Kıyamet Suresi Oku - Kıyamet Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)

Güncelleme Tarihi:

Kıyamet Suresi Oku - Kıyamet Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
Oluşturulma Tarihi: Nisan 09, 2020 16:33

Kıyamet suresi okunuşu ve anlamı araştırılan konular arasında yer alıyor. Kıyamet suresinin Türkçe ve Arapça okunuşu, Müslümanlar tarafından yoğun ilgi görüyor. Kur’an-ı Kerim sıralamada yetmiş beşinci, iniş sırasına göre otuz birinci sırada olan sure Karia sûresinden sonra, Hümeze sûresinden önce Mekke’de inmiştir. İşte ismini ilk ayetinde geçen kelimeden alan sure ile ilgili merak edilenler…

Haberin Devamı

Kıyamet suresi, Kur’an-ı Kerim sıralamasına göre yetmiş beşinci suredir. İniş sırasına göre otuz birinci sırada yer alan sure ismini ilk âyetinde geçen “kıyâmet” kelimesinden almıştır. Allah’ın insanları yeniden diriltmeye muktedir olduğunu bildiren âyetlerle başlayan Kıyamet suresinin anlamı, Türkçe ve Arapça okunuşu yoğun ilgi görüyor. Surede ele alınan konular arasında öldükten sonra dirilme ve hesap konuları da yer alıyor.

KIYAMET SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU

Bismillahirrahmanirrahim

La uksimu biyevmilkıyameti. Ve la uksimu binnefsillevvameti. Eyahsebul'insanu ellen necme'a 'ızamehu. Bela kadiriyne 'ala en nusevviye benanehu. Bel yuriydul'insanu liyefcure emamehu. Yes'elu eyyane yevmulkıyameti. Feiza berikalbesaru. Ve hasefelkameru. Ve cumi'aşşemsu velkameru. Yekulul'insanu yevmeizin eynelmeferru. Kella la vezere. İla rabbike yevmeizinilmustekarru. Yunebbeul'insanu yevmeizin bima kaddeme ve ahha re. Belil'insanu 'ala nefsihi besıyretun. Ve lev elka me'aziyrehu. La tuharrik bihi lisaneke lita'cele bihi. İnne'aleyna cem'ahu ve kur'anehu. Feiza kare'nahu fettebı'kur'anehu. Summe inne 'aleyna beyanehu. Kella bel tuhıbbunel'acilete. Ve tezerunel'ahırete. Vucuhun yevmeizin nadıretun. İla rabbiha nazıretun. Ve vucuhun yevmeizin basire'un. Tezunnu en yuf'ale biha fakıretun. Kella iza beleğatitterakıye. Ve kıyle men rakın. Ve zanne ennehulfraku. Velteffetissaku bissakı. İla rabbike yevmeizinilmesaku. Fela saddeka ve la salla. Ve lakin kezzebe ve tevella. Summe zehebe ila ehlihi yetemetta. Evla leke feevla. Summe evlaleke feevla. Eyahsebul'insanu en yutreke suden. Elem yeku nutfeten min meniyyin yumna. Summe kane 'alekaten fehaleka fesevva. Fece'ale minhuzzeyceynizzekere vel'unsa. Eleyse zalike bikadirin 'ala en yuhyiyelmevra.

Haberin Devamı

KIYAMET SURESİ ANLAMI VE DİYANET MEALİ

Kıyamet gününe yemin ederim. ﴾1﴿ (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz). ﴾2﴿

İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır? ﴾3﴿ Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter. ﴾4﴿

Haberin Devamı

Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister. ﴾5﴿ "O kıyamet günü ne zaman?" diye sorar. ﴾6﴿

Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan "kaçış nereye?" diyecektir. ﴾7-10﴿

Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur. ﴾11﴿ O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur. ﴾12﴿ O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir. ﴾13﴿ Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir. ﴾14-15﴿

(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. ﴾16﴿ Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. ﴾17﴿ O halde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. ﴾18﴿ Sonra onu açıklamak da bize aittir. ﴾19﴿

Haberin Devamı

Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz. ﴾20-21﴿ O gün bir takım yüzler aydındır. ﴾22﴿ Rablerine bakarlar. ﴾23﴿ O gün bir takım yüzler de asıktır. ﴾24﴿ Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar. ﴾25﴿

Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir (bunu) iyi edecek?" dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevkediliş Rabbinedir. ﴾26-30﴿

O, (Peygamberi) doğrulamamış, namaz da kılmamıştı. ﴾31﴿ Fakat yalanlamış ve yüz çevirmişti. ﴾32﴿ Sonra da kasıla kasıla ailesine gitmişti. ﴾33﴿ "Bu azap sana layıktır, layık! Evet, layıktır sana, layık!" denecektir. ﴾34-35﴿ İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder. ﴾36﴿ O dökülen meniden ibaret az bir su değil miydi? ﴾37﴿ Sonra bu, bir "alaka" oldu. Derken Allah onu yaratıp güzelce şekillendirdi. ﴾38﴿ Nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var etti. ﴾39﴿ Şimdi, bunları yapan Allah'ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? ﴾40﴿

Haberin Devamı

KIYAMET SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU VE TEFSİRİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ

KIYAMET SURESİ TEFSİRİ

Yüce Allah’ın Kur’an’da herhangi bir konuyu yemin ederek zikretmesi o konunun ve kendisine yemin edilen şeyin önemine işaret eder. Burada da korkunç manzaralarla dolu kıyamet gününe ve kendini kınayan, sorgulayan nefse dikkat çekilmiştir.

 Kur’ân-ı Kerîm’de kıyametin geleceğinden kuşku duyulmaması gerektiğini belirten ve kıyametle ilgili durumları açıklayan pek çok âyet vardır. Müslüman için önemli olan kıyametin ne zaman kopacağını, dolayısıyla âhiret hayatının ne zaman başlayacağını bilmek değil, onun kopmasıyla başlayacak olan ebedî hayata inanmak ve ona gerektiği şekilde hazırlanmaktır. İslâm inancına göre sûra ilk üflendiğinde bütün canlılar ölecek; kabir hayatı veya berzah denilen ve ölümle kıyametin kopması arasındaki dönemi kapsayan sürecin dolması ve kıyametin kopmasından bir süre sonra sûra ikinci defa üflenince, insanlar yeniden diriltilerek yattıkları yerlerden kalkıp mahşerde toplanacaklardır. Arkasından hesaba çekilip yargılanma, amel defterlerinin ortaya konması, mîzan yani iyilik ve kötülüklerin tartılması, değerlendirilmesi gibi âhiret halleri denilen aşamalar gerçekleştikten sonra cennetlikler ve cehennemlikler belli olacak, sırat köprüsünden geçebilenler cennete kavuşurken geçemeyenler cehennemi boylayacaklardır.

Haberin Devamı

 Sözlükte nefs (nefis), “bir şeyin kendisi ve hakikati, benlik, can, ruh, kalp, insandaki mânevî güç, kan” gibi anlamlara gelmektedir, Kur’ân-ı Kerîm’de nefis, insanı, insanın ruhî-mânevî varlığını, kişiliğini ifade eder (meselâ bk. Bakara 2/233; Âl-i İmrân 3/25, 30; En‘âm 6/70, 151). İslâm kaynaklarında nefis iki değişik anlamda kullanılmıştır: 1. Nefis, insandaki istekler, arzular, güdüler, dürtüler ve duygular bütünüdür. Uygun eğitim almamış insanda ortaya çıkan kötü huy ve özellikler buradan kaynaklanır. 2. İnsanın hakikati ve kendisi. Gazzâlî, bu anlamda nefsin kalp, ruh ve akılla eş anlamlı olduğunu belirtir (İhyâ, III, 3-5).

 İnsan nefsi iki temel özelliğe sahiptir: a) Nefis dinamiktir, kendi kendisini dengeleyici bir sistemdir ve onda zıt eğilimlerin meydana getirdiği psikolojik bir gerginlik ortamı vardır. Bu gerginlikler davranışlarda güdüleyici bir sistem olarak rol oynarlar. Kur’an’da muhtelif âyetlerde nefsin bu özelliğine işaret edilmektedir (meselâ bk. Şems 91/7-10; Tîn 95/4). b) Nefiste gelişme ve olgunlaşma gücü vardır. İlkel haliyle nefis, içgüdüsel isteklerin baskın olduğu, dolayısıyla ahlâkî ölçülere uyum sağlamakta zorlandığı için kötülüğe yatkındır. Bu özellikteki nefis derecesine nefs-i emmâre denilir (nefis hakkında bk. Nisâ 4/1; Hayati Hökelekli,

 “Nefis”, İFAV Ans., III, 464-466). Mutasavvıflar, nefsin mertebelerini ve nefsin hallerini şu şekilde açıklamışlardır: 1. Nefs-i emmâre: Şeytana uyarak şehevî isteklerin yerine getirilmesini emreden ve kalbi süflî yönlere çeken kuvvet demektir. 2. Nefs-i levvâme: Şehevî arzulara karşı mücadele eden ve işlediği günahlardan dolayı üzülüp kendini kınayan, yargılayan ve kendisini düzeltmeye çalışan nefis basamağıdır. 3. Nefs-i mülheme: İlham ve keşfe mazhar, hayır ve şerri idrak edebilme melekesine sahip olan ve şehevî isteklere karşı direnen nefistir. 4. Nefs-i mutmainne: İman nuruyla tam aydınlanmış, kötü sıfatlardan kurtulup yüce ahlâk ile bezenmiş olan nefistir. Bu dereceye ulaşan nefsin çatışmaları yatışmış, sıkıntı ve gerilimleri son bulmuştur. Bu nefis hem Allah ile hem kullarla hem de kendisiyle barışık olduğu için huzur ve tatmin içerisindedir. 5. Nefs-i zekiye: Nefsi kirletecek inkâr, cehalet, kötü hisler, yanlış inançlar ve kötü huylardan temizlenmiş; iman, ilim, irfan, iyi hisler, güzel huy ve ilâhî ahlâk gibi takva özellikleriyle terbiye edilip ilâhî tecellilere mazhar olan nefis demektir. 6. Nefs-i râziye: Kendisi ve başkaları hakkında –hayır veya şer olarak– tecelli eden ilâhî hükümlere tereddütsüz rıza gösterip teslim olan nefsin makamıdır. 7. Nefs-i marziyye: Allah ile kul arasında rızanın müşterek bir vasıf olduğu, kulun Allah’tan, Allah’ın da kuldan razı olduğu makamdır. 8. Nefs-i kâmile: Kişinin marifet sıfatlarını kazanarak irşad mevkiine yükseldiği makamdır.

BAKMADAN GEÇME!