Şaşırsın kalbim sesimden önce

Aysel Gürel’in ölümüne şaşırdım. Çünkü hiç ölecekmiş gibi yaşamıyordu.

Bizde böyledir ya; belli bir yaştan sonra insanlar kenara çekilip ölmeyi beklerler, daha sık ölümü anarlar. Aysel Gürel öyle değildi işte.

Sanki bir film karakteriydi ve daha üç-beş nesil eskitebilirdi rahatlıkla.

Enerjisi de buna yeterdi nitekim. Dahası; Aysel Gürel hasta yatağında bile ölüme göre programlamadı kendini.

Hastaneden kaçıp reklam filminde oynadı.

Üstelik ekranda yeniden gördük ki taş gibi, Aysun Kayacı’dan bile kat be kat. Buyüzden şaşırdım işte. Tuhaf geldi. "A, nasıl yani, gerçekten mi?" dedim.

Şaşırmaya da devam ediyorum...

Tıpkı, onun diğer popüler şarkı sözlerinin arasında biraz kuytuda kalmış olan şu dizelerinde olduğu gibi:

"Birdenbire çıkıverip gel / Şaşırsın kalbim sesimden önce / Ne güzel olur / Bilsen ne güzel / Çıldırırım ben seni görünce / Önce yokluğunu anlatırım sana / Sonra geçer aynaya süslenirim / Sobada mavi bir çaydanlıkla / Sana sıcak bir çay demlerim / Küçük mumlar yakarım sehpada / Kokulu otlar tüter tablada / Anlat derim nasıldı uzaklar / Beni unutmadın ya / Saçlarımı alırsın avucuna / Gözlerin yine öyle su yeşili / Akar durur ruhuma".

90’lar nostaljisi 1- Astronot kız Ayşegül

Yukardaki şarkıyı, yani "Gözlerin Su Yeşili"ni besteleyen Timur Selçuk.

Söyleyen de Ayşegül Aldinç. Ki çok güzel yorumlar bu şarkıyı (’88 tarihli ilk albümünde eski, son albümü "Nefes"te ise yeni versiyonu yer alıyor).

Youtube’a girip "Gözlerin Su Yeşili"ni ve diğer Aldinç şarkılarının kliplerini izledim.

Mesela "Yanlışsın" var, Ayşegül’ün seksi kırmızı/dekolte elbisesiyle salıncakta sallandığı...

Sonra pek acayip fütüristik klip "Nenni".

Şöyle söyleyeyim: Ayşegül şarkısını söylerken uzaylı kız Zekiye kıvamında, ekranın sol üst köşesinde ise bir adet Satürn gezegeni arz-ı endam etmekte.

Bir başka klip ise "Ben Kimselere Yar Olmam".

Madonna’nın "Human Nature" klibinden apart, ama hayli cesur.

Dansçılar Ayşegül’ün göğüslerine elliyor habire! Koreografi gereği tabii...

Bu klip nostaljisinden çıkan sonuç şu:

Ey Ayşegül Aldinç, müziğini/sesini özledik! Nerede kaldı yeni albümün?

Biliyoruz, titizsin, özenlisin; ama hadi artık...

NOT: 90’lar Türk popu nostaljisi pek yaman, devamı gelecek, bekleyiniz...)

Aysel Gürel ’vurgun’u neden sıkça kullandı

Aysel Gürel’le ilgili ilginç bir bilgi var. Yayınlanmadı hiçbir yerde. Aktarmam lazım. Malum, yazdığı sürüyle şarkı sözünde "vurgun" lafı sıkça geçer Gürel’in (bakınız en popüleri: Vurgun yemiş misali gönlüm tutuldu aşka / Ciğerimden yanıyorum ben bu defa başka).

"Vurgun"a özel vurgu yapmasının sebebini bir röportajında şöyle anlatmış Aysel Gürel:

"Ben yüzücüyüm. Karadeniz’de büyüdüm. Karadeniz bir adım attıktan sonra üç insan boyu olur. Sekiz kere boğuldum, suni teneffüsle hayata döndürdüler.

Karadeniz’de lamboz dediğimiz anaforlar var. Ayağının başparmağını oraya kaptırdığın zaman helezon halinde dibe kadar gidersin. Çoğu arkadaşım daha ondört, onbeş yaşlarındayken o şekilde boğuldu.

Muhafazakar bir yerdi, denize mayoyla girilmiyordu. Ben hariç tabii.

Gece ayışığında elbiseyle denize girerlerdi. O elbiseler su içinde şişip kabarırdı.

O kızlar deniz perileri gibi elele tutuşup giderlerdi. O nedenle sabahları vurgun yemiş gibi uyanırdım. Gitti Kebire gittii, Semiha gittii çığlıklarıyla...

Tahta teneşirlerin üzerinde upuzun saçları arkadan sarkmış yıkanırken seyrettim birçok arkadaşımı. Geceleri hep hesaplarım; şimdi Kebire kaç yaşında olacaktı diye... Hepsi bakire olarak, öylece gittiler".
Yazarın Tüm Yazıları