Sakıncalı çorap

SANIRIM söze “Allah kimseyi mapushaneye düşürmesin, düşeni de tez elden kurtarsın” diye başlamak gerek.

Haberin Devamı

Ama düşmek var, düşmek var; bunu dün Vahap Munyar’ın yazısını okurken bir daha anlamış oldum.

Munyar’ın (Böyle yazınca tuhaf oluyor, Vahap Abi diyeyim en iyisi) Hürriyet’teki sütununda okuduğum “5 litrelik pet suları bağladı, Silivri tipi 40 kiloluk halter yaptı” başlıklı yazısı tutuklu gazetecilerin cezaevi koşullarından notlar aktarıyordu.
Notlar, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın ziyareti sırasında TGC Saymanı Gülseren Güver tarafından tutulmuş.
Nedim Şener, 5 litrelik pet su şişelerini iple bir sopaya bağlamak suretiyle halter yapmış.
Ayrıca 1.5 litrelik şişeleri de ‘dumble’ olarak kullanıyormuş.
“Sportif faaliyetler” bununla kısıtlı değil elbette, 40 metrekarelik havalandırmada koşabildikleri kadar koşuyorlarmış.
Ancak diğer mahkûmlara tanınan, mevzuata aykırı da olmayan “şort giyme serbestisi” Ahmet Şık’a tanınmamış.
Ahmet Şık bu yüzden kapri pantolonla spor yapabiliyormuş.

Haberin Devamı

Ahmet’in anlam veremediği uygulamalar şort yasağıyla kısıtlı değil.
Gömlek ve tişörtlerini eve gönderip yıkatmaları serbest fakat havlu ve nevresimler “uyuşturucuya bandırılır” diye yollanmıyormuş.
Tekstil mühendisi değilim ama “Nevresim bandırılıyor da peki tişört bandırılamıyor mu?” sorusunda Ahmet Şık’ı yalnız bırakmam!
Bir de çorap yasağı var.
Çorap sadece kantinden alınabiliyor, dışarıdan getirilmesi yasak.
Tahmin edebileceğiniz üzere cezaevi kantininde “pamuklu”, “daha pamuklu”, “en has safi pamuk” gibi alternatifler barındıran bir çorap reyonu yok.
Naylon ağırlıklı çoraplara fit olmalısın; e onlarla spor yapınca da kesin mantar olur ki, zaten olmuş.
Çorabın sakıncalısı nasıl oluyor, çöz bakalım çözebilirsen...

Ama “neyse ki” her içeri girenin çayla, çorapla uğraşmadığını yakın geçmişte okuduğumuz haberlerden biliyoruz.
Mesela futbolda şike soruşturması kapsamında tutuklananların -ki tutuklu yargılanmalarına sonuna kadar karşıyım- dışarıdan buzdolabı, büyük ekran televizyon getirttiklerini ve Lig TV bağlantısı meselesini aştıklarını okuduk.
İyi de olmuş bence, karşı olduğum sanılmasın sakın.
Diğer mahkûmlar, tutuklular da faydalanıyor anladığım kadarıyla, bu daha da iyi haber.
İroni, istihza filan yapmıyorum; cidden sevindim.

Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Pınarhisar Cezaevi’nde yattığı 4 ayın detaylarını “yol arkadaşı” olarak anılan ve AKP İstanbul Milletvekili olarak görev yapan Hüseyin Besli ve Ömer Özbay’ın yazdıkları “Bir Liderin Doğuşu” kitabında okumuştuk.
Erdoğan’la birlikte yatmak ve ona korumalık yapmak için “sahte çek”ten ceza alıp onunla birlikte içeri giren Hasan Yeşildağ kitapta cezaevi şartlarını nasıl oluşturduğunu anlatıyordu.
Hürriyet’ten Fatma Aksu’nun hazırladığı ve 31 Ekim 2010’da yayınlanan haberde kitabın o bölümü şöyleydi:
“Yeşildağ, önceden gidip cezaevini gezer. Yapılacak işlerin bir listesini çıkarır.
Yönetimden gerekli izinleri aldıktan sonra kendilerine tahsis edilen koğuşu bir güzel temizletir.
Duvarları kâğıt kaplatır, zemine, boydan boya halı döşetir. Elektrik ve sıhhi tesisatı yeniler. Sıcak su temini için şofben taktırır. Koğuşun bahçeye ve koridora açılan kapılarını boyatıp yalnızca içeriden açılabilen ilave sürgüler yaptırır.
Çatıya manyetik bariyerler, bahçeye elektronik sensörler yerleştirir. Gerekli gördüğü kör noktalara kamera sistemi kurdurur.
Sıra mobilya ve beyaz eşyaya geldiğinde keseye davranmak Erhan Şenol’a düşer. Derin donduruculu büyük boy bir buzdolabı, çamaşır ve bulaşık makinesi, toplantı ve çalışma masaları, deri koltuklar, oturma grupları ve büyük ekran bir televizyonla, kalacakları koğuşu ve cezaevi kütüphanesini, sıkıcılıktan uzak bir yaşam ve çalışma alanına dönüştürürler.
Bu arada mahkûm ve gardiyanlar da unutulmamıştır. Herkese pantolon, gömlek, ayakkabı ve eşofman takımı alınır. Hasan Yeşildağ, ağalığın ‘vermekle kaim’ olduğunun farkındadır.”

Haberin Devamı

“Pınarhisar Standartları”na itirazım var mı?
Yine ironisiz ve istihzasız ve samimiyetle söylüyorum, hayır.
Hatta her mahkûm ve her tutuklu için geçerli olduğu sürece, bu alanda adil davranıldığı sürece artsın eksilmesin bile diyebilirim.
Ama şu gazeteci arkadaşlarımızın “çorap sorunu” var ya, sakıncalı çorap nasıl oluyor bir onu çözemiyorum işte.

Yazarın Tüm Yazıları