Savaş sonrası bölgede ne olacak?

Muharrem SARIKAYA
Haberin Devamı

Bakanlar Kurulu'nun önceki gün yapılan toplantısı, ilginç bir hesaplaşmaya da tanıklık ediyor.

Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit, 1990 yılındaki hükümetin Körfez krizindeki tutumunu eleştiriyor.

KABİNE’DE TARTIŞMA

Ecevit'in sözleri, açıktan olmasa da koalisyonun ANAP kanadında rahatsızlık yaratıyor. Bunun gerekçesi de çok açık.

1990 yılında, Körfez krizi döneminde Türkiye'nin politikasını belirleyen Yıldırım Akbulut Hükümeti'nin beş bakanı; Güneş Taner, Işın Çelebi, Mustafa Taşar, Oltan Sungurlu ve İmren Aykut bu kabinede de görev alıyor.

O dönemde Akbulut ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın kurmayları arasında yer alan Eyüp Aşık ve Burhan Kara da bu kabinede bakan.

Yani, 1991'deki ANAP yönetimi ve hükümetinin belkemiği bu kabinede de yer alıyor.

Nitekim bunun etkisi dünkü Bakanlar Kurulu'na da yansıyor. Özellikle Güneş Taner ve Eyüp Aşık, 1990'daki politikanın yanlışlığı konusundaki eleştirilere açıktan tepki koyuyor.

Özellikle Özal'ın, ‘‘Bir koyup üç alacağız’’ politikası eleştirildiğinde Taner ve Aşık şu tepkiyi gösteriyor:

‘‘O dönemde bir koymamıza müsaade etmediniz ki üç alalım. Buna rağmen çok şey aldık...’’

Taner ve Aşık, bu sözlerinin ardından Ecevit'in politikasını da eleştiriyor.

Her ikisinin buluştuğu nokta özetle şöyle:

‘‘Saddam, elindeki füzelerle gidip ABD'yi vuracak değil ki? Sonucu belli olan bir maçta kaybedecek tarafa neden oynayacağız? Savaş sonrası ortaya çıkacak politikada etkili olmak için aktif olmalıyız...’’

Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı İsmet Sezgin'in yaklaşımı da ANAP'lı bakanlardan farklı olmuyor.

Sezgin de Türkiye'nin aktif bir tutum içinde olması gerektiğini söylüyor.

Tartışmalara girmeyen Başbakan Mesut Yılmaz ise uzlaştırıcı bir şekilde hakemlik yapmayı tercih ediyor. Sonuçta koalisyonda uzlaşıyı da yakalıyor.

ANAP'lı bir bakan dün, Bakanlar Kurulu'nda yaşanan kısa süreli tartışmayı kendi merceğinden şu sözlerle özetliyor:

‘‘Aslında Yılmaz-Ecevit arasında krize dönük bir görüş ayrılığı yok. Biri meseleye birey, yani Saddam, diğeri toplum, yani Irak halkı açısından yaklaşıyor.’’

Ardından, toplantıya yansıyan hava ile ilgili olarak şunları söylüyor:

‘‘Aslında bütün mesele duracağımız pozisyonda. ABD'nin Irak'ı vurması sonrasında, bölgede ortaya çıkacak tabloda Türkiye'nin yerinin ne olacağı.’’

Bu konudaki endişe Bakanlar Kurulu'ndaki tartışmalar sonrasında DSP kanadına da hâkim oluyor.

ABD VURUP, DÖNECEK Mİ?

ABD'nin 1991'deki müdahalesi sonrası üçe bölünen Irak, bu kez vurulduğunda nasıl bir şekle girecek?

ABD sadece Irak'ın elindeki kimyasal ve biyolojik silahları yok ettikten sonra, evine mi dönecek, yoksa bölgede yeni bir yapılanmaya mı gidecek?

Hiçbir şeye müdahil olmayan Türkiye'nin böyle bir gelişme karşısında pozisyonu ne olacak?

Bakanlar Kurulu sonrasında dün Ankara kulislerinde en fazla tartışılan da bu sorular oluyor.













Yazarın Tüm Yazıları