İnsan Suresi Oku - İnsân Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)

Güncelleme Tarihi:

İnsan Suresi Oku - İnsân Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 2020 15:46

İnsan Suresi Medine döneminde inmiştir. 31 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “insan” kelimesinden almıştır. Aynı âyette geçen “ed-Dehr” kelimesinden dolayı Dehr sûresi diye de anılır. Dehr, zaman demektir. Sûrede başlıca, ahiret hayatıyla ilgili meseleler ve özellikle takva sahiplerinin cennette kavuşacakları çeşitli nimetler konu edilmektedir. İşte, okumak isteyen Müslümanlar için İnsân Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)

Haberin Devamı

İnsan Suresi adını, insanın yaratılmadan önceki hiçliğini ifade eden 1. âyetteki “insân” kelimesinden alır. Ayrıca Dehr, Emşâc, Ebrâr ve Hel etâ adlarıyla da anılmaktadır. Otuz bir âyetten oluşan sûrenin fâsılası elif harfidir. Mücâhid b. Cebr ve Katâde b. Diâme’nin de içinde bulunduğu âlimlerin çoğunluğuna göre sûre Medine’de nâzil olmuştur (Şevkânî, V, 397). Buna göre Rahmân sûresinden sonra, Talâk sûresinden önce doksanıncı sûre olarak indiğine dair rivayetler doğru kabul edilebilir. İşte, İnsân Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu hakkında detaylı bilgiler

Bir rivayete göre İkrime de 24. âyetin dışında sûrenin Medine’de nâzil olduğunu belirtmiştir. Tamamının Mekke döneminde 30 veya 31. sûre olarak indiğini kabul edenlerin yanında (İbn Âşûr, XXIX, 370) 1-24. âyetlerin Medenî, diğerlerinin Mekkî olduğunu ileri sürenler de vardır (İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, VIII, 427). Bununla birlikte üslûbu, âyetlerinin nisbeten kısa oluşu, en geniş yer verilen konunun âhiret nimetleri olması gibi özellikleri sûrenin Mekkî olduğu kanaatini güçlendirmektedir.

Haberin Devamı

İNSAN SURESİ ANLAMI

Genel olarak insanın yaratılışının ve nimetlere mazhar olmasının hikmetini kavramaya, Allah’ı tanıyıp O’nun verdiklerine şükretmeye, azabından sakınmaya ve âhiretteki değerli nimetleri elde etmenin şartlarını gerçekleştirmeye bir çağrı niteliğindeki sûre, muhtevası bakımından yeniden dirilmenin kesinliğini vurgulayan ve âhiret hallerini özetleyen bir önceki Kıyâme sûresinin tamamlayıcısı gibidir.

Sûrenin giriş mahiyetindeki ilk bölümünün (âyet 1-3) konusu insandır. Burada insanın anılmaya değer bir şey olmadığı, çok uzun bir zaman sürecinin ardından katışık bir sperm damlasından yaratıldığı, yaratılış amacının ise imtihan olduğu bildirilmektedir. İmtihan bilgi ve özgürlüğü gerektirdiği için insan işitme, görme gibi bilgi vasıtalarıyla donatılmıştır. İşitme ve görme sıfatları insana nisbet edilirken bununla genellikle insanın duyu vasıtaları yanında aklî ve zihnî donanımları da kastedilmiştir (Fahreddin er-Râzî, XXX, 237, 256; Elmalılı, VIII, 5497-5499). 3. âyette gerek zihnî ve psikolojik kabiliyetler sayesinde gerekse vahyin aydınlatmasıyla insanın doğru yolu bulma imkânına kavuşturulduğu bildirilerek artık şükredici veya nankör olmasının kendisine kaldığı belirtilmiş, bu suretle hem insanın sorumluluğu hem de bunun için gerekli olan irade özgürlüğü açıklığa kavuşturulmuştur.

Haberin Devamı

İkinci bölümde (âyet 4-21), iradesini kötülük yönünde kullanan inkârcıların âhirette karşılaşacakları ceza şekillerinden bir kesit verildikten sonra iradelerini iyilik yönünde kullanan ve bu sebeple “ebrâr” diye nitelenen müminler için hazırlanan âhiret nimetleri sıralanmaktadır. Burada iyilerin üzerinde durulan nitelikleri şunlardır: Sözünde durmak, uhrevî sorumluluk şuuru, muhtaçları doyurmak ve onlardan maddî ve mânevî bir karşılık beklemeden yaptıklarını sırf Allah rızâsı için yapmak (âyet 7-10). Bu âyetler, İslâm’da ahlâkî emirlerin şartsız olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Bununla birlikte sûrede Allah’ın erdemli insanları âhiretin şerrinden koruyacağı, mutlu ve sevinçli bir âkıbetle karşılaştıracağı belirtilmekte ve uhrevî nimetlerden örnekler verilmekte, bu bölümün son âyetinde, “İşte bu nimetler sizin ödüllerinizdir ve artık yaptığınız işler karşılığını bulmuştur” denilmektedir. 9. âyet, ahlâk felsefesindeki deyimiyle kategorik buyruğa 22. âyet ise erdemli insanın mutlaka âhirette hak ettiği mutluluğa erişeceğine işaret etmektedir.

Haberin Devamı

Hz. Peygamber’e hitap eden 23-24. âyetler onun metanetini güçlendirmeyi, peygamber olarak dinî duyarlılığını geliştirmeyi amaçlamaktadır. 27. âyet, âkıbetlerini düşünmeden kendilerini aşırı dünya tutkularına kaptıranları eleştirmekte, sûre bütün bu açıklamaların bir uyarı olduğunu, isteyenin Allah’a giden yolu bulabileceğini, Allah’ın dilediğine rahmetiyle muamele edeceğini, zâlimler için de şiddetli bir azap hazırladığını bildiren açıklamalarla sona ermektedir. Bir hadiste Hz. Peygamber’in, zaman zaman cuma günleri sabah namazlarında Secde ve İnsân sûrelerini (Buhârî, “CumǾa”, 10; Müslim, “CumǾa”, 64, 65), diğer bir hadiste de bir rek‘atta Kıyâme ve İnsân sûrelerini (Ebû Dâvûd, “Ramażân”, 9) okuduğu rivayet edilmektedir. Bazı tefsirlerde, “Kim Hel etâ sûresini okursa Allah onu cennet ve ipek elbiselerle ödüllendirir” (Zemahşerî, IV, 172) şeklinde rivayet edilen hadisin sahih olmadığı anlaşılmaktadır (Muhammed et-Trablusî, I, 1030).

Haberin Devamı

İNSAN SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU

  1. Hel eta alel'insani hıynüm mined dehri lem yekun şey'en mezkura.
  2. İnna halaknel'insane min nutfetin emşacin nebteliyhi fece'alnahu semiy'an basıyra.
  3. İnna hedeynahussebiyle imma şakirav ve imma kefura.
  4. İnna a'tedna lilkafiriyne selasile ve ağlalen ve se'ıyren.
  5. İnnel'ebrare yeşrebune min ke'sin kane mizacuha kafura
  6. Aynen yeşrebu biha 'ıbadullahi yufecciruneha tefciyra.
  7. Yufune binnezri ve yehafune yevmen kane şerruhu mustetıyren.
  8. Ve yut'ımunetta'ame 'ala hubbihi miskiynen ve yetiymen ve esiyren.
  9. İnnema nut'ımukum livechillahi la nuriydu minkum cezaen ve la şukuren.
  10. İnna nehafu min rabbina yevmen 'abusen kamtariyren.
  11. Fevekahumullahu şerre zalikelyevmi ve lakkahum nadreten ve sururen.
  12. Ve cezahum bima saberu cenneten ve hariyren.
  13. Muttekiiyne fiyha 'alel'eraiki la yerevne fiyha şemsen ve la zemheriyren.
  14. Ve daniyeten 'aleyhim zılaluha ve zullilet kutufuha tezliylen.
  15. Ve yutafu 'aleyhim bianiyetin min fıddatin ve ekvabin kanet kavariyle.
  16. Kavariyle min fıddatin kadderuha takdiyren.
  17. Ve yuskavne fiyha ke'sen kane mizacuha zencebiylen.
  18. 'Aynen fiyha tusemma selsebiylen.
  19. Ve yetufu 'aleyhim vildanun muhalledune iza reeytehum hasibtehum lu'luen mensuren.
  20. Ve iza reeyte semme reeyte ne'ıymen ve mulken kebiyren.
  21. 'Aliyehum siyabu sundusin hudrun ve istebrakun ve hullu esavire min fıddatin ve sekahum rabbuhum şeraben tahuren.
  22. İnne haza kane lekum cezaen ve kane sa'yukum meşkuren.
  23. İnna nahnu nezzelna 'aleykelkur'ane tenziylen.
  24. Fasbir lihukmi rabbike ve la tutı' minhum asimen ev kefuren.
  25. Veskurisme rabbike bukreten ve asıylen.
  26. Ve minelleyli fescud lehu ve sebbıhhu leylen taviylen.
  27. İnne haulai yuhıbbunel'acilete ve yezerune veraehum yevmen sekıylen.
  28. Nahnu halaknahum ve şededna esrehum ve iza şi'na beddelna emsalehum tebdiylen.
  29. İnne hazihi tezkiretun femen şaettehaze ila rabbihi sebiylen.
  30. Ve ma teşaune illa en yeşaallahu innallahe kane 'aliymen hakiymen.
  31. Yudhılu men yeşau fiv rahmetihi vezzalimiyne e'adde lehum 'azaben eliymen.

İnsan Suresi Oku - İnsân Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)

ARAPÇA OKUNUŞUNUN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

İNSAN SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU

  1. İnsan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti.
  2. Şüphesiz biz insanı, karışım halindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık.
  3. Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kateder.
  4. Şüphesiz biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.
  5. İyiler ise, katkısı kâfur olan içecekler dolu bir kadehten içerler.
  6. Bir pınar ki Allah'ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar.
  7. O kullar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar.
  8. Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
  9. (Yedirdikleri kimselere şöyle derler:) "Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz."
  10. "Çünkü biz, asık suratlı, çetin bir günden (o günün azabından dolayı) Rabbimizden korkarız."
  11. Allah da onları o günün kötülüğünden korur ve yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir.
  12. Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipek(ten giysiler) ile mükafatlandırır.
  13. Orada koltuklar üzerine kurulmuş olarak bulunurlar. Orada ne güneş (yakıcı sıcak) görürler, ne de dondurucu soğuk.
  14. Üzerlerine cennetin gölgeleri sarkmış, cennetin meyveleri (kolayca alınacak şekilde) yakınlaştırılarak hazırlanmıştır.
  15. Etraflarında gümüş kaplar, şeffaf kadehler dolaştırılır.
  16. Gümüşten billur kaplar ki, onları (ihtiyaca göre) ölçüp düzenlemişlerdir.
  17. Orada kendilerine, katkısı zencefil olan içecekle dolu bir kâseden içirilir.
  18. Orada bir pınar ki ona "selsebil" adı verilir.
  19. Çevrelerinde, gördüğünde saçılmış inciler sanacağın, hep aynı gençlik ve güzellikte kalacak hizmetçiler dolaşır.
  20. Orada, görünce (sonsuz)nimetler ve büyük bir mülk (hükümranlık) görürsün.
  21. Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir.
  22. Onlara şöyle denecektir: "Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Çalışma ve çabanız makbul görülmüştür."
  23. Şüphe yok ki, Kur'an'ı sana elbette biz indirdik biz.
  24. O halde, Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan hiçbir günahkâra ve hiçbir nanköre itaat etme.
  25. Sabah akşam Rabbinin adını an.
  26. Gecenin bir kısmında ona secde et; geceleyin de onu uzun uzadıya tespih et.
  27. Şunlar (inanmayanlar) dünyayı tercih ediyorlar ve çetin bir günü arkalarına atıyorlar.
  28. Onları biz yarattık ve eklemlerini (birbirine) biz bağladık. Dilediğimizde (onları yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz.
  29. İşte bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine ulaştıran bir yol tutar.
  30. Allah'ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  31. O, dilediği kimseyi rahmetine sokar. Zalimlere ise elem dolu bir azap hazırlamıştır.

 İNSAN SURESİ TEFSİRİ

İnsan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti. ﴾1﴿ Şüphesiz biz insanı, karışım halindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık. ﴾2﴿

İnsan kelimesi, “beşer, insan topluluğu” anlamına gelen ins kökünden türetilmiş olup akıl ve fikir sahibi, konuşarak anlaşan sosyal bir varlık türünü ifade eder (Râgıb el-İsfahânî, Müfredâtü’l-Kur’ân, “ins” md.). Kur’an’da altmış beş yerde insan, on sekiz yerde ins, bir yerde de insî (insanın her bir ferdi) geçmekte, bir âyette “enâsî”, 230 yerde nâs şeklinde çoğul olarak yer almaktadır. İlgili âyetlerin çokluğundan da anlaşıldığı üzere Kur’an’da insan çeşitli yönleriyle ele alınmış; onun nasıl yaratıldığı, mahiyeti ve yaratılış amacı bir bütünlük içinde anlatılmıştır (meselâ bk. Nisâ 4/1; Hac 22/5; Mü’minûn 23/12-15; Kıyâmet 75/37; ayrıca bk. İlhan Kutluer, “İnsan”, DİA, XXII, 320-323).

Haberin Devamı

Kıyâmet sûresinin son âyetlerinin devamı mahiyetindeki bu âyetlerde öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden insana, onun varlık alanına çıkmazdan önceki hiçliği, aslı ve yaratılış aşamaları hatırlatılarak bundan ibret alması ve ders çıkarması istenmiştir. İlk âyetteki hîn kelimesi “sınırlı bir zaman, bir süre” anlamına gelir; dehr ise “bir vakitle sınırlanmamış mutlak zaman” demektir (Râgıb el-İsfahânî, a.g.e., “hyn” ve “dhr” md.). Elmalılı âyetin bu kısmını şöyle açıklar: “Hîn”, mutlak ve bütün zamanı değil, zamandan, az veya çok bir müddeti, vakit gibi az veya çok bir cüzü ifade eder. Burada “dehr”in başlangıcı olan âlemin yaratılışı ile insanın yaratılışı noktalarıyla sınırlıdır. Hîn kelimesinin nekre (belirsiz) olması ise haddi zatında sınırlı olmakla beraber, insana nazaran miktarının meçhul olduğuna işarettir. Yani, şu muhakkak ki, insan cinsi âlemin yaratılışından hayli müddet sonra yaratılmıştır. Âlemin yaratılışı ile başlayan “dehr”den, insan cinsinin yaratılmasına kadar sizin için meçhul, ama yine de bu iki nokta ile sınırlı bir müddet cereyan etmiş, insana doğru gelmiştir. Öyle ki, o müddet zarfında insan, anılır, bu nam ile tanınır bir şey olmamıştır (IX, 5492-5493).

 

 Diğer yönden her bir insan, var olmazdan önce bir hiç, sonra babasının sulbünde bir sperm ve anasında bir yumurtadır. Daha sonra ana rahminde bir embriyo haline gelmektedir. Nitekim 2. âyette insanın “katışık bir nutfe”den yani ana rahminde döllenmiş bir yumurtadan yaratıldığı ifade buyurulmuştur. Kendisine görme, işitme gibi organlar da lutfedilen bu varlık artık yükümlülüklere muhatap ve imtihana tâbi tutulabilecek bir kıvama gelmiş olmaktadır (insanın yaratılış aşamaları hakkında bilgi için bk. Hac 22/5; Mü’minûn 23/12-15; Kıyâmet 75/37). 3. “Doğru yolu gösterdik” ifadesinden ne kastedildiği müfessirlerce farklı şekillerde açıklanmıştır: a) Biz insana hidâyet ve dalâlet, hayır ve şer yollarını açıklayarak tanıttık. Nitekim Beled sûresinin 10. âyetinde, “Biz ona iki yolu göstermedik mi?” buyurulmuştur; b) Mutluluk ve mutsuzluk yollarını açıkladık; c) Kâr ve zararını anlayacak yetenekte yarattık. Allah Teâlâ insanı akıllı, iradeli ve iyiyi kötüden ayırma kabiliyetine sahip değerli bir varlık olarak yaratmış; görevlendirdiği peygamberler ve indirdiği vahiyle ona doğru yolu göstermiş, aynı zamanda kendisine irade ve seçme hürriyeti vermiştir. Artık Allah’ın gösterdiği doğru yola girip şükredici olmak veya şeytana ve nefse uyarak Allah’ın verdiği imkân ve kabiliyetleri baskı altına alıp nankör olmak insanın kendi elindedir (krş. İsrâ 17/18-19; Kehf 18/29).

TEFSİRİN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ- https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-tefsir-1/kiyamet-suresi-75/ayet-20/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1

BAKMADAN GEÇME!