Sayın itibariyle

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

İki sözcük var ki, neredeyse bunlardan nefret eder oldum. Duyduğumda tüylerim diken diken oluyor. Cinlerim başıma toplanıyor. Burnumdan soluyorum.

Birincisi ‘‘itibariyle’’ kelimesi...

Diğeri de ‘‘sayın’’ ünvanı...

* * *

KUŞKUSUZ, sözcükler yeni değil. İlki evvel emirden beri, ötekisi de en azından ‘‘dil devrimi’’nden bu yana lugatte mevcut.

Ancak, her iki kelimenin böylesine yaygınlık kazanması ve kel alaka bir şekilde kullanılır olması Ankara televizyon gazeteciliğiyle birlikte yerleşti.

Muhabir TBMM oylamasında canlı yayın mı yapıyor, illa bir ‘‘itibariyle’’ sıkıştırıyor. ‘‘Saat on ‘itibariyle' henüz sonuç yok’’ cümlesini söylüyor.

Veya Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne gelecek parti liderlerini kastederken, ‘‘şu an itibariyle henüz kimse içeri girmedi’’ açıklamasını getiriyor.

Bana göre, istisnaları tenzih ederim, bilinçaltı bir şartlanmaya kurban giden başkentli ekran gazetecileri, bürokrasi dağarcığındaki bu kelimeyi yalan yanlış tekrarlayarak ciddileşeceğini sanan Tansu Çiller'i yeniden üretiyor.

Böylelikle de O'nun Türkçe garabeti meşruluk kazanıyor.

Sahneden silinse bile, DYP önderi Ankara televizyon habercileri sayesinde ‘‘kendi gitti, ‘itibariyle'si kaldı yadigar’’ dedirteceğe benziyor.

* * *

YA ‘‘sayın’’!...Geçenlerde Rauf Tamer’in de belirttiği gibi, bizim tv kanallarımızda ‘‘sayın’’dan geçilmiyor. Varsa ‘‘sayın’’, yoksa ‘‘sayın’’...

Bana kalsa sadece zarf üzerindeki yazılısına izin vereceğim ve esas olarak yine yazılı ve resmi bir içerik taşıyan bu yapay ünvan, adı üstünde, zaten belirli bir hürmet, mesafe ve bilhassa da olumlama ifade ediyor.

Oysa, kelime asla bunları çağrıştırmayan şahıslar için de kullanılıyor.

Mafya tetikçisine mikrofon tutan haberci ‘‘sayın’’ diyor. Telefonda çete reisiyle görüşen sunucu, herife ‘‘sayın’’ diye hitap ediyor.

Her hangi bir siyasetçinin basın toplantısında soru soran muhabir ise, üçüncü bir kişiden bahsederken yine mutlaka ‘‘sayın’’ı ekliyor.

Daha ötesi, canlı yayında kafa ve göz yaran muhataplar ‘‘sayın’’ ilave etmeyi hiç unutmuyor. Bir ‘‘sayın eşşeoğlu beş kulak’’ demedikleri kalıyor.

Artık hiç kimsenin aklına ‘‘Hanım’’ ‘‘hanımefendi’’, ‘‘bey’’ ‘‘beyefendi’’ye başvurmak veya nötr bir şekilde isim ve soyadını kullanmak gelmiyor.

Buna bir tek sporcular istisna oluşturuyor. Onlarla ense tokat konuşuluyor.

Yine Ankara bürokrasisinin resmiyet tabusundan çıkmış olan yapay ‘‘sayın’’ sözcüğü Ankara ekran gazeteciliği aracılığıyla şimdi daha da gülünçleşiyor.

* * *

BUNA ‘‘mesleki deformasyon’’ denir. Her profesyonel branş için geçerlidir.

Gazeteci çalıştığı ortamın özel lugatiyle özdeşleşir. Dikkat etmezse, bunu olduğu gibi yansıtır. Kalem, ekran ve dalga aracılığıyla yaygınlaştırır.

Çiller'in bürokrasiden yanlış biçimde öğrendiği ve muhabirin de bilinçaltı refleksle kaptığı ‘‘itibariyle’’ kelimesi, zincirleme süreçte kendini üretir.

Kapıcı Fişmekan Efendi ‘‘yarın itibariyle kaloriferler yanacak’’ türünden garabet bir lisanla konuşarak boyunun bir karış büyüdüğü zehabına kapılır.

Eh, politikacılar da kafa göz yararken birbirlerine ‘‘sayın eşşoğlu beş kulak’’ diye hitap ederek ‘‘sivilleştiğini’’ sanır. Rezalet ayyuka çıkar.

Televizyon gazetecisi Ankaralı meslektaşlarımın ve onlardan etkilenen diğerlerinin bu mesleki deformasyonu kısa sürede aşacağına inanıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları