Sanatı zapturapt altına alıyorlar

WILLIAM S. Burroughs’nun “Yumuşak Makine”si için “Türk ahlak yapısına uymuyor” dediler.

Haberin Devamı

Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar”ını “sakıncalı” bulup ahlaki incelemeye aldılar.
Bir dolusu hak hukuk tanımadan at koştururken, onların peşine düşecek yerde tuttular, Vasconcelos’un “Şeker Portakalı”nı okutan öğretmene soruşturma açtılar.
Gariban Zeze’yi bile tehdit gördüler.

Koskoca Edip Cansever’in şiirinden “Bir bira içmek istiyordu kaç gündür/Masaya biranın dökülüşünü koydu” dizelerini çıkardılar.
Eloğlunda bu hareketin muadili, “Mona Lisa”nın gözlerini oymak olurdu.-
Bu topraklardan geçmiş en büyük halk ozanlarından Yunus Emre’nin “Bana Seni Gerek Seni” şiirinin en güzel dörtlüğünü çıkardılar.
Bir nevi, bacaklarından birini kestikleri adama “Hadi koş” dediler.
Cemal Süreya’nın “Üvercinka”sındaki “sevişmek” zorlarına gitti, “sevmek” diye düzelttiler.

Haberin Devamı

Cannes’da oynamış festival filmini resmi ağızdan “Görmeyin. İğrenç” diye karaladılar.
F tiplerinden utanmak yerine, buralardaki tecritleri anlatan filmden utandılar, afişlerini asmadılar, asılanları söktüler.

Dizilere sardılar.
Birinde göğüs dekoltesi, ötekinde bira var diye yerin dibine geçirdiler.
TRT’de konuk sanatçıların kolsuz elbisesini örttüler.

Tuvale kadar uzandılar. Sanatçıyı “terörü resim yaparak, tuvale yansıtarak desteklemek”le suçladılar.

 “Yala Ama Yutma” adlı oyuna “Ahlaksız” dediler, mühürlettiler.
İfade özgürlüğünü, demokrasiyi dillerine pelesenk edenler, her daim akabinde “toplumsal hassasiyet” sözünü zikrettiler.
Statüko çizgileri nereden çizerse, onun bir milim ilerisi toplumsal hassasiyetti.
Toplumsal hassasiyetlerin hep sanatta, edebiyatta, makalede, karikatürde çiğnendiğini iddia ettiler.

Şimdi de tiyatroya, baleye el atıyorlar.
Cumhuriyet gazetesinin manşetine taşıdığı yeni yasa tasarısına göre, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü lağvedilecek...
Yerine Türkiye Sanat Kurulu gelecek.
Bu kurulun üyelerini Bakanlar Kurulu seçecek.
Bu kurul kriterlerine uygun bulduğu oyunlara, gösterilere destek verecek, diğerleri sahnelenmeyecek.
Kim bilir, belki tütülerin boyları uzayacak.
Kim bilir, belki Çehov’un “Üç Kız Kardeş” oyunu, ayyaş doktor Çebutıkin tiplemesi yüzünden sahne yüzü göremeyecek.
Mesele Devlet Tiyatroları’nı kaldırma meselesi değil, içeriği devletin arzusuna göre şekillendirme meselesi.

Haberin Devamı

Stalin Rusya’sında...
Sanatçılar Stalin’i ve rejimi yüceltenden gayrı esere imza atamıyordu.
Tablolarda Stalin nazik, sıcak ve tüm Rusların babası bir adam gibi gösteriliyordu.
Şiir ve roman yazanların da kaderi farksızdı. Ne yazarsan yaz, Stalin’i okşamak şarttı.
Sanatçılar ve yazarlar öylesine buhrandaydı ki, ya intihar ettiler ya da kaçmaya çalıştılar.
Yetenekli insanlar Stalin’le özdeşleşen paranoyak bakışa tehdit olarak görüldü, ya öldürüldü ya hapse tıkıldı.

Stalin Rusya’sına döndük demiyorum ama...
Yol o yol.
Durmak yok, yola devam.

Yazarın Tüm Yazıları