Sedat Ergin: Demirel ve Kosova krizi

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Kosovalı mültecilerle dayanışmasını göstermek üzere önceki gün Arnavutluk ve Makedonya'ya yaptığı gezi, Türkiye'nin son krizde aldığı tutumun dünya kamuoyuna gösterilmesi bakımından yararlı olmuştur.

Türkiye, Cumhurbaşkanı düzeyinde bir ziyaretle, bir Balkan ülkesi olarak Kosova meselesini sahiplendiğini, ağırlığını koyduğunu, manevi sorumluluğunu yerine getirdiğini en kuvvetli şekilde hissettirmiştir.

Türkiye, maddi yardımların yanı sıra, Kızılay'ın her iki ülkede açtığı mülteci kamplarıyla, bir anlamda bayrak göstermektedir.

Mülteci kabulünde açıklanan kontenjanın pek çok önemli Avrupa ülkesinden fazla olması, yine Türkiye'nin ileri tutumunu gösteren bir başka olgudur.

Demirel, bu gezide yaptığı konuşmalarda Miloseviç liderliğine dönük mesajlarının tonunu biraz daha sertleştirmiş, örneğin ilk kez ‘‘soykırım suçu’’ndan söz etmiş, ‘‘Kosova'ya dönük hevesleri Miloseviç'in kursağında kalacak’’ şeklinde ifadelere başvurmuştur.

* * *

Önemli olan bir diğer nokta, Demirel'in Kosova'nın siyasi geleceğinin alacağı şekil konusunda kendisini herhangi bir şekilde bağlamamasıdır.

Demirel'in ‘‘Otonomi mi, bağımsızlık mı?’’ şeklindeki soruya, ‘‘Hangisi olacağını bu askeri harekát tayin edecek’’ karşılığını vermesi, parantezin ucunu açık bıraktığının işaretidir.

Genelde, Demirel'in Dışişleri Bakanlığı'nın kısmen ‘‘daha ihtiyatlı’’ olan çizgisine kıyasla daha atak ve daha sert bir çizgide durduğu söylenebilir.

Bu çerçevede, Demirel'in bakışında NATO ile birlikte hareket etme saikinin de bir hayli belirleyici olduğu gözleniyor. Muhtemelen şu nedenlerle:

1) Demirel, Miloseviç'in durdurulması bakımından NATO'yu tek geçerli araç olarak görüyor.

2) Demirel, Yunanistan'ın Kosova'daki tutumunu ‘‘Onlar hep kára ortaktır, zarara değil’’ diye özetliyor. Yunanistan'ın, Kosova bunalımında NATO içinde isteksiz bir çizgide durduğu hatırlanırsa, Türkiye'nin enerjik tutum sergilemesi, bir farklılığın kayda geçirilmesi bakımından önemli bir fırsat olarak beliriyor.

3) Cumhurbaşkanı, NATO'nun önümüzdeki yüzyılda uygar dünyanın değerlerinin savunulması bakımından en önemli forum olacağına inanıyor. Bu çerçevede, Demirel'in Elbasan'daki mülteci kampında ‘‘NATO'nun uygar dünyanın mümessili olduğunu’’ söylemesi not edilmelidir.

4) Lüksemburg zirvesi sonrasında Avrupa'ya duyulan derin hayal kırıklığı sürerken, Demirel, NATO dayanışmasını, Türkiye'nin Batı dünyasındaki yerini kuvvetlendirecek, uğranılan zemin kaybını telafi edebilecek değerli bir fırsat olarak görüyor.

5) NATO; ABD ve Avrupa'yı bir araya getiren yegane kuruluştur. Türkiye'nin gelecekte AB içinde alacağı yer belirsizdir. ABD'nin de içinde olduğu NATO'daki yeri ise sağlamdır. Bu örgütün devamı, Türkiye'yi de Batı'ya entegre eden bir sigorta işlevi görmektedir.

* * *

Dolayısıyla, Kosova bunalımında NATO'nun geleceğinin de sınanıyor olması, sonuçları itibarıyla Türkiye'yi de hayati bir şekilde ilgilendirmektedir.



Yazarın Tüm Yazıları