Rumeli'den Türkiye'ye bakınca...

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Makedonya'nın başkenti Üsküp'te Türkçe eğitim veren Tefeyyüz İlköğretim Okulu'nun konferans salonuna girdiğinde, kız öğrencilerden oluşan koro marşa başlıyor:

‘‘Dağ başını duman almış,

Gümüş dere durmaz akar...’’

Cumhurbaşkanı Demirel, kendini tutamayarak kız öğrencilerin arasına girip, marşa katılıyor.

Bir kadın öğretmen gözyaşlarını tutamıyor.

Salondaki herkes, duyguların hükümranlığını ilan ettiği bir zaman diliminde yürüyor.

FEYZ ALMA OKULU

Tefeyyüz Okulu, Tito döneminde açılmış; 1946 yılından bu yana Makedonya'da yaşayan Türkler'e kendi dillerinde eğitim imkânı sağlıyor. Okulun 1368 öğrencisi var.

Balkanlar'daki Türk varlığının dünü ve yarını Tefeyyüz Okulu ile simgeleşiyor.

Osmanlı ile cumhuriyet bu okulun koridorlarında buluşuyorlar, barış içinde el ele tutuşuyorlar.

Cumhurbaşkanı Demirel, konuşmasına ‘‘Tefeyyüz, feyz almak demektir, ilim, irfan almak, aydınlanmak demektir’’ diye giriyor.

Rumeli'de ‘‘Geride kalanlar’’ yani, ‘‘Evladı Fatihan’’ın Rumeli'deki bugünkü temsilcileri, şimdi feyz almak için Türkiye'ye bakıyorlar.

Cumhurbaşkanı Demirel'i önceki akşam ziyaret eden Üsküp'teki Türk cemaatinin liderleri ‘‘Elimizdekileri satıp çanak anten alıyoruz, Türk televizyonlarını seyredebilmek için’’ diyorlar.

Ancak evlerinin çatısına koydukları çanak antenlerin taşıdığı görüntüler, onları feyz almak konusunda cesaretlendirmiyor.

Bu görüntülerde istikrarsızlık içinde yerinde sayan, içine kapanmış, çetelerle boğuşan, pisliklerini temizleyemeyen bir ülke buluyorlar karşılarında.

TARİHE SAYGISIZLIK

Türkiye, işte bu görüntüsüyle yalnızca kendisine, kendi insanına haksızlık etmiyor; tarihine de saygısızlık ediyor. Geleceği konusunda ellerini bağlıyor.

Üsküp'teki Mustafa Paşa Camii'nin imamı, önceki günkü cuma hutbesinde Asah Suresi'nin anlamını anlatırken, ‘‘Kuran-ı Kerim hiç inmemiş olsaydı bile, tek başına indiğinde Asah Suresi onun bütün anlamını içine alır’’ diye vaaz ediyor.

Asah Suresi, imanın boyutlarını tanımlarken, ‘‘Dünyada ne yaptın? Sana verilenleri hayra mı kullandın?’’ sorusunu yönelterek, kulu muhasebeye, kendisiyle hesaplaşmaya davet ediyor.

İnsanlar gibi, ülkelerin de zaman zaman kendileriyle hesaplaşmaları gerekir.

Türkiye, tarihi ve geleceği arasına sıkışan bu muhasebeden alnı ak çıkmak zorunda.



Yazarın Tüm Yazıları