GeriSeyahat Patronunuz görmeden bir masal okuyun
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Patronunuz görmeden bir masal okuyun

Patronunuz görmeden bir masal okuyun

Bu haftaki masalımızın adı: Her sabah sen vardın

Her sabah aynı yolu izliyoruz seninle. Beni fark etmiyorsun. Fark etmeni de beklemiyorum zaten. Öyle dalgınsın ki.

 

Mutlu olmanı da beklemezdim zaten. Senin gibi hoş bir kadının sabahın ilk vapurunda ne işi olabilir ki.

 

Eminim vitrin camlarında kendine bakarken-neden ben işime bir arabayla gidemiyorum-ya da ne bileyim neden ben bu güzellikle vapura biniyorum. Bir zengin koca bulsam ya-diyorsundur.

 

Şaka yaptım.

Sanırım böyle demiyorsundur.

Gururlu ve keskin dilli bir halin var.

Bence senin sorunun bu kadar hoş bir kadın olman.

 

Bazen hoş kadınlar kendi hoşluklarından yalnız kalırlar. Yanlarına yaklaşanların sadece güzelliklerinden etkilendiklerini bilirler. Ve bu yüzden hastalıklı bir duyguya kapılıp, erkeklerden uzaklaşmaya başlarlar. Olmayacak bir tesadüfü ve büyülü bir başlangıcı bekleyip dururlar. Onlardan biri gibisin.

 

Ben her sabah sana baktığımda ayrı bir hikâye yazıyorum sana. Kimsin. Nesin. Dün gece ne yedin ve saat kaçta yattın. Uykun kaçtı mı? Nasıl uyudun. Nasıl bir evde uyuyorsun?

 

Kıyafetlerin bana ipucu vermiyor. Yaz gelse anlarım belki ama bu şıklık orta halli bir şıklık gibi duruyor. Ne de olsa ben de anlıyorum az biraz bazı ÅŸeyleri. Gariptir ki bir parfüm kokusu alamıyorum senden. Birkaç kez vapurdan inerken yan yana geldiÄŸimizde hafif kokular duydum ama senden mi yoksa deÄŸil mi anlayamadım. Nedense garip bir ÅŸekilde sana yaklaÅŸmaktan korkuyorum. Hep saÄŸ arka tarafında uzaktan san bakmayı tercih ediyorum. Beni o kadın yanın neden hiç fark etmiyor bilemiyorum. Ama yaklaşık 4 aydır her sabah iÅŸe giderken benim hayatımın rengi olduÄŸunu bilmiyor olman senin için yeni bir ÅŸey deÄŸil. Kimi kimi fark edebilir ki sabahın ilk vapurunda? Ama benim için iyi oluyor. Okuldan mezun olduktan sonra ilk iÅŸim bu benim. Sabahları kalkmak oldukça zor oluyor. Hele ki gece zor uyuyan birinin vücut saati kolayca deÄŸiÅŸmiyor. Ama her sabah garip bir tutkuyla sana rastlayacak olmak beni çok garip bir heyecanla uyanmaya zorluyor. Hani takıntılı biri de deÄŸilim. Hayatına hiç kadın girmemiÅŸ ve tanımadığı bir kadına aşık olup onu saplantı haline getirenler vardır ya. Bazen kendimi onlar gibi hissediyorum. Mesela hangi gazeteyi okuduÄŸunu merak ediyorum. Elinde bazen bir kitap oluyor.ÂÄ°simleri ve yazarları farklı. Bazılarını bulup okudum mesela. Bazıları ise yok. Zaten çok da arama ÅŸansım olmadı. OkuduÄŸun kitapları okuyarak düşünce tarzını öğrenmek istedim. Farklı ÅŸeyler okuyorsun. Yabancı yazarlardan Paul AUSTER. Evet ben de severim. Akıcı ve çoÄŸu zaman ÅŸaşırtıcı. Ama onunla hiç ilgisi olmayan Herman HESS. Bunaltıcı.

 

Çoğunlukla bir torba taşımıyorsun. Taşıdığında ise içinde ne olduğunu merak ediyorum. Bir keresinde bir kazak vardı sanırım. Bir bardağın kulp çıkıntısını fark ettim bir sefer. Gazete ve dergiler vardı bir de.

Ne iş yapıyorsun acaba? Ne iş yaptığımı belirten hiçbir şey yok. Bir üniforma, bir yaka kartı?

Kendimle sürekli bir savaş halindeyim bu konuda. Bir yol arkadaşım olsa en azından onunla paylaşırdım seni.

 

-Bak yine o kız. Ne iş yapıyor sence?

-Kesin hostes oÄŸlum.

-Yok yahu ne alaka. Hostes bu saatte vapurda ne arasın. Hem onların hepsi yakın oturmak zorunda.

-O zaman bir lokantada aşçı olmasın.

-Ne alaka. Bu güzellikle mi? Garsondur belki.

 

Dönüş saatlerimiz aynı olsa yanına oturur koku almaya çalışırdım belki. Hani iş yerinin kokusu falan. Ya da çantanı açtığında bir göz atardım. Cep telefonun ne marka mesela. Hiç çıkarmadın cep telefonunu. Hani saate bakmak için, mesaj atmak için falan. Çantaların küçük. Sadece beli dönemlerde büyük çanta taşıyorsun anlıyorum. Bunun düşüncesi bile bazen beni utandırıyor. Kızıyorum kendime. Ama elimde değil. Hep ufak çanta taşıyan bir kadın neden bu sefer bir boy büyük çanta taşıyor birkaç gün boyunca.

 

Ayakkabıların özenli. Etek giydiğin zaman bile çok topuklu giymiyorsun. Daha sıklıkla pantolon tercih ediyorsun. Ve şık botlar sevimli renkli spor ayakkabılar.

 

Bu pazartesi yanına oturacağım. Garip bir şekilde beni fark ettiğini düşündüğümden yanına gelemiyorum ki. Gelsem sanki bana bir laf edeceksin gibi geliyor. Etsen ne olur ki?

Ölür müyüm? Bilmem.

 

Bütün hafta sonu seninle bir evimi olsa nasıl yaşardık diye düşündüm. Acaba gülümser miydin? Eminim sana çok yakışıyordur. Ah dur bir defasında seni gülümserken gördüm. Biri sana saati sordu vapur çıkışında. Sen de koluna zarifçe bakıp saati söyledin. Uzakta simit alıyordum ben. O sırada gördüm-rica ederim dercesine gülümseyip başınla ufak bir hareket yaptığını.

 

Ama bu pazartesi kararlıyım. Hatta sana saati soracağım. Hem beni fark etmiş olman neyi değiştirir ki? Aynı vapurun yolcularıyız biz. Doğal olarak yan yana oturabiliriz de.

 

Nerdesin?

Hasta olsan bir hafta sürer miydi? Her kata baktım her gün gözümden kaçmış olabilir diye.

Evlendin mi? Ama olmaz. Yüzük görmedim hiç. Sadece küpe takıyordun. Bilezik de yoktu yüzük de.

İş mi değiştirdin? Terfi mi ettin? Öldün mü ne oldu?

 

Neden artık bu vapurun tadı yok.

İzine de çıkmış olamazsın.

 

Artık işe gitmemin bir anlamı yok gibi. Nasıl bu kadar kapladın içimi? Güzel olduğun için mi? Bu kadar sessiz ve hüzünlü olduğun için mi? Kimdin sen be kadın? Ve ben neden seni hiç tanımadan özlüyorum ve neden bir daha gelmeyeceğini ve seni asla göremeyeceğimi biliyorum?

 

kaanerkam@odatiyatrosu.com

False