Renkler...Sokakta yatan adam

Benim tuhaf durumlarıma çoktan alışmış olması gereken mahalleli bile, önceki gün olanlardan sonra pes etti. Artık mahalledeki herkes benim iflah olmayacağımı düşünüyor. Galiba da haklılar.DEVLET İstatistik Enstitüsü verilerine göre bizim hane halkı dört kişiden oluşuyor.Rana, Safinaz, Silvester ve ben.Bu aynı zamanda evin içindeki önem sıralamasını da göstermektedir.Safinaz ve Silvester görünüş itibariyle kedi imajı verseler de bizden başka canlıyla tanışmadıkları için insan karakteri edinmiş durumdalar.En azından biz onları insan olarak algılamaya başladık.Onların da bizi kedi olarak algılamaya başladığı muhakkak, çünkü evin içinde bir tek bizimle birlikte oturup poker oynamadıkları kaldı.Yukardaki sıralamada doğal olarak bir numarada olan Rana'dan sonra gelen Safinaz, bir bayan. İlk iki sırada olan bayanlar birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlar.Ben de Silvester ile kaderimi paylaşıyorum.Onun evin içinde beni en iyi anlayan kişi olduğuna kesinlikle inanıyorum.Silvester arada bana acıyan gözlerle bakıyor ve sonra acı acı miyavlıyor.Bu seslerin benim ev içindeki durumum ile ilgili bir arabesk denemesi olduğuna eminim.* * *Silvester ile Safinaz arasında önemli bir tavır farkı var.Evin kapısı ağzına kadar açık diyelim. Safinaz kapının ucuna kadar gelir, ama öldürseniz evden dışarıya adım atmaz.Silvester ise böylesine bir fırsatı katiyen kaçırmaz. Dahası nerede boşluk bulursa oradan kaçar ve sokağa çıkar.Onun neden böyle yaptığını veteriner ‘‘erkek’’ içgüdüsüyle açıklıyor.Yani o da fırsat kolluyormuş evden çıkıp kaçamaklar yapmak için.Bu aşamada Silvester ile iyi arkadaş olabilmemizin bir başka nedenini açıklamak zorundayım.İkimiz yaptığımız kaçamaklar konusunda da birbirimize benziyoruz.Silvester fırsat bulunca dışarıya kaçıveriyor, ama dışarı çıkınca ne yapacağını bilemiyor, korku içinde donup kalıyor, eli ayağına dolaşıyor.Ben de aynen öyle oluyorum.Üstelik Rana beni henüz hadımlaştırmadı bile. Yani en azından Silvester'in davranışını açıklamak için bir güzel gerekçesi var.Ben ise neden böyle davranıyorum, bunu söyleyebilmek gerçekten mümkün değil* * *Anlayacağınız, Silvester sık sık dışarıya kaçıyor.Bunu başarıyor, çünkü benim Rana'ya herhangi basit bir ricamı kabul ettirmem nedense imkânsız.Örneğin diyorum ki ‘‘Lütfen kapıyı hiçbir zaman açık bırakma.’’Bunu dedikten sonra diyelim ki bakkaldan siparişimiz geliyor.Kapı çalıyor. Rana açarsa kapıyı, o zaman Silvester için gün doğdu demektir.Kapıyı açıyor ve öylesine bırakıp içerden para almaya gidiyor.Rana'nın içerden para almaya gitmesi demek çantasının içinden para çıkarmak anlamına geldiği için ve çantasının içinde herhangi bir şeyi yarım saatten önce bulmak mümkün olmadığı için tabii ki hemen geri gelemiyor.Bu çanta o kadar muammalarla dolu bir yer ki, size anlatamam.Bir keresinde biz New York'ta ünlü sihirbaz David Copperfield'in şovuna gitmiştik.Adam seyircilerin arasında dolaşarak gösteri yapıyordu.Bir ara bizim yanımıza yaklaştı. Rana bu arada çantasında kâğıt mendil arıyordu.Adam çantanın içine bir bakınca elinde olmadan ‘‘Aman tanrım, olamaz böyle şey’’ diye haykırdı ve yanımızdan kaçtı.Belki çantanın içine kazayla düşerse bir daha dünyaya geri dönemeyeceğindan korktu, kim bilir.Böyle bir şey olsa, ertesi gün New York gazeteleri ben eminim şu manşetle çıkardı: COPPERFIELD KENDİNİ KAYBETTİ. * * *Neyse, olan yine oldu ve Rana'nın yüzünden kedi yine kaçtı.Ara, ara, ara helak olduk.Gece geçti. Hava soğuk olduğu için bizi uyku yutmadı, Silvestırımız şimdi ne yapıyordur kim bilir diye ağlaştık.Sonra sabah oldu, Rana işe gitti, ben kediyi aramak için balkona çıktım. Dürbünü aldım ve bir anda bizim mahallelinin bir arabanın altına doğru işaret ederek el kol hareketleri yapmakta olduğunu gördüm.Fırladım indim aşağıya.Bir de baktım, bizim Silvester arabanın altına çömelmiş, Arslan Kral edasıyla oturmakta.Ve katiyen çağrılarıma kulak vermemekte.Bu aşamada bir konuya daha değinmeliyim.Bizim Silvester bana benziyor demiştim ya, tabii o da oldukça aptaldır.Mahallede insanlar Silvester'i görünce çok kolay tanıyorlar. Çünkü bütün kediler arasında bir tek o yoldan geçmekte olan arabaları oyuncak sanıp, onlarla oynamaya çalışıyor.Neyse, bu aptal arkadaşım arabanın altında yerinden kıpırdamadan duruyordu.Ben heyecandan bir ara çamurlu sokağa tamamen uzandım.Ve ‘‘Gel oğlum, güzel oğlum’’ diye şefkat sözleriyle konuşmaya başladım.Bu arada yandaki evden bir bayan çıktı.Yerde boydan boya uzanmış olan ve arabanın altına doğru mırıldanan bana baktı ve ‘‘Ne yapıyor BU böyle’’ dedi.Dikkatinizi çekerim, bu ifadede kritik kelime ‘‘BU.’’Yani benden pek hoşlanmayan bir ifadeydi galiba bu.Kadın büyük bir ihtimalle sonunda gerçek anlamda delirdiğime karar vermişti.Neyse, imdadıma bakkal yetişti ve kedimle konuştuğumu söyledi.Bayanın delirmiş olabileceğim konusundaki son kuşkuları da ortadan kalktı ve bunun kesin olduğunu o anda karar verdi.Neyse binbir güçlükle oradan buradan çekiştire çekiştire Silvester'i kucakladım.Eve çıktık.Onu dövmeye karar vermiştim, ama eve çıkınca kıyamadım ve dövme yerine ona ton balığı ikram ettim.O da bunu yedi, gitti uyudu.Sonra Rana geldi. Silvester'i görünce heyecanlandı, yanına koştu.Ve tabii ki kapıyı yine ağzına kadar açık bıraktı.Hayat tekrar normala döndü.
Yazarın Tüm Yazıları