Rantiyeciler yandı

ALLAH selamet versin, sabık Selamet Partisi başkanı, makine mühendisliği profesörü doktor Necmettin Erbakan Hoca, Türkçe'ye ‘‘rantiyeci’’ diye bir kelime kazandırmıştır.

Rantiye, kira geliriyle geçinen kimse demektir; Fransızca'dır. Manav, bakkal, kasap gibi, işi yapan kişiyi gösteren bir cins isimdir. Nasıl manavcı, bakkalcı veya kasapçı demek dilbilgisine aykırı ise, kökü Fransızca da olsa, Türkçe'de rantiyeci diye bir kelime kullanmak dilbilgisi açısından yanlıştır. Hoca, bu türetmeyi, bilgisizliğinden yapmadı herhalde. ‘‘Rantiye’’ye bir ‘‘aşağılama’’ çağrışımı yükleyip kelimeye Türkçe'ye farklı bir anlam vermek için böyle bir bozma yaptı zannediyorum. Aynen Tayyip Erdoğan'ın, zihnindeki projeyi daha çekici kılmak için, yol mühendislerinin hiç kullanmadığı ‘‘duble yol’’ deyimini icat etmesi ve ısrarla bu yanlışı sürdürmesi gibi. Neyse, bunlar da hayatın hoşlukları olsa gerek. Her şey de dilbilgisine uygun olacak değil ya.

* * *

Erbakan'
ın kullandığı anlamla ‘‘rantiyeci’’, helal olmayan faiz gelirini elde eden kişi demektir. Aslında ‘‘rant’’ın tek başına ‘‘kira geliri’’ anlamına geldiğini söyledim. Ancak ben dahil, iktisadi yorum yazanların çoğu, ‘‘rant’’ kelimesini ‘‘kira geliri’’ anlamında kullanmaz. Rant, tüm faktör gelirlerin, yani kár, kira, faiz ve ücretin aşırısı anlamına gelir. Bir faktör gelirinin ‘‘fahiş’’ olması için, o faktör gelirinin arzını kısıtlayan yapay veya anormal bir durum olması gerek. Arz kısıtlı olunca da fiyat, ‘‘piyasa fiyatı’’ üzerinde teşekkül eder. İşte cari fiyatla, normal rekabet şartları altında oluşması gereken ‘‘piyasa fiyatı’’ arasındaki fark ‘‘rant’’tır.

DİE (Devlet İstatistik Enstitüsü) ‘‘Seçilmiş Finansal Araçların Reel Getirisi’’ hesapları yapmaktadır. Bu hesaplara göre 2001'in Ekim ayından 2002'nin Ekim ayına kadar geçen 12 aylık sürede, Türk Lirası banka mevduatı Tüketici Fiyat Endeksi'ne göre düzeltilince, brüt yüzde 17 reel faiz geliri sağlamış. Buna karşılık, aynı hesaplama yöntemiyle dolar yüzde 23, Euro yüzde 16 ‘‘eksi’’ kazanç getirmiş. Bir bilgi daha vereyim, bankalardaki mevduatın yüzde 57'si döviz, yüzde 43'ü ise TL. Tartılı ortalamayla ‘‘rantiyecilerin’’ toplam faiz geliri, (vergiyi düşer döviz faizini de eklersek) yaklaşık ‘‘eksi’’ yüzde 4 olmaktadır.

* * *

Şimdi bu tablodan ne sonuçlar çıkarabiliriz:

1. Rantiyeciler kaybettiğine göre, bu kayıp kadar rantiyeci olmayanların bir kazancı olmuştur. Yani Erbakan'ın hayali gerçekleşmiştir.

2. Türkiye'nin en borçlu kurumu devlettir. Devletin 140 katrilyon TL. eşdeğerinde iç borcu vardır. Bu borcun az bir kısmının doğrudan alacaklısı vatandaşlarıdır. Ancak son tahlilde, bankalara kaynak sağlayan mevduatın sahibi olarak, devlet borcunun çok büyük bir kısmının alacaklısı yine vatandaşlardır. Parasını döviz veya TL. olarak bankada tutan vatandaşın net geliri, yukarıdaki hesapta görüldüğü üzere ‘‘eksi’’dir. Demek ki devlet, rantiyecilere geçen sene hiç faiz ödememiştir. Başta bankalar olmak üzere bazı kurumlar, reel faiz geliri elde etmiş bile olsalar da, vergi hesabında enflasyon düzeltmesi yapılmadığından onlar da eksidedir. Yani devletin iç borç efektif faiz gideri sıfırdır. İnanmazsanız, siz de hesaplayın veya hesaplatın.

SON SÖZ: Resmi hesap, doğru hesap değildir.
Yazarın Tüm Yazıları