Seçim takvimi üzerine

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Türkiye'deki yönetici sınıflar katiyen yaratıcı değiller.

Sorunların altında boğuldular.

Çıkış yolu da bulamıyorlar. Etrafa aval aval bakıyorlar.

Halbuki alınacak bazı basit tedbirlerle karşı karşıya bulunduğumuz sorunların hemen minimuma indirilmesi mümkün.

Ancak bunları görebilmek için biraz tarih okumuş olmak, edebiyatı yakından takip etmek, biraz da ekonomi biliminden haberdar olmak gerekiyor.

Türkiye'de bu tip adamlar tabii ki var.

Ama onları da yönetici sınıfa dahil etmiyorlar nedense.

Bu yeteneklere sahip olan kişiler, olsa olsa küçük burjuva olabiliyorlar.

***

Bugün Türk yönetici sınıflarına yardımcı olmaya karar verdim.

‘‘Bir küçük burjuva olarak bunu neden yapıyorsun’’ diye merak edenleriniz olabilir.

Onu da anlatayım.

Küçük burjuvalığın temelinde vardır yalakalık. İlla da kendilerini tutamazlar, bir burjuvaziye, bir de işçi sınıfına yalakalık yaparlar.

Korkak oldukları için iki tarafı da yağladıklarında aradan sıyrılıp kurtulacaklarını sanırlar.

Şunu bilesiniz ki bir gün bu gerçeği görüp de işçi sınıfı ve burjuvazi bir geçici ittifak yaptıkları takdirde küçük burjuvalık da ortadan silinecek ve dünya halkları da sonunda rahat bir nefes alacaktır.

***

Anlaşılacağı üzere yönetici sınıflara yardımcı olmaya karar vermemin son derece net nedenleri var.

Bugün önümüzde duran sorun iki maddeden oluşuyor.

1- Nasıl olup da nisan ayında yapılacağını ilan etmiş olduğumuz seçimleri katiyen yaptırmayız.

2- Ve nasıl olup da en fazla oyu alsa bile Fazilet Partisi'ni katiyen bir hükümet içine dahil etmeyiz.

Görüldüğü gibi görünürde iki maddeden oluşan bu sorunlar aslında temelde tek bir sorundan oluşmaktadır.

Seçimlerin ertelenmesi yolu bulunduğunda sorun kökünden çözülecektir.

Çünkü bizimkiler bile bir seçim olduğu takdirde olaya net çözümün bulunmasının imkânsız hale geleceğini görüyorlar.

***

Yönetici sınıflar bu işin çözümünü Bülent Ecevit'e havale ederek yanlış yaptılar.

Başka bir politikacıya işi verseler, hatta İsmet Amca'yı bile görevlendirseler, işin çözümü kişilerde değil.

Olay çok daha kurumsal ve bu nedenle de kurumsal yani yapısal bir çözüm gerekiyor.

İşte bu noktada da bizim yönetici sınıflarda katiyen bulunmayan tarih bilgisi devreye giriyor.

***

Çok kısa bir süre önce Amerika'da ‘‘Calendar’’ adlı bir kitap yayınlandı. ‘‘Takvim’’ kitabında takvimlerin nasıl evrime uğradığı anlatılıyor.

Yazar David Ewing Duncan, bugün geçerli olan takvime ulaşılıncaya kadar insanların takvim kavramıyla nasıl oynadıklarını, gün ve ay sayısını nasıl kendi çıkarları doğrultusunda durmadan değiştirdiklerini anlatmış.

Sıkıcı olmasına büyük ihtimal vererek başladığınız bu kitapta ilginç ipuçları var.

Bence tarih bu aşamada devreye girerek Türk yönetici sınıflarına kendilerini kurtarma yolunu gösterecek.

***

Gerekli ipucu Roma İmparatorluğu döneminde bulunabilir.

İmparatorluk döneminde din adamları, takvimi yorumlama görevini üstlenmişler.

Ve tabii ki din adamları, o dönemde de devletin çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar. Yani vatansever onlar da.

Diyelim ki iyi bir politikacı göreve geldi.

Belirli bir süre için seçilmiş olan bu kişi halkının, yani din adamlarının çıkarlarına uygun davrandı.

Önceden bir takvim de açıklanmış. Adamın o süre sonunda görevi bırakması gerekiyor.

Din adamları onun hemen gitmesini istemiyorlar.

Bu sorunu son derece basit bir şekilde çözüyorlarmış.

Hemen o gün geçerli olan takvimi önlerine alıp, bu takvime günler ve hatta yeni aylar ekliyorlarmış.

Böylece devletine hayırlı hizmetlerde bulunan siyasetçinin görevden ayrılacağı gün de daha uzun bir müddet sonraya kalıyormuş.

Herkes mutlu bir şekilde yaşayıp gidiyormuş. İşte bu nedenle de Roma İmparatorluğu döneminde tek bir koalisyon krizi bile yaşanmamış.

Yemin ediyorum yalanım yok, bu dediklerim aynen oluyormuş.

***

İşte bu tarih bilinciyle bizimkileri de içine düştükleri çıkmazdan kurtarabilecek yöntemi bulabiliriz.

Nisanda seçim olacağı açıklandı.

Bu tarih değiştirilmesin.

Hatta verilen sözlere ne kadar sadık kalınacağı yolunda açıklamalar da yapılsın.

Nisan seçim ayı olarak kalsın, ama mart ile nisan ayı arasına beş-altı adet ve hatta Cumhurbaşkanı Demirel uygun görürse -ki görmemesi için bir sebep yoktur- 12 yeni ay daha konulsun.

Halk bu yeni takvime de alışır merak etmeyin.

İlk önce belki uyumsuzluk çekerler, ama üç gün sonra bunu da unuturlar.

Böylece takvim değiştirilerek seçimin bir anda hem nisanda yapılması sağlanır, hem de seçim 15 ay sonraya kalıverir.

Ha, 15 ay sonra durumu tekrar değerlendiririz.

Kamuoyu yoklamalarına bakarız.

Eğer Fazilet yine en büyük parti olarak gözükürse, o zaman tavim ile yeniden oynamamak için bir neden de yoktur.

Böylece seçim tarihi ilelebet nisan olarak kalacak ve yönetici sınıflar da halka yalan söylememiş olacaklardır.



Yazarın Tüm Yazıları