Profesör Lester Thurow ile Lu Fuyuan karşılaşsaydı

GEÇEN salı günü Boğaziçi Üniversitesi'nde dinlediğimiz dünyanın önde gelen iktisatçılarından Profesör Lester Thurow diyor ki: ‘‘Çin'de bugün olup bitenler Irak'ta olup bitenden daha önemli.’’

MIT profesörü Çin'i yakından izliyor.

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki konuşmasında Çin'e bir, iki kez değiniyor ama internetteki diğer konuşmalarından, makalelerinden Çin'i yakından izlediği anlaşılıyor.

Ekonomide Çin mi, ABD mi daha güçlü?

Bir makalesinde bu soruyu ortaya atan Profesör Thurow'a göre, her iki taraf ekonomik gücün kendisinde olduğunda inanmış durumda.

Thurow, üst düzey iki Çinli subayın yazdıkları kitapta, Çin'in ekonomik gücünü ABD'nin askeri gücünü etkisiz hale getirmek için kullanmasını önerdiklerini söylüyor.

Thurow, Çin ile ABD arasında olası bir ekonomik çekişmede, uzun vadede ABD'nin kazançlı çıkacağını zira ABD'nin ithal edeceği şeyler için üretici bulmakta zorlanmayacağını, oysa Çin'in malını satmak için zorlanabileceğini iddia ediyor.

‘‘Çin'in bugün ABD için ürettiğini üretmeye can atan bir sürü ülke var’’ diyor.

Tesadüf bu ya, Profesör Lester Thurow'dan birkaç saat önce Türkiye'yi ziyaret etmekte olan Çin Ticaret Bakanı Lu Fuyuan'ı dinleme fırsatı buldum.

Gerçi, Çinli bakan Türk işadamlarına ancak bir saatini ayırmıştı ama söylediklerinden Çin'in nasıl ekonomik bir dev olduğunu anlamak pek de zor olmadı doğrusu.

Çin'i yakın takibe alan Profesör Lester Thurow, İstanbul'da Çinli bakanı dinleme fırsatını bulabilseydi keşke diye düşünmedim değil...

Zira Çinli bakanın konuşmasında da, ABD ile Çin arasındaki çekişmenin ipuçlarını bulmak mümkündü.

Peki Lu Fuyuan'ın söylediklerinde çarpıcı ne vardı?

İşte aklımda kalanlar:

1.3 milyar Çinlinin yaşam standartını yükselteceğiz.

2010 yılına kadar kişi başına milli hasıla iki katına çıkacak.

2020 yılına kadar dünyadaki ikinci en büyük pazar olacağız.

Yanlış not almamışsam eğer Çin'in döviz rezervi 60 milyar dolar.

Türk işadamlarının en fazla merak ettikleri konu Çin para biriminin geleceği oldu.

Değer kazanacak mı? Yoksa kaybedecek mi?

ABD’nin değer kazanmasından yana olmadığını söyleyen Lu Fuyuan'a göre şimdilik Çin parasında bir değişme olmayacak.

Dünkü gazetelerde, Türk sanayicisinin ucuz ve kalitesiz Çin mallarının istilası nedeniyle isyan ettiği yazıyordu.

Çin öylesine gümbür gümbür geliyor ki, daha çok isyan ederler.

Rakıyı, beyaz peyniri kaçırdık pastırmayı kurtaralım

TÜRKİYE'de hangi bakanlığın, hangi kurumun takip ettiğini bilmiyorum ama şu sıralar Avrupa Birliği'nde bazı gıdaların dünyadaki isim hakları hakkında ilginç tartışmalar yaşanıyor.

Mesele şu:

Önümüzdeki 10-14 Eylül tarihleri arasında Meksika'da Cancun'da yapılacak Dünya Ticaret Örgütü toplantısı var.

Avrupalılar bu önemli toplantıda, kendi ürettikleri bazı içecek ve yiyeceklerin dünyadaki isim haklarını kabul ettirtmek çabasındalar.

AB üyesi 15 ülke ve önümüzdeki yıl tam üye olacak 10 ülke günlerdir Cancun'a gidecek listenin kavgasını yapıyorlar.

Liste nihayet tamamlanmış.

Meşhur listede ne var diye sorarsanız hemen söyleyeyim 22 çeşit şarap ve 19 çeşit yiyecek.

Toplam 41 kalem.

Şampanya, rokfor peyniri, Parma Jambonu, İspanya'nın La Mancha safranı listedeki bazı ürünler.

İşin bizi ilgilendiren boyutuna gelince...

Yunanlılar listede feta peyniri (beyaz peynir) uzo (rakı) ve kalamata zeytini illa olacak diye tutturmuşlar.

Hatta bunlar kabul edilmezse tüm listeyi veto ederiz diye bir de tehdit savurmuşlar.

Uzo ve feta listeye girmiş, kalamata dışarda kalmış.

Bildiğim kadarıyla Yunanistan feta peynirinin Avrupa'daki isim hakkını bir süre önce elde etmişti.

Yani aynı cins peyniri üretse de meselá, AB'ye bizden bir adım daha yakın olan Bulgaristan ‘‘feta’’yı kullanamayacak.

İsim haklarının Dünya Ticaret Örgütü tarafından onaylanması ile ABD, Kanada'daki korsan üreticilere önemli bir darbe indirecek.

Bu işin bir boyutu.

İşin beni daha çok ilgilendiren yanı şu:

Bu gidişle, başta Yunanlılar olmak üzere Balkanlar'daki diğer ülkelerle ortak kültürümüz nedeniyle değişik adlar altında ürettiğimiz yiyecek maddelerinin hiçbir isim hakkı bizde kalamayacak.

Diyorum ki, rakıyı, beyaz peyniri kaptırdık bari pastırma için önlem alalım.

Polat Akbulut, sarayı gezdiremeden gitti

MİLLİ Saraylar Dairesi'yle ilgili ilk yazıyı 1 Ağustos'ta yazmışım.

Daire Başkanı Polat Akbulut'a, nemden çürüyen altı ipek halı dahil Dolmabahçe Sarayı'nda neler olup bittiğini sorduğum ikinci yazının tarihi ise 12 Ağustos.

İkinci yazım üzerine TBMM, 35 yıllık müzeci, Dolmabahçe Sarayı eski Müdürü Savaş Savcı'nın bilgisine başvurmuş, ipek halılarla ilgili soruşturmayı yakın takibe almış.

Diğer yayın organlarının da olayın üzerine gitmeleri neticesinde Polat Akbulut geçen hafta görevinden

alındı.

Polat Akbulut'un yerine şimdi vekáleten Cemal Öztaş atanmış.

Sanıyorum, önümüzdeki hafta Dolmabahçe'de bir basın toplantısı yapılacak ve sarayın ne durumda olduğu açıklanacak.

Polat Akbulut, bazı restorasyon çalışmalarını yerinde görmem için beni saraya davet etmişti.

Sarayı gezdiremeden kendisi gitti.
Yazarın Tüm Yazıları