Renkler...Televizyonun önünde

Son derece halkçı bir insan olduğum için, neyi neden yaptığımı durmadan anlatmak gibi bir adetim var. Gerçi halk kitleleri yaptıklarıma sinirleniyor ama olsun ben bu adetimden katiyen vazgeçmeyeceğim.Bugün sayın halk kitlelerine hakkımda yeni bir ifşaatta bulunacağım.Belki farkındasınızdır, ben hala daha televizyon seyretmekte ısrar ediyorum.Türk televizyon kanallarındaki bütün irrasyonaliteye rağmen, bunda ısrarlı olmamın tabii ki bazı nedenleri var.Bugün televizyon seyretmekten bir türlü vazgeçememem ve tüm akılcı çağrılara karşın, hala daha elimde kumanda aleti bir kanaldan ötekine atlamayı sürdürmemin nedenlerini anlatacağım.* * *İşte televizyondan vazgeçmememin top 12 listesi.1- Gündüz gazeteleri okuduktan sonra televizyon seyretmeye başlamama kadar beş saat filan geçiyor. Bu arada Sibel Can'ı özlüyorum. Televizyonu açar açmaz uzun hasretim sona eriyor ve her kanalda, onu bir nedenden dolayı mutlaka görebiliyorum.2- Şiir yazmaya özendim. Gece haber saatlerinde spikerlerin programlarını bitirişte kullandıkları güzel cümleler var. Örneğin ‘Her gecenin içinde umut saklıdır..’ filan diyorlar. Bunları biriktiriyorum yakında hepsini alt alta koyup şiir magnum opusumu yazacağım. Türkiye'nin Walt Whitman'ı olacağım.3- Bazı programları izleyince kendime olan güvenim artıyor. Özellikle Televole programını izledikten sonra daha da fazla geliyor bu duygu. Bunların reytingine baktıktan sonra zeka düzeyi hayli düşük olanların oranının yüksek olduğu bir yerde yaşamakta olmanın keyfini çıkarıyorum. 4- Türk televizyonları insanda stres yapmıyor. Örneğin hiç bir programı kaçırdım diye üzülmenize gerek yok. Çünkü her program en azından 30 kez tekrar edildiği için bir gün nasılsa o kaçırdığım programı muhakkak izleyeceğim güvencesiyle huzur içinde yaşıyorum.5- Televizyon sayesinde çocuk yapma fikrinden vazgeçtik. Bir süredir bu konu üzerinde düşünüyorduk. Sonra televizyonda reklamlara çıkan çocukları seyrettik elimizde olmayan nedenlerle.. Ve en sonunda da ‘Aman Allahım ya bizim çocuğumuz da bunlar kadar gıcık, bunlar kadar kıl olursa ne yaparız’ diye panikliyerek bu işten vazgeçtik. Hatta bu reklamları bir süre daha izlersek ben ne olur olmaz diye seks değiştirme operasyonuna bile gönüllü olmayı düşünüyorum.6- Televizyon yüzünden berberimle kavga etmekten vazgeçtim. Yaklaşık bir yıldır bana giden saç modelini bulmayı bir türlü başaramadığı için ona kızıyordum. Ancak ATV haberlerini izledikçe benim berberimin aslında dünyanın en yetenekli insanı olduğuna karar verdim. Ali Kırca‘nın saç modeli altı ay içinde o kadar fazla değişti ki büyük ihtimalle şu anda alanında bir dünya rekoru sahibi olmalı.7- Televizyon bende çoşkular da yaratıyor. Ölmüş olduğunu zannettiğim insanların hala daha hayatta olduklarını televizyon sayesinde öğreniyorum. O kadar çok kanal ve o kadar fazla sayıda fikri olan insan var ki hemen her gece bir kanalda bu tür bir sürpriz yaşıyor ve ‘Aaaa bak bak o ölmemiş ve hâlâ daha da konuşuyor, harika değil mi?' diye bağırıyorsunuz. Oysa ben bunu sadece bazı köşe yazarlarına bakarak hissedeceğimi zannediyordum eskiden.8- Gerçek yaşamda bulamadığım heyecanları televizyon ekranında yaşıyorum. Örneğin beni en çok heyecanlandıran program NTV'de salı geceleri yayınlanan ‘Kapalı Kapılar ardında' adlı program. Dört gazetecinin ‘Beyin El Ninosu' yaptıkları bu programı geçen defa izlerken heyecandan az daha kedimi boğuyormuşum, zor aldılar elimden. Başlangıç müziğiyle başlayan heyecanlı temposunu sonuna kadar düşürmeyen ender prodüksiyonlardan bir tanesi bu.9- Playboy tv'si (Şu ana kadar Türk televizyonculuk tarihinde yayınlanan en anlamlı sosyal içerikli program. Özellikle yer alan oyuncuların içerikleri çok yoğun. Bazılarının içeriği öylesine fazla ki, yoğunluktan silikona dönüşmeye bile başlamış)10- Televizyon telefondan daha iyi bir alet. Aslında her ikisinde de rahatsız edici insanlar size durmadan birşeyler anlatmak istiyorlar. Ancak burada televizyonun avantajı rahatsız edici insanların seslerini size ulaştırmadan önce katiyen çalma sesi yapmaması, bütün olayı sessizce geçiştirmesidir.11- Türk televizyonlarındaki reklamların her birinin en azından beş dakika uzunlukta olmasının bir avantajı var. Reklam araları öylesine uzun ki arada spor kulübüne gidip, idman yapıp sonra reklam sona ermeden önce geriye dönebiliyorsunuz. Böylece hem hiç bir programı kaçırmamış oluyorsunuz hem de televizyon karşısında hareketsiz kalıp şişmanlama tehlikesinden kurtuluyorsunuz.12- Bazı hastalıklar üzerindeki uzmanlığım da televizyon sayesinde arttı. Örneğin megalomaninin bulaşıcı olabileceğine hiç ihtimal vermiyordum, şimdi buna kesinlikle eminim. Megalomani hem de ebola virüsü kadar tehlikeli.
Yazarın Tüm Yazıları