Sedat Ergin: Çiller'in danışmanı olmak

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

DYP lideri Tansu Çiller'in bu seçimde aldığı sonuçta, kuşkusuz, son üç yıl içinde kendisini yönlendirmiş olan danışman ekibinin de payı olmalı.

Bugüne dek kamuoyunun dikkatinden uzak kalmayı başarmış olan üç kişilik danışman kadrosu, Çiller'in ana stratejisinin şekillenmesinde, izlediği politikaların teorik çerçevesinin kurgulanmasında belirleyici olmuştu.

Ekibin başını, Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi öğretim üyelerinden Doçent Dr. Mümtaz'er Türköne çekiyor.

Türk-İslam sentezi çizgisini temsil eden Türköne, kendi kulvarı içinde önemli bir birikime sahip olan, entelektüel hasletleri ile temayüz eden bir siyaset bilimci olarak tanınıyor.

Ekibin ikinci üyesi olan avukat Şükrü Karaca, grubun ‘‘operasyonel adamı’’ olarak tanınıyor. Şiir kitapları da bulunan Karaca, 18 Nisan seçiminde Ankara'dan ikinci sıra adayı olmuş, ancak seçilememişti.

Üçüncü isim Hüseyin Kocabıyık, özellikle kamuoyu yoklamaları alanında ekibi tamamlıyor.

‘‘Analitik’’ adındaki bir şirketin bünyesinde çalışan bu üçlünün, 1996'da Çiller'in yanında saf tutmalarından önce Mehmet Ağar ve Yalım Erez'e de kısa aralıklarla danışmanlık servisi verdiğini hatırlatalım.

Bu ekipten Türköne'yi, Çiller'in son dönemdeki en önemli teorisyeni olarak nitelendirmek yanlış olmaz.

Çiller'in Refah-Yol ortaklığını demokrasi çerçevesi içinde meşrulaştırmaya çalışan, ardından ANA-SOL'un meşruluğunu aynı çerçeve içinde reddeden söylemi, teorik planda büyük ölçüde Türköne'nin eseridir.

Bu söylemde hukukun mutlak üstünlüğü, sivil otoritenin askeri otoritenin üzerine çıkartılması, devletin yeniden tanımlanarak bireyin devlet üstünde bir konuma getirilmesi gibi kavramlar ön plana çıkmaktadır.

* * *

Türköne ve arkadaşları, siyasal çizgide çatışmacı bir üslubu yeğlemişlerdir. Çiller'in, son dönemde başta ordu olmak üzere, basın, iş çevreleri ve diğer kurumlarla girdiği çatışmacı, kavgacı ve yer yer ‘sol’ tonlar taşıyan üslupta, yine bu ekibin izlerini görmek mümkündür.

Bu grubun danışmanlık hizmetleri içinde Çiller'in geliştirdiği dinci söylem de yer almaktadır. Türköne, varoşlara yönelişin de teorik altyapısını hazırlamış ve FP'nin varoşlarda gerileyeceğini öngörmüştür.

Türköne, bu boşluğu Çiller'in doldurabileceğini zannetmiştir. Öngöremediği, varoşların 18 Nisan'da adres olarak MHP ve DSP'ye yönelmiş olmasıdır.

Bu ekip, sonuçta Çiller'in söylemini önemli ölçüde dönüştürmekle birlikte, bir noktada entelektüel zeká ve birikimin kapatamayacağı bir büyük boşlukla karşılaşmıştır.

Bu, Tansu Çiller'in inandırıcılık sorunudur.

Harvard Üniversitesi'nden fahri doktora aldığını açıklayıp, sonradan almadığı ortaya çıkan bir liderin inandırıcılığının öne sürülebilmesi, teoriyle örtülemeyecek güçlükler yaratmaktadır.

Bir liderin inandırıcılık sorununun aşılamadığı nokta, aslında ona danışmanlık yapan akademisyenlerin inandırıcılıklarının da gölgelenmeye başladığı sınırı çizmektedir.



Yazarın Tüm Yazıları