Renkler

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Hannibal Lecter de kim?

Hannibal Lecter'i çok özlemiştim. ‘Kuzuların Sessizliği’ romanının yazarı ikinci kitabını yazmış, herkes gelecek ay piyasaya çıkacak yeni kitabı büyük heyecanla bekliyor. ‘Herkes’ kavramı içine tabii ki ben de dahilim.

JAMES Bond denildiği zaman benim aklıma otomatikman Sean Connery'nin genç suratı gelir.

Yüz hattındaki derin çizgiler, saçını tarama biçimi, smokini, elindeki martinisi ve adını söylerken suratının aldığı edayla Connery, James Bond'a damgasını vurmuştur.

Dikkat edin bakın eğer bir gün James Bond kitabı okursanız, okuduklarınızı hayalinizde canlandırırken elinizde olmadan Sean Connery tipini düşüneceksiniz.

Bu açıdan bakıldığında ondan sonra Bond karakterini beyazperdede canlandıran bütün aktörler -Roger Moore da dahil olmak üzere- son derece şanssızdırlar.

Çünkü insan bir kez belirli bir rolü bir suratla eşleştirdiğinde, başkalarını onun yerine koyması da imkánsızlaşıyor.

* * *

Ben John Le Carre'nin bütün kitaplarını okudum.

Özellikle soğuk savaş dönemindeki casus faaliyetlerini anlatan kitapları çok keyiflidir onun.

Bunları okurken birden fark ettim ki Smiley karakterini gözümün önüne getirirken hep Alec Guinnes'i düşünüyorum aslında.

Geçmişte bizde de oynamıştı bu dizi, ‘Thinker, Tailor, Soldier, Spy’ TRT'de yanlış hatırlamıyorsam beş veya altı bölümlük dizi halinde verilmişti çok uzun yıllar önce.

Alec Guinnes, Smiley'i öylesine güçlü, onun ruhunu öylesine iyi anlamış olarak ekrana getirdi ki artık başka bir suratı düşünerek kitabı okumak mümkün değil.

* * *

Müthiş bir filmdi ‘The Silence of the Lambs’ (Kuzuların Sesizliği).

Dehşeti göstermeden bile insanın iliklerine kadar hissettiren, yamyam katilin bir bakışıyla insanın kanını donduran sahnelerle doluydu film.

Anthony Hopkins, Hannibal Lecter'di. Sanki doğuştan Hannibal olarak doğmuş gibi oturmuştu rolüne.

Jodie Foster da yamyam katillerin peşinde olan FBI ajanı Clarice Sterling karakterine damgasını vurdu.

Filmi seyrettikten sonra kitabı okumaya çalışırsanız göreceksiniz ki doğal olarak Hannibal Lecter'in adı her geçtiğinde Ahthony Hopkins'i, ajan Sterling'in yaptıklarını okurken de Jodie Foster'ı düşünüyorsunuz.

* * *

Thomas Harris ‘Kuzuların Sessizliği’ kitabının yazarıdır.

Yaklaşık 10 yıldır ikinci kitabı üzerine çalışıyordu.

Büyük bir okuyucu kitlesi, büyük merakla bu kitabı sabır içinde bekliyordu.

Ve nihayet kitap yazıldı. Delacorte Yayınevi önümüzdeki ay kitabı piyasaya sürüyor.

Adı ‘HANNİBAL’.

Öylesine yoğun ilgi var ki, ilk basımı bile bir milyon 200 bin adet yapmaya karar vermişler.

Kitabın içeriğinden haberdar olanlar, yazarın müthiş bir performans gösterdiğini, kitabın olağanüstü şiddet ve dehşet içerdiğini söylüyorlar.

Hatta öyle ki kitabı ilk senaryolaştırma hakkına sahip olan film şirketinin bile kitapta var olan şiddetin yoğunluğu nedeniyle bu hakkını başkalarına devretmeyi düşündüğü haberi çıktı.

* * *

Tabii daha kitap piyasaya sürülmeden filmleştirme çalışmaları başladı.

Efsanevi prodüktör Dino de Laurantis direktörü bulup, aktörleri bir araya getirmeye çalışıyor.

İşte sorun da burada başladı.

Hannibal rolünü Anthony Hopkins'ten başkasının oynaması mümkün değil. O kadar özleşmiş durumda karakteri ile.

Başka aktör oynarsa film batacak, bu biliniyor.

İşte bu nedenle de Hopkins tamı tamına 20 milyon dolar talep etti bu rolü kabul etmesi için. Tabii ki ‘olur’ demek zorunda kaldılar.

Jodie Foster da en azından o kadar para talep ediyor. Prodüktör rol için başka isim aramaya başladı. Sizi bilmem ama ajan Clarice Sterling rolünü Foster üstlenmezse filme yabancılaşacağım gibi bir his var benim içimde.

Direktör Jonathan Demme de nazlanıyor. İkinci filmi yapmak istemediğini açıklamış.

Onun aslında haklı gerekçeleri de var.

İlk film bir ‘şaheserdi’. Tıkır tıkır işliyordu. Demme, havayı tam olarak yakalamıştı.

Şimdi ikinci filmde insanlar aynı beklentilerle sinemaya gidecekler.

Direktörün performansı biraz düşük olduğu takdirde de seyirci tepki verecek.

Bunu biliyor Jonathan Demme. Bildiği için de korkuyor. Nazlanması ondan. Bakalım kendisine verilecek paranın yüksekliği, bu korkusunu yenmesine yetecek mi?

* * *

Şöyle ya da böyle bu film çekilecek.

Daha direktör ilk sahneyi çekmeden bile, daha tek bir kare bile ortada yokken filme 80 milyon dolar masraf yapılmış olacağı hesaplanıyor.

Hopkins, Foster ve direktörün ücreti ile diğer masraflar bu kadar tutuyor.

Nihai toplamın ise en azından 200 milyon dolara yaklaşması kaçınılmaz.

Çünkü ünlü sinema eleştirmeni Pauline Kael tarafından ‘dáhi’ olarak ilan edilen Demme, mükemmelliyetçi bir direktör.

Sahneden istediğini almak için para harcamaktan katiyen kaçınmıyor.

Anlayacağınız prodüktör ve film şirketinin işi çok zor bu kez.

Kitabı getirteceğim, okuyup beğenip beğenmediğimi aktaracağım size, merak etmeyin.

Yazarın Tüm Yazıları