Refah, Bedevilerin partisi mi?

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Son iki yıldır DYP Genel Başkanı Çiller'in, siyasi konularda danışmanlığını yapan çok ilginç bir öğretim üyesi var.

Adı Doç. Mümtaz'er Türköne...

Bu kişi hakkında biraz bilgi vereyim.

ETKİLİ DANIŞMAN

Türköne, Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi. Tanzimat dönemi fikir hareketleri üzerine bir çalışması var.

Ayrıca ‘‘Siyasi Bir İdeoloji Olarak İslamcılığın Doğuşu’’ adlı bir de kitabı var.

Ankara'dan bana gelen bilgilere göre Türköne, son zamanlarda Çiller üzerinde en fazla etkisi olan kişi.

Çiller'in son dönem stratejilerini onun çizdiği söyleniyor.

Geçtiğimiz günlerde sözünü ettiğim bu danışmanın Milliyet Gazetesi'nde çok ilginç bir söyleşisi yayınlandı.

O söyleşide, Çiller'in danışmanının Refah Partisi ve Fazilet Partisi'ne bakışı çok çarpıcı bir yorumla veriliyordu.

Türköne, Refah Partisi'ni ‘‘bedevilerin partisi’’ olarak isimlendiriyor.

Gazeteci soruyor:

‘‘RP'yi bedevilerin partisi olarak değerlendiriyordunuz. Fazilet Partisi'ni de aynı şekilde değerlendirmek mümkün mü?’’

Çiller'in danışmanı şu cevabı veriyor:

‘‘95 seçimlerindeki RP ile bugünün FP'si arasında, yaşanmışlıkların oluşturduğu bir uçurum var. 95'te şehri muhasara eden bedeviler, bugün surların dışına atılmamak için şehrin kurallarına boyun eğmiş görünüyorlar. Bedevilere has hasletlerini kaybettiler. Tekrar bedevileşmeleri de zor görünüyor. FP, kendisini büyüten protest kimliğini kaybetti. FP seçmeni partilerinin önünü kapanmış görüyor. FP'nin meşruiyet arayışları bu partiyi kemik seçmenine eklemlenen marjinal seçmeninden uzaklaştırıyor. FP'nin yapılacak bir seçimden şaşırtıcı derece başarısızlıkla çıkacağını düşünüyorum.’’

BEDEVİLERE İSKAN

Bu analizin doğru olup olmadığı tartışmasına girmek istemiyorum.

Üzerinde asıl durmak istediğim nokta, DYP liderine danışmanlık yapan bir öğretim üyesinin bu analizinin kendisini götüreceği istikamettir.

Bu istikametin ne olduğunu son zamanlarda Çiller'in miting meydanlarında görüyoruz.

Türbanlı dev posterler, türbanlı kadınlara verilen ‘‘birinci sınıf vatandaş’’ payeleri, türban mı eşarp mı olduğu tartışmalı hediyeler, etkili danışmanın çizdiği güzergâhı açıkça ortaya koyuyor.

‘‘Şehirleşen bedevilere yeni bir iskân sahası açmak.’’

MEYDANA YANSIYAN

Bu analiz, Çiller'in göz diktiği kitleyi de açıkça ele veriyor.

Çiller, ‘‘protest özelliğini kaybettiğini iddia ettiği’’ Fazilet'in şehre karşı isyankâr olan radikal kanadına yöneliyor.

İşte bu stratejinin tehlikesi burada başlıyor.

Gerek Erbakan, gerek Recai Kutan, devlet hayatında uzun yıllar tecrübe kazanmış, sistemin sınırlarının tahammül gücünü iyi bilen siyasetçilerdi.

Şimdi özellikle Kutan'ın meşruiyet arayışının Refah'ın ‘‘bedevi’’ kanadını küstürdüğü varsayımı üzerine kurulan bir politika ne olabilir?

Refah dini siyaset meydanından uzak tutmaya çalışırken, tam aksini yapmak.

Yani dini siyaset meydanına sokmak.

İşte Çiller'in yeni stratejisi bu.

İŞTE KANIT

Önceki gün yemekte Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan anlatıyor.

DYP Genel Başkanı Tansu Çiller geçen hafta bir sabah kendisini arayıp şunu söylemiş:

‘‘Bugün bir gazetede benim, ‘Ben türban olayını kullanmasam oylar Fazilet'e gider' dediğim yazılmış. Ben böyle bir şey söylemedim.’’

Bunu yazan gazeteci benim.

Olayı bana anlatan kişi de, DYP’nin önde gelen şahsiyetlerinden birisi. Kendisine bu sözleri bizzat Çiller söylemiş.

Söyleyen kişi, DYP içinde sözüne güvenilen bir siyasetçi. O nedenle bana yalan söylemiş olması ihtimali çok düşük.

Peki Çiller doğruyu söylüyor mu?

İşte üzerinde en etkili teorisyenin analizi ve işte miting meydanları.

Delile ihtiyaç var mı?













Yazarın Tüm Yazıları