Sağduyu ile solduyu uyumu...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Meral Akşener'in basın toplantısı, DYP'lilerin üstüne bomba gibi düştü. Meclis kulisinde DYP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Ekinci'ye takıldım:

‘‘Meral Hanım'ın okuduğu metni sizin hazırladığınız söyleniyor.''

Ekinci güldü, yanıtı da manidardı:

‘‘Yirmi-otuz yıldır beni politikacı olarak tanırsın. İçişleri Bakanlığı ihtisas isteyen makamdır ve benim ihtisasımın dışındadır.''

YEDİREMİYORUM

Esat Kıratlıoğlu ile hukukumuz eskiye dayanır:

‘‘Demirel, siyaset hocan. Resimleri partiden indirilirken nasıl gönlünü ferah tutabildiğine hayret ediyorum. Baba'dan hiç mesaj gelmedi mi?''

‘‘Bazı tanıdıklar vasıtasıyla mesajlar geldi. Ben de üzgünüm. Bu partiyi beş kişi kurduk, ne sıkıntılarla kurduğumuzun canlı şahidisin.''

Sustu... Büyük Türkiye ve DYP'nin kuruluş günlerini hatırladım. Çileli dönemlerdi. Tansu Hanım'ın adı şanı yoktu. Kıratlıoğlu da dalgındı:

‘‘Bırakıp gidemiyorum'' dedi. ‘‘Kendime yediremiyorum. Parti içinde kalıp mücadele edeceğiz ve bir gün mutlaka sonuç alacağız.''

DYP'de lider tartışılıyor. Çevresine büyük öfke var. Necmettin Dede ile yedeksubay arkadaşıyız. Dede de dertli:

‘‘Genel Başkan tartışılıyor. Ama içimizde bu bayrağı taşıyacak biri de çıkmıyor. Alternatifi yok. Üstelik bize içerde, ‘Bana sahip çıkın, elinizde delil varsa savcılığa hemen verin, kimde varsa onlar versinler. Hadi ben milletvekiliyim, Özer değil ki, niye veremiyorlar?' diyor.''

Peki hesabını veremediği malvarlığı? Dede'nin tahmini ilginç:

‘‘Belki de Amerika'daki malvarlığını satıp yarısını vakıflara verir.''

Tansu Çiller, bizim Muharrem Sarıkaya'ya yıllar önce Erzincan gezisinden dönerken bu sözü vermişti. Tansu Hanım, vakfa bağışlamak bir yana, malvarlığını harman yığını gibi tepe tepe istifledi. Enişte de çalışmıyor. Ünal Erkan'ı yıllar öncesi spor camiasından tanırım. Hatırını sorunca acı acı tebessüm etti:

‘‘Ne diyeyim arkadaş, iyi olmaya çabalıyorum. Ne kadar iyi olunursa!''

Güneş Taner'le kuliste tur atarken, Yalım Erez'le karşılaştık. ‘‘Güneş'e güveniyorsun, bize güvenmiyor musun?'' diye takıldı. Kabinedeki uyumu ona da sordum. Sehpaya üç kez vurdu:

‘‘Aynı görüşteyim, bu hükümet tek parti hükümeti gibi çalışıyor.''

Akşam yemeğine, Güneş Taner'le eskiden sık uğradığımız Tavukçu İsmail'e gittik. Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu, DSP'li Ahmet Piriştina, DTP'li Cefi Kamhi, Ankara Temsilcimiz Sedat Ergin, Yalçın Bayer, Muharrem Sarıkaya ve Mehmet Güler'le büyük masa kurduk. Halk yeni bakanlara büyük destek verdi. İsmail'e rahmetli Örsan Öymen tanıtmıştı beni. 1973 sonuydu. Taner'i de ben alıştırdım.

GÖREYUM SİZU...

İsmail, müthiş sevindi:

‘‘Başarili olun demeirum, başarili olmak zorundasinuz. Sekiz yil çiksun, yobazlığın arka bayçesi olan bütun kurslerın, mekteplerun koküne kibrıt suyi koyup zehiru kuritacaksinuz. Göreyum sizu.''

Yemekten sonra Taner çalışmaya gitti. Biz topluca DSP'li Ahmet Tan'ın davetine uyup evine gittik. Tan, gece karanlığında erik ağacına tırmanıp eliyle topladığı meyveleri ikram etti. Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan ve Fatih Belediye Başkanı Sadettin Tantan da geldiler. Geleceğe dönük umut mesajlarının keyfini çıkardık.

Geceyi Serdaroğlu noktaladı:

‘‘Sağduyu ve solduyu uyum içinde, Allah nazardan saklasın.''

Yazarın Tüm Yazıları