Sağlık

Gündüz TEZMEN
Haberin Devamı

Okur mektupları

Şeker hastalığı damarları tahrip edebilir

''İnsülin'in ortaya çıkması sayesinde diyabetik koma çağından, diyabetik komplikasyonlar çağına ilerledik.''

Bu sözler, şeker hastalığı konusunda zamanının önemli uzmanlarından olan E. P. Joslin'e ait. İnsülin'in keşfini izleyen dönem içinde bundan yaklaşık 70 yıl kadar önce söylenmiş bu sözler, tıp dilinde Tip 1 diabet olarak adlandırılan insüline bağımlı şeker hastalığı için söylenmiş olmakla beraber, bugün için, İnsülin'e bağımlı olmayan yani Tip 2 diabet için de geçerlidir.

Bu sözlerle ne denilmek istendiğini belki anladınız. Şeker hastası olarak yaşanan yıllar çoğaldıkça, bu hastalığın neden olduğu ek sorunlar (komplikasyonlar) da artmaktadır.

Diabetin tipleri nelerdir?

Diabet denilince, kandaki glukoz metabolizmasının bozulmasına yol açan birbirinden ayrı iki tablo anlaşılır.

Juvenil diabet olarak da adlandırılan tip 1 diabet, genellikle çocukluk yaşlarında ortaya çıkar. Nedeni, pankreasın beta hücrelerinin yeteri kadar insülin üretememesidir. Bilindiği gibi insülin, sindirim sisteminin gıdalardaki unlu, şekerli, nişastalı maddeleri işleyerek oluşturduğu ve kana karışmasını sağladığı glukozun, hücrelere girip kullanılmasını yani enerji üretilmesini sağlayan bir hormondur. Yeterli insülin bulunmadığı takdirde, kanda bol miktarda bulunan glikoz hücrelere giremez, hücreler açlık çekerler. Bunun aşırı olması, hücrelerin ve dolayısıyla hastanın ölümüne yol açabilir. Bu nedenle tip 1 diabeti olan hastaların, glikoz metabolizmasını düzenlemek için ömür boyu, insülin takviyesi yapmaları gerekir.

Tip 2 diabet yaşamın daha geç dönemlerinde ortaya çıkar. Pankreasın yeterli insülin üretememesinin yanı sıra vücut hücrelerinin insülinden etkilenmelerinde de bozukluk vardır. Yani kanda yeterli. Hatta çoğu zaman fazla, glukoz ve insülin bulunmasına rağmen hücreler glukozu alıp kullanamaz yani açlık çekerler. Diğer bir deyişle tip 2 diabetiklerde insülin, 'glukozun kapı bekçisi' olma görevini yapamamaktadır, dolayısıyla hücrelerin glukoza kapısı kapalıdır. Zaman içinde hastaların çoğunda insülin üreten beta hücrelerinde ilerleyici bir fonksiyon kaybı da olur. Böylece, başlangıçta şeker düşürücü haplarla (oral antidiyabetik) idare edebilen hastalar da insülin takviyelerine ihtiyaç duyar hale gelirler.

Şeker hastalığı (diabet) başlıca iki tip olmakla beraber, özellikle erişkin kişilerde görülebilen 'glukoz tolerans bozukluğu) olarak adlandırılan başka bir tablo da bulunur. Bu da zaman içinde tip 2 diabetin oluşacağının bir göstergesidir.

Gelişmiş ülkelerde erişkinlerin yaklaşık yüzde 6 ila 10 kadarında tip 2 diabet, yüzde 15 kadarında da 'glikoz tolerans bozukluğu' görülmektedir. Bu oranın gelişmiş ülkelerde artmış olmasının nedeni daha hareketsiz bir yaşam ve şişmanlığın artmasıdır. Gelişmekte olan ülkelerde de refah düzeyi arttıkça daha önceleri düşük olan bu oran, gelişmiş ülkelerdeki düzeye doğru artmaktadır.

Nasıl teşhis edilir?

Diabet teşhisi kandaki glikoz düzeyinin ölçümü ile yapılmaktadır. Süpheli durumlarda, halk arasında 'şeker yükleme' olarak bilinen oral glukoz tolerans testi yapılmaktadır. Eğer kandaki glikoz düzeyi açlıkta 125 mg.ın veya 75 gr glukoz içirildikten 2 saat sonra. 200 mg.’ın üzerinde ise diabet tanısı konulabilir.

Komplikasyonları

İnsülin'in ilaç olarak üretilip paiyasaya verilmesinden önceki dönemlerde tip 1 diabet hastalarının yaklaşık yüzde 75’lik kısmı çok erken dönemde, diabete bağlı komplikasyonlardan (ek sorunlar) ölmekteydi. Diabetin komplikasyonları atardamar sisteminin en ince dallarını etkiler. Mikrovasküler sistem denilen bu damar sistemi kılcal düzeydeki damarlardır. Diabet mikrovasküler sistemdeki damarları hasarlandırdığı için çeşitli organlar da bu mikrovasküler sistemdeki hasarlar nedeniyle etkilenirler. Etkilenen organlar arasında ilk sıraları alanlar, gözün retina tabakası, sinir dokusu ve böbreklerdir. Bu nedenle diabetik retinopati, diabetik nöropati ve diabetik nefropatiden bahsedilir. Bunlar en korkulan komplikasyonlar olan körlük, böbrek yetersizliği ve sinir sistemi hasarlarına bağlı olarak duyu ve hareket bozukluklarına yol açarlar.

Devam edecek

Yazarın Tüm Yazıları