Sahici mi polyester mi

Bir rüya gördüm. Rüyamda, ben çalışmayan bir kadındım. Pencereleri yüksek ve geniş, su yeşili duvarlı bir odada, aynı tonda yumuşak koton çarşafların içinde, bol yastıklı, az sevgili bir yatakta gözlerimi rüyaya açtım.

Güneş dik açılı halinle odayı doldururken anladım ki saat haylice öğlene durmuş. Yavaşça ve nazlıca yataktan kalkmaya yeltenirken, odamın kapısı hafifçe çalındı. İçeriye elinde gümüş tepsi, mis kokulu çörek ve taze kahve kokusu ile hizmetçi girdi. Sakince kahvemi içtim. Sıcak çöreğin ucundan kibarca bir küçük lokmacık kopardım. Fazla yiyemem, rejimdeyim dürtüsü rüya da bile benliğimi ele geçirmişti, şaştım.

Pat, başka bir sahne; her yanımda orkideler var, binlerce orkide ormanındayım sanki. Bedenini göremediğim eller bana masaj yapıyor. Sonra cilt bakımı, kaş alımı, botox, otox, şu tox cinsinden yalancı beslemeler ile uğraşıyorum. Yanlarım simit gibi, estetik ameliyat bile oluyorum HAYRET!

* * *

Pat, başka bir öldürücü sahne, ben, kuafördeyim!!!! Saatlerimi, vınlayan ve sıcak nefes üfleyen bu makinesi bol diyarda geçiriyorum. O ne? Üzerimde boğazdan yavaşça boğarak öldüren o boya önlüklerinden var. Ben saçımı boyatıyorum!!! Hem de kömür karasından vıcık kanarya sarısına! AAAhhhhh! Kaşlarımı da boyuyorlar. Bu rüya değil düpedüz kabus cinsi.

Pat, Allah’tan başka bir sahneye geçtik. O ne, ben artık sarı saçlıyım. Kendime inanamayarak ve böylesine pervazsızca rüyalarda nasıl dolaşıyorum hayret ediyorum. Her yanında pırıltılı şakırtılı elbiseler asılı duran çok büyük bir mağazadayım. Soyunma odasının her yanı pembe camdan, acıkınca bir parça koparıp yiyiyorum.

Çığırtkan kız, gönül rahatlığı ile yiyebileceğimi, diyet şekerden özel yapıldığını söylüyor.. İçim rahatladı. Soyunma odasındaki aynadan kendime baktım, bir şok daha yaşadım göğüslerim füze gibiydi.

Silikon taktırmışım. Rüya bu ya beyin gücünle çalışıyorlarmış. İstediğim gibi büyüyüp, küçülüyorlar. Aman ne güzel! Bir elbise seçtim kendime, boyu bel bitimi ile popo kıvrımı arası bir yerlerde. BÇantam da menşur Fransız markası muis fiton.

Harikayım canım harika. En harikası da bütün bunları kendi param ile yapmıyor olmam. Çünkü benim çok zengin bir kocam var. Ben çalışmıyorum, yalnızca yaşıyorum ya, hepsini o ödüyor. Akşam müthiş bir parti var.

Masajımı oldum, şu tox’umu yaptırdım, saç baş yerinde, beynime emir verdim göğüsler 90 oldu. Artık DJ eşliğinde arz-ı endam edebilir, çaktırmadan nice gönüller çelebilirim.

OH! Tatlı hayat, çünkü ben çalışmayan bir kadınım. Beynimi zorlamaya, üretken olacağım, ülkeye faydalı bir şeyler yapayım, idealler, hedefler, aman iş güç yürüsün planları ile yürek sıkmacalar, para pul hesabına kapılmacalar, hayatı derinden algılamacalar falan kimin umurunda. Ben yer, içer, giyinir para harcar, üstüne de güzelleşir, arada sevgi nedir bilmem ama olsun. Ben böyle mutluyum, tüm bunlar şu ve bu dergide birileri resmimi çeksin de altına aman bu güzellik , bu şıklık, nedir yahu deyip beş yıldız koysun diye. Amaç budur işte!

* * *

Kan ter içinde uyandım. Telefon çalıyor. Bir arkadaşım, gülerek beni arıyor. O meşhur şu ve bu dergilerden birinde benim resmim çıkmış. Altındaki yorumu kahkahalarla bana okuyor. Biri beni hiiiç beğenmemiş. Bakımsız, saçlar dağınık, üstelik şişko ve üstelik terzi kendi söküğünü dikemezmiş yorumu ile.

Yıldız bile koymamışlar. Bir de öğüt var çok önemli, acil kilo vermesi tavsiye edilir. Vah, benim halime. Sen yıllardır, idealler uğruna saçını başını süpürge et, sonra bir yıldız bile alama!

Resimdeki kendime baktım. Her kimse yazan, çok doğru söylüyordu. O gün mağazamın sezon açılış partisinde çekilmişti. Ben o gün kızımı okula hazırlamak üzere her sabahki gibi 06.30’da kalkmıştım. Sonrasında atölyede üretim, sonrasında akşamki parti hazırlığı, mağazayı yerleştirme, binbir detay koşturması, saat 17.00 Lal okuldan eve geliyor. Onunla ilgilenmek, ortaokul son senesi LGS sınavına hazırlık, zor sene onun için. Akşamüstü kahvaltısını hazırla, dertlerine çözüm üret, o arada yüz kere çalan telefonlar, mağaza da son durum.

Saat 19.30. biraz sonra konuklar gelecek, sevgilim kolumdan çekiştirerek ‘Artık hazırlan’ diyor. Koşarak, elbisemi giyiyorum, saça başa zaman yok ki, şöyle bir ruj, bir rimel vitrine çıkıyorum. Yorgunum ama çok mutluyum.

Dünyada 46 butikte Bahar Korçan/ İstanbul markası ile ihracat yaptığımız koleksiyonumu, kendi şehrimde, kendi insanlarımla buluşturacağım, çok heyecanlıyım.

Umurumda mı saçım, cilt bakımım? Sonuçta ürettiklerim mağazada asılmış pırıl pırıl bana gülümsüyorlar ‘İşte mutluluk budur’ diyorum içimden ve flaşlara gerçekleşmiş bir idealin tebessümü ile bakıyorum.

‘Çok şükür ki çalışan bir kadınım ben’ dedim arkadaşıma. Rüyamdaki polyester sarışın Bahar’ı uzaya fırlattım. Aynada kendime bakınca saçı başı karışmış bu kara Bahar’ı bir beğendim, ‘Yaşasın’ dedim gizliden. Sahici olmanın altına bir kez daha çok yıldız verdim.
Yazarın Tüm Yazıları