 dollars?’’ (Karımı 200 dolar karşılığında öldürmek ister misiniz?) diye sordum.

Yaşadıkları ülkenin dilini bile konuşamayan bu insanlık evriminin bazı aşamalarını henüz yaşayamamış kişiler dediğimi tabii ki anlayamadılar ve bana sahte Gucci çanta satmaya çalıştılar.

Bu konulara daha sonra geleceğim ama şimdi gelir gelmez Türkiye'de gözüme çarpan bir konuya değineceğim.

* * *

Seyahatten dönüşte eve girer girmez ilk iş olarak odama Feng-Shui yaptım, kötü ruhları kovdum.

Bu ne kadar etkili oldu bilemiyorum çünkü internete girdiğimde Türk gazetelerine hálá daha ulaşabiliyordum.

Feng-Shui tekniği üzerinde daha çok çalışmam gerektiği kesin, bunu anladım.

* * *

İlk önce herhangi bir köşe yazarı ben burada yokken yaramazlık yapmış mı diye baktım.

Aleyhime yazan filan varsa haddini bildirmem lazım, bundan çok keyif alıyorum.

Ne yazık ki yoktu. Gerçi ben tanıdıklarımı okuyorum, gözden kaçırdığım olabilir. Geçenlerde bir arkadaşım telefon etti bir ad verdi ve benim aleyhime yazı yazdığını söyledi.

Vallahi adı ilk o gün duydum, tanımıyorum ki ne yapayım. Bana saldırarak adamcağızın meşhur olma gayretine biraz katkıda bulunabildiysem ne mutlu bana. Bu yüzden onu affettim zaten.

Sonra gazetelerin birinci sayfalarına geçtim.

Bu bayramlarda beni en çok sinirlendiren şeylerden bir tanesi de gazete sayfalarından ve bazı köşe yazarlarınca araba sürücülerine yapılan ‘Aman Dikkat’ çağrıları.

Adam kağnı sürmekten aniden arabaya terfi etmiş. Başka bir ülkede olsa bisiklet kullanmasına bile izin vermezler.

Bu adam yola çıkacak ve büyük ihtimalle de ölecek. Ölecek ki doğal seleksiyon yaşansın. (Ne yazık ki çocuklarını da yanlarına alıyorlar. Hükümet iş yapacağına Türkler'in araba kullanırken çocuklarını yanlarına almalarını yasaklayan bir kanunu acilen Meclis'ten geçirsin.)

Acaba bizim gazeteciler bu tür bir insanın gazete manşetini veya köşe yazarını okuyunca araba kullanma ádetini değiştirebileceğini gerçekten düşünüyorlar mı, bunu bilemiyorum.

Yani adam tam hatalı sollama yapacakken aniden ‘‘Yahu bunu yapmamalıyım, bunu bugün falanca köşesinde bana anlatmıştı’’ diye herhalde düşünemez.

Bu da aslında kötü bir şey değil. Çünkü bugün trafik konusunda gazetelerin öğütlerini dinlemeye başlayanlar bakarsınız yarın siyaset konusunda basında verilen öğütleri de tutmaya başlarlar.

O da altından kalkılması zor başka kazaları bereberinde getirir, bilmem anlatabiliyor muyum?

Yazarın Tüm Yazıları