Pentimento ve gelenek

Çoğumuz ‘‘pentimento’’nun ne anlama geldiğini bilmiyoruz ve ‘‘gelenek’’in anlamını bildiğimizi sanıyoruz.

İtalyanca bir sözcük olan pentimento resim sanatıyla ilgili bir terim. Yapılma süreci içinde resimde meydana gelen değişiklik; ressamın sildiği ama zamanla boyanın kurumasıyla görülür olan ayrıntı. Sözcüğün gündelik yaşamda bir başka anlamı da var: Pişmanlık.

Pentimentoyu şöyle anlatayım: Bir ressam beğenmediği bir tablonun tamamının ya da bir parçasının üzerine astar geçip bir başka resim ya da ayrıntı yapıyor. Zemindeki boya koyu ve üstteki boya açık ton ya da tranparan ise, zaman içinde, kimyasal devinim dolayısıyla alttaki figür üste çıkıyor. Buna pentimento diyorlar. Ressamlar arasında bu tekniği bile bile kullananlar da var.

*

Gelenek'in kabaca sözlük tanımı da şöyle: Bir toplumda uzun süre yaşayan, kuşaktan kuşağa aktarılan efsane, olay, öğreti, alışkanlık ve davranışlar; riváyet, anane.

Sözlüklerin çoğu yazmıyor ama bir yığın kötü alışkanlıklar, huráfeler, bağnazlıklar, saplantılar, saçmalıklar, sapkınlıklar, sapıklıklar da gelenek bağlamına girer. Aslına bakarsanız, gelenek diye sarıldığımız yığışım hiç de masum bir toplam değildir.

Geleneklerin ana-babası gereksinimlerdir, toplumun zaman ve koşullara bağlı zorunlulukları geleneğin doğmasına yol açar, ama zaman ve koşulların değişmesine karşın yönelimler alışkanlık haline gelip toplumun gündelik yaşamına yerleşir. Derken, geleneği doğuran nedenlerin ortadan kalkmasına karşın uygulama bir tür ‘‘olmazsa olmaz’’ olarak kalır. Dahası dinsel bir kaftan giydiği de olur. Ama, gelenek her şeye karşın bir zorunluluk değildir, zorunluluk olmuş olsaydı kimi gelenekler unutulmazdı.

*

Pentimento ve gelenek sözcüklerinden nereye gelmek ya da gitmek istiyorum? Bakın nereye: Yılbaşı gelince, kimi mümin yılbaşı kutlamalarının geleneklerimize ters düşüp-düşmediğini dert edinir. Bütün gelenekleri de din kökenli sandığı için acaba günaha mı giriyorum diye kuşkuya düşer. Ardından fetva almak için bir bilene danışır.

Ben kendi laik fetvamı vereyim hemen: Yılbaşı kutlamasının dinsel geleneklerle (Türkçesi ‘‘sünnet’’, Arapçası işlek yol anlamına gelen ‘‘sunna’’, Frenkçesi ‘‘la tradition’’) hiçbir ilişkisi yoktur. Şeriat şöyle der: ‘‘Sünneti yapanlar farz ve vácipten az seváp kazanırlar, bile bile terk edenler ise itába (paylanmaya) ve Hz.Peygamber'in tekdirine uğrarlar.’’ Ama dediğim gibi ‘‘Yılbaşı’’nın üç dinde de olumlu ya da olumsuz herhangi bir dinsel yanı yoktur.

*

Pentimento şimdi işimize yarayacak: Karşımızda, çok tanrılı toplum tablosunun üzerine gelen Tek Tanrılı toplum görüntüsü var. Bizde tabu sayıldığı için pek konuşulmaz ama Batı'da bilimadamları Hz.Musa'yı ‘‘Tek Tanrı’’nın mucidi kabul ederler. Onlara göre, insanların tanrılarından kolayca vazgeçmeyeceğini bilen Hz.Musa dönemin en sevilen tanrısına Yahve adını verip tanrıları teke indirmiş. Ama eski toplumun gelenekleri yaşamaya devam etmiş.

*

Yılbaşı kutlamasının kökü Hz.Musa öncesine, Anadolu'dan taa Mezopotamya'ya gider. Cumhuriyet, 1 Ocak 1926'da Arapların Kameri Takvim'ini bırakıp Jülyen Takvimi'ni alınca yılbaşı 1 Ocak olmuş. Bu tarihten sonra yılbaşı kutlaması tekrar güncelleşerek geleneklerimiz arasına girmiş. Benimseyen var, benimsemeyen var. Benimsemeyenler, aslında takvim ve resmi tatil gününün değişmesine karşılar. İşin içinde, kuşkusuz, biraz da Cumhuriyet'e muhalefet de var. Bu bir pentimento-gelenek ilişkisi. Yani bir toplumsal kırılma değil, hayatın gövdesinin reddetmediği bir yaban aşı, bir anımsama!
Yazarın Tüm Yazıları