Pitane Balıkçısı ile buluştum Miko’da

Çandarlı’da “Pitane Balıkçısı” diye ünlenen öğretmen Kasım Türksavaş’ın, Miko’nun yaratıcısı Cenap Türksavaş’ın babası olduğunu bilir miydik?

Haberin Devamı

İZMİR’de sabahın kışkırtıcı saatleriydi. Alsancak’ta, ismini bir deniz kuşundan alan Miko Kafe’ye gittim. Açıktaki bir masaya ilişip Can Yücel heykelinin tam karşısına kuruldum. Cenap ortalarda yoktu. Bir çay söyledim.
Az sonra “Pitane Balıkçısı” gelecekti. Malum, Pitane Balıkçısı, yani Kasım Türksavaş Hoca mübarek bir adamdı, onu hürmetle karşılamalıydım. Oğlu Cenap ile her zaman yaptığımız makaraları, gırgırları hocamızla yapamazdım, aşırı duyarlı davranmalıydım. Çünkü, tıpkı Halikarnas Balıkçısı gibi yaşadığı beldesiyle bütünleşmiş ve Cevat Şakir’i andırır bir lakabı olmuş bu kişi gerçekten saygıdeğer bir Cumhuriyet öğretmeniydi.
Miko’ya uğrarım
Az sonra Can Yücel Sokağı’nın başından Kasım Hoca gözüktü, uzunca ince endamı ve başının tepesi açık silüeti ile takım elbiseli ve kravatlı idi, oğlunun tam tersine hiçbir entel havası yoktu, her tarafından bir Cumhuriyet öğretmeninin devrimci ve yurtsever büyüsü yayılıyordu.
Yaklaştı, kalkıp elini öptüm. Oturduk. Hiç kimse bizi göremezdi, Kasım Hoca çünkü bir ruhtu, hemen her yerde dolanan yurdumuzun kurucu ruhlarındandı. Yalnızca Can Yücel’in durumu fark ettiğini hissettim. Gözlerini dikti bize, öylece baka kaldı. Başladık sohbete:
? Hocam Miko’yu sever misiniz?
?Arada uğrarım. Aferin bizim oğlana. Buram buram Ege kokan, deniz kokan, mavilik kokan bir kültür yuvası yarattı. Çok emek verdi bu mekana. Ne de olsa Çandarlılı kerata. Miko’da olan kültür etkinliklerinde, sergilerde, söyleşilerde kalabalığın arasına karışır, izlerim çevreyi. İçim bir tuhaf olur. Gururlanırım.
?Rumeli kökenli misiniz?
?1935’te Varna’da doğdum. Ailem ile birlikte 3 yaşında anavatana göç ettik, Çandarlı’ya yerleştik. İlköğretimi Çandarlı’da tamamladım, Kızılçullu Köy Enstitüsü’ne girdim. Antalya Aksu Öğretmen Okulu’ndan mezun oldum. Çandarlı, Dikili ve İzmir’de öğretmenlik yaptım. Emekli olduğum yıl, öldüm. Eşim Nuray hanım hayattadır. Canan, Cenap, Mehmet, Cavidan, Cem isimli beş evladım oldu, dört torunum var.

Vasiyet şiiri

Haberin Devamı

*Pitane Balıkçısı diye ünlendiniz?
*Evet.. Çandarlı ve Dikili bölgesinde çok sevildim, binlerce öğrenci yetiştirdim. Çandarlı’nın antik çağdaki ismi Pitane’dir, bu yüzden bana bu ismi taktılar. Atatürk hayranıydım, benim yaptığım Atatürk heykelleri önünde Dikili ve Çandarlı’da törenler yapılır. Güzel sanatların her dalıyla, edebiyatla, şiirle yakından ilgilendim. Melih Cevdat Anday, Ortay Rifat ve Orhan Veli’den esinlendim. Çandarlı’da Kışlık Sinema’da Shakespeare’in eserlerini sahneye koydum. Oyuncular, yöre insanlarıydı. Kostümler evlerde hazırlanırdı. Bu tiyatro etkinlikleri 1965’lerde bölgenin kültürel gelişimi için büyük önem taşıdı. Denize olan tutkum sebebiyle “Pitane Balıkçısı” diye anıldım.
*İsminiz hiç unutulmadı?
*Şükran duyarım. Çandarlı’da parka giden caddeye “Kasım Türksavaş” ismi verildi. Gurur duydum, evlatlarıma namuslu bir isim bıraktım. Öldükten bir yıl sonra vasiyetim bulundu. Dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven ve Çandarlı Belediye Başkanı Hüseyin Gürel, İzmir Narlıdere’deki mezarımı açtırıp, kemiklerimi Çandarlı’ya taşıdılar. Vasiyetim, “Çandarlı” isimli şiirimde gizlidir, yayınlarsanız sevinirim. Kasım ayında doğduğum için, bana “Kasım” ismi verdiler. Ama 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde ölüşüm, öğretmenliğin ruhuma kumanda ettiğine delildir. “Ünlemler” isimli bir şiir kitabı yazmıştım, bizim oğlan Cenap güya bastıracakmış, hala bekliyoruz.

Haberin Devamı


Hatıralar denizi
Pitane Balıkçısı’nı uğurladıktan sonra hatıralara daldım. Şu bizim Miko’da yıllar önce ne güzel günler, geceler geçirdik. Adeta evimiz olmuştu. Herkesin Miko’da bir anısı vardır. Şimdi gençlerin, genç sevgililerin, genç aydınların uğrak yeri, bir kültür kafesi, bir sanat merkezi oldu.
Baştan sonra gemi dekorasyonu içinde olduğu için kendinizi denizci sanabilirsiniz. Ben kendimi Define Adası romanındaki “Kaptan Filint” filan sanırdım. İsim plaketimin çakılı olduğu masaya oturunca bayağı şişinirdim.
Miko Kafe’de buluştuğumuz, şimdi Kıbrıs’ta yaşayan dünyada gördüğüm en parlak zekalı insan Nazif Bozatlı, erken ölen mahzun şair dostum Ferit Doğrar, baterist sevgili Ferruh, ressam Ayşen, şair Mutlucan, cankuşum Abdullah Köseoğlu, Karaburun’da sırra kadem basan Ali Karayel, bizim dünya güzeli profesör Cüneyt Özek burnumda tütüyor doğrusu.
Bunları düşünürken Cenap Türksavaş, her zamanki cimi-entelektüel giysileriyle çıktı geldi mekanına. Oturduk başladık sohbete. Babası ile konuştuğumuz gibi ciddi konuşamayız ki oğluyla. Her zamanki gibi başladık kıkırdamaya.
Tam karşımızdaki Can Yücel, evladı gibi sevdiği Cenap’ın gelişiyle havaya girmiş, o da kıkırdıyordu. Haydi desek, fırlayıp heykelinin içinden gelip çökecek masaya ve devirmeye başlayacaktı kadehleri!

Haberin Devamı


Çandarlı
Ah Evliya Çelebi uğramadın, kaybın var
Gördün mü yeryüzünde Çandarlı gibi diyar?
Karalar ile denizler birbirine karışmış
Seyrine doyum olmaz güzellikler yarışmış
İçerlerde serviler göğe çekerken ser
Kıyılarda zeytinler eğilmiş suyu öper
Viranelerden köşkler yaratır burada mehtap
O gece ay, suların üzerinde düşer bitap
Çandarlı zeka, kültür, zevk ifade eder
Baş döndüren güzellikler gönülleri mesteder
Gökkuşağından taçlar süsler başını
Dünyaları verseler değişmem bir taşını
Çandarlı benim için erişilmez emeldir
İstemem ben cenneti, o cennetten güzeldir
Rüzgar eser bazen, zülfü kirpiğe dolar
Güzeller nazenin bir kelebektir solar
Onun için ter döken alınları öpeyim
Dileğim, son nefeste toprağına düşeyim
Toprağının rahminde her zerrem canlanacak
Onu süslemek için çiçek olup açacak..
Kasım Türksavaş–1988

Yazarın Tüm Yazıları