Piyasa ekonomisinde ’ram etmek’ yoktur

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, "Hiçbir bariyer, hiçbir engel, hiçbir zorlama Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik yürüyüşünü durdurmaya muktedir olamayacaktır. Herkes ama herkes milli iradeye ram olmak (boyun eğmek) durumundadır" demiş.

Bu sözlerin neden söylendiği belli:

Yargıtay’ın tüm başkanlarının yaptığı ortak açıklamadan sonra Hükümet rest çekti, ardından Danıştay "Yargıtay haklı" dedi, diye...

O’nun yaptığı açıklama yanlıştı, doğruydu, bunun yanıt vermesi doğruydu yanlıştı, kaç gündür konuşuyoruz.

Ama aslında içerikler önemli ve Fırat’ın bu söyledikleri, tartışmaların üzerine tüy diken, mantaliteyi tam anlamıyla açığa vuran sözler.

Özetle demek istediği de şu ki; "ben yüzde 47 halktan oy almışım, bana kimse itiraz edemez, herkes boyun eğmek zorunda"...

Bu sistemin adı demokrasi mi oluyor?

Demokrasi yürüyüşü böyle mi yapılıyor?

"Biat kültürü" üzerine şimdiye kadar çok şeyler yazıldı, çizildi.

Biat istemek, herkesin boyun eğmesini istemek, demokrasi ile bağdaşmaz.

Neyle bağdaşır derseniz açık; bilim yerine yani sorgulama üzerine, pozitif anlayış üzerine kurulan sistemleri değil, sürü toplumu özleyenleri, padişahlık ve buyruk sistemini herhalde...

Bu sözleri hálá "saf"lıkla okuyan ve kendine de demokrat diyenlere, tekrar duyurulur...

Ekonomi dünyasında bu tartışmalar nasıl izleniyor derseniz, biraz şaşkınlıkla izleniyor ve herkesi ilgilendiren asıl kısmı tartışmaların piyasayı bozması oluyor.

Halbuki tehlike çok büyük...

"Piyasa" adı üzerinde arz ve talebin mümkün olduğunca sağlıklı ve serbest buluştuğu, sonra da ortak noktada buluştuğu yerdir.

Yani temeli bilimdir, ihtiyaçtır, ihtiyaçla üretimin rasyonel ve sorgulamaya dayalı bir sistem içinde bir noktada buluşmasıdır.

Arz ya da talep tarafından birinin "biat" ettiği, ya da "ram ettiği" sisteme piyasaya ekonomisi denemez.

Bunun adı devletçiliktir, kapalı ekonomidir.

Piyasa asıl mantaliteye bakmalı

SİYASİ söylemlere bütünü içinde yani ekonomik yönünü de düşünerek, sorgulayarak bakmak zorundayız.

Eğer bir Hükümet, istediği şirketin ihalesine istediği şirketi sokuyor, diğerlerini eliyor, ardından tek alıcı olarak kazanan istediği şirket para bulamayınca bu kez kamu bankalarından olmadık kredileri uygun koşullarda verdiriyorsa, bunun adı piyasa ekonomisi de değildir, demokrasi de değildir...

Kimse "geçmişte de yapıldı" diye böyle bir şeyi haklı kılamaz.

Kendine demokrat diyenler de.

Eğer bir hükümet yıllarca elektrik zammını tutuyor, bilerek yüzde 20’lere varan elektrik kaçaklarına göz yumuyor, bunun faturasını da elektik parasını ödeyenlerin faturasına ekliyorsa, bunun adına demokrasi de denemez, piyasa ekonomisi de...

Eğer bir hükümet, 2 yılda bir çiftçi affı, esnaf affı,banka sicil affı, SSK prim affı çıkartıyor, dürüst zamanında yükümlüklerini yerine getiren vatandaşlarını cezalandırıyorsa, bunun adına demokrasi de denemez, piyasa ekonomisi de...

Eğer bir hükümet, bankalarla müşterisi arasındaki ilişkilere sürekli karışıyor, yapılan sözleşmeleri yok sayacak biçimde iki günde bir kredi kartı tüketici kredisi faizlerine karışıyor, kendisiyle hiç ilgisi olmayan alanda aflar, indirimler yapıyorsa bunun adına demokrasi de denemez, piyasa ekonomisi de...

Piyasadaki oyuncular bir-iki günlük bozulmadan çok bu temel mantaliteye bakmak zorunda..

Şimdi, yüzde 47 oy aldı diye bir Hükümet bunları yapabilir mi?

Bunları halk mı istemiş oluyor.

Halk, yargısı, bürokrasisi, üniversitesi, askeri hepsi biat edecek, ram edecek diye mi yüzde 47 oy verdi. Dese bile, bunun adına demokrasi ya da piyasa ekonomisi mi denecek?
Yazarın Tüm Yazıları