Ralph Lauren Amerika’yı gerçekten rezil etti mi

Pekin Olimpiyatları’nın açılış töreninde kafilelerin giydiği kıyafetler birçok ülkede milli mesele haline geldi.

Mesela Amerikalılar, Polo Ralph Lauren tasarımlarında bir logo faciası yaşadıklarını düşünüyor. Ceketlerin sol yanına oturtulmuş at binmiş polocu logosu, lüzumundan büyük olduğu için Ralph Lauren’i, sporcuları bedava billboard olarak kullanmakla suçlayanlar var. Hintliler kıyafetleri çok şişirme, sporcuların yürüyüşünü özensiz buldu. Avustralyalılar geleneksel yeşil-sarı yerine mavi-gümüş kombinasyonu kullanılmasına içerledi. Kanadalılara göre kıyafetler ucuz, /images/100/0x0/55eaa6a2f018fbb8f88df0ecpazar işiydi. Kaplan efektli olsun diye yapılan Malezya kafilesinin giysileri ise katiyen kaplanları çağrıştırmıyordu.

Neyse, bizim olimpiyat kafilesi Pekin’deki açılış töreninde turkuvaz giyinmedi de maraz çıkmadı. Yoksa futboldaki gibi marka yaratmak, farklılaşmak için filan turkuvaz takımlar dikilseydi, muhtemelen biz de kılık kıyafette milli bilinç tartışmasına saplanmış olacaktık. Şimdi bu sayede nasıl madalya yerine nal topladığımıza odaklanabiliyoruz.

Aslında bizim kıyafetler renk yönünden faul vermese de, beyaz rengin tasarımdaki hakimiyeti yüzünden bir an toplu sünnet kafilesi yürüyor sandım. Bir simli pelerin ve sırmalı asaları eksikti. Birçok millet, sporcularının törendeki milli duruşunu beğenmedi. Çoğu kıyafet ve renk seçimi, kimisi de sporcuların hal ve gidişi açısından.

Kafile çok kalabalık olduğundan, geçiş ve dolayısıyla beğenmeme ıstırabı uzun sürdüğünden Amerikan sporcularının kıyafetinden başlayalım. Amerikan olimpiyat kafilesini giydiren marka Polo Ralph Lauren. Olimpiyat koleksiyonu da çıkaran Ralph Lauren, 10 milyon dolar karşılığında, Vancouver 2010 kış ve Londra 2012 yazı da kapsayan bir anlaşma yapmış. Ancak Bay Lauren’in blazerlere göz çıkarırcasına polo logosunu oturtması pek görgüsüzce bulundu. Spor ve stil bloglarında "Ralph Lauren Amerika’nın haysiyetiyle oynuyor. 4 milyarın önünde rezil olduk" diyecek kadar ileri gidenler oldu.

Lacivert blazer-beyaz kasketler fena değildi ama, bu kombinasyon sonucu sporcuları 1940’lardan kalma yat kulübü üyelerine, Muhteşem Gatsby’ye ya da Ateş Arabaları filminin kastına benzetenler çıktı. O kulüp görünümü yüzünden bazı yorumcular, sporcuların fazla züppe göründüğünü, seçkinci bir tavır tasladığını yazdı.

Aslına bakılırsa firmanın yaratmak istediği etki de buydu: Gatsby döneminin klasik Amerikan tarzı. 1924 Olimpiyatları’nda geçen Ateş Arabaları filmi zaten kıyafetlerin esin kaynağı.

Polo kıyafetler açılış gününe kadar gizli tutulduğu için blazerlerin sol yanındaki at binmiş polocu ani şok etkisi yarattı. New York Times yazarı Eric Wilson, tasarımı pek yalınkat, özelliksiz buldu ve düşük puan verdi. Buna karşılık gofre ceketli Fransızlar’ın şıklığına bayıldı.

AT VE BİNİCİYLE REZİL ETTİN

Polo markayla ilgili en ağır satırlar American Politics Journal’da yer alıyor. Yazının başlığı "Ralph Lauren Amerika’yı küçük düşürdü." Ralph Lauren ile oğlu David’in sportif rekabet ruhunu zerrece umursamadığı, sadece markalarını düşündüğü, logoyu her yere oturtmak uğruna Amerikalı sporcuları bedava billboard kılığına soktuklarından dem vuruluyor yazıda. "Kaliteli tüketici, aşırı logolu bulduğu için Polo ürünlerinden kaçınca Bay Lauren logosuz ürünler çıkarmaya başladı. Peki şimdi neden o koca at ve binicisiyle milleti rezil ediyorsun?" diye soruyor yazar.

Nike ve Adidas gibi dev markaları sollayarak olimpiyat lisansını kapan Polo markasındaki polonun bir olimpiyat sporu olmaması da ironik bulunuyor. Bu branşın sahaya çıktığı son olimpiyat, Hitler’in 1936 Berlin Olimpiyatı olmuş!

David Lauren’in "Sporcular bu kıyafetlerle tam devlet adamı havasında" sözüne de karşılık veriliyor: "Sen eski BM Genel Sektreteri Kofi Annan’ı en son ne zaman ceket cebinde koca bir at ve de binicisiyle gördün?"

Bu arada Polo, o beğenilmeyen olimpiyat ceketlerinin kopyalarını 695 dolardan satıyor. Açılış törenini takip eden hafta sonu, ceketlerin tükendiği söyleniyor.

HİNTLİSİ MALEZYALISI

Hindistan basını da törenden hoşnut kalmadı. Gerçi geleneksel elbiselerin üzerinde bayrak rengini taşıyan şallar vardı ama, onlar da giysileri çok şişirme, atletlerin yürüyüşünü de sallapati buldular. Özellikle The Hindu gazetesi, kafilede kort kıyafetleriyle yürüyen iki kadın tenisçiye taktı. "Bunlar neden sari giymedi?" diye Hindistan Olimpiyat Komitesi Başkanı Suresh Kalmadi’den hesap sordu. Kalmadi de kızların idmandan geldiğini ve sarilerini kuşanacak vakitleri olmadığını söyledi.

Kafilelerin kılık kıyafetini değerlendiren Kanada gazetesi National Post ise Hintlileri şık giyimliler arasına aldı. Buna karşılık The Globe and Mail, Kanadalı sporcuların ucuz ve pazar işi giyindiği görüşünü ileri sürdü.

Sporcuların milli renklerde giyinmemesi Avustralya’da milli mesele haline getirildi. Bir web sitesinde yapılan ankette, halkın yüzde 48’i, mavi-gümüş kıyafetleri dehşet verici bulduğunu açıkladı. Avustralya bayrağı aynı renkleri taşımasa da onlar hep yeşil-sarıdır. Ancak bu sefer mavi-gümüş degrade çıktılar törene. The Herald Sun gazetesi "Sporcularımızı buz kalıbına çevirmişler" diye yazınca, tören kıyafetlerini hazırlayan Oz firması savunmaya geçti: "Hep yeşil-sarı giyindiğimiz için insanlar ’neden yeşil-sarı giyiyoruz’ diye soruyordu." Avustralya Milli Olimpiyat Komitesi sözcüsü Mike Tancred de, sporcuların kıyafetlerinden çok memnun kaldığını söyledi. Ancak tek sorun renkler değildi. Kıyafetlerin çok özensiz ve pasaklı göründüğünü yazanlar da çıktı.

Malezya’nın olimpiyat komitesi de bütün milli görünme çabalarına karşın kimselere yaranamadı. Koyu turuncu renkte esvaplarla Malezya’nın simgesi olan kaplan etkisi yaratılmak istenmişti. Ancak KLue dergisinin bir yazarı, sporcuları yürüyen portakal peltelerine benzetti. O kıyafetler içinde milli gurur duyamayacaklarını da iddia etti. Aynı dergi güzel kılık-kıyafet diye Yeni Zelandalılar’ın batik görünümlü giysilerini örnek gösterdi. Ama Yeni Zelandalılar’ın kıyafetlerine, "Sprey boya kazasına mı uğramışlar" diye takılanlar oldu.

Peki açılışın en şık ve en rüküş takımı hangisiydi? NYT gibi Kanadalı National Post’un moda yazarı Nathalie Atkinson da Fransızlar’ı beğenmiş. Atkinson’a göre en rüküş kafile ise bayrak renginde mavi-sarı giyimli Ukrayna. "İsveçliler bile bu renk kombinasyonunun sadece Ikea’ya uygun olduğunu anladı" diyor. İsveç bayrağı sarı-lacivert ya, neyse.
Yazarın Tüm Yazıları