Parsadan suçlu peki ya Çiller?

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Mahkeme, Selçuk Parsadan'ın dolandırıcılık yaptığını belirleyerek suçlu buldu ve hapis cezasına çarptırdı.

Peki, Parsadan'a oy karşılığında devletin milyarlarca lirasını kaptıran Çiller ne olacak şimdi?

O suçlu değil mi?

İsterseniz olayı baştan özetleyelim.

Bir gün Selçuk Parsadan adlı bir kişi, Emekli Orgeneral Necdet Öztorun'um diye Başbakan Çiller'i arıyor.

Başbakan'a seçimlerde kendisini destekleyeceğini ve 30 bin oy sağlayacağını söylüyor.

30 bin oyu duyan Çiller, telefonda hazır ola geçiyor ve sahte emekli generalin uydurduğu derneğine yardım olarak istediği 5.5 milyar lirayı vermeyi hemen kabul ediyor.

Tabii, bu parayı cebinden vermiyor, namusuna emanet edilen örtülü ödenekten ödetiyor.

Sonra da skandal patlayınca her zaman yaptığı gibi inkâr ediyor.

Ama buna rağmen Parsadan, önce gözaltına alınıp sorgulanıyor, sonra da çıkarıldığı mahkemede tutuklanıp yargılanıyor.

İki ay önce de suçlu bulunarak 6 yıl hapis cezasına çarptırılıyor.

Peki, 30 bin oy alırım diye devletin 5.5 milyarını gözünü kırpmadan veren Çiller ne oluyor?

Hiç... Elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor.

* * *

Böyle bir komedi, dünyanın hangi ülkesinde oynanır?

Selçuk Parsadan suçlu ise, ki mahkeme kararıyla suçlu, peki ona devletin parasını oy almak için kaptıran insan nasıl suçsuz olabilir?

Daha doğrusu niçin yargılanmaz?

Böyle bir hukuk anlayışı dünyada var mıdır acaba?

Kuşkusuz yoktur.

Bunu hangi vicdan, hangi mantık kabul edebilir?

Zaten Çiller'i yargılanmaktan kurtaran olay dokulmazlık zırhıdır.

Bu da gösteriyor ki, devleti saran pislikleri temizlemek için dokunulmazlıkların bir an önce kaldırılması gerekiyor.

Tansu Hanım, suçluluğunu tescil eden mahkeme kararını unutarak, çıkıp kürsülere bir de meydan okuyor.

Ona, çevresi ve toplanan üç-beş kişi dışında kimse inanmaz.

Tahliyelerden sonra DSP Milletvekili Sema Pişkinsüt ile konuştum.

Son derce üzgündü, umutsuzdu.

Komisyon üyesi olarak muhalefet partilerine bağlı üyelerle birlikte aylarca uğraşmışlar, ama bir sonuç alamamışlardı.

‘‘Susurluk mutlaka aydınlatılmalıdır. Aydınlatılacaktır da...’’ diyen Pişkinsüt öfke içindeydi.

Söylediği şu tek cümle, olayın korkunçluğunu özetliyordu:

‘‘Devletin temeline dinamit koyuyorlar.’’

* * *

Susurluk, devlet içinde çöreklenmiş ve gırtlağına kadar pisliklere batmış grupların varlıklarının ortaya dökülmesine neden oldu.

Şimdi bütün çaba, devlet bürokrasisini ele geçirmiş olduğu ve tepelere kadar uzandığı anlaşılan bu organizasyonun örtbas edilmesi.

Bakalım Mesut Yılmaz'ın kararlılığı bunu önleyebilecek mi?

Yoksa siyasi kadroların bir bölümünü de içine alan bu çeteleşme karşısında Yılmaz da aciz mi kalacak?

Bu işin boyutunu bilen, ya da tahmin edenlerin inancı, Susurluk pisliğini çözmeye kimsenin gücünün yetmeyeceği noktasında.

Baksanıza, Tansu Hanım, devletin temizlenmesi için tarihi görevini unutarak neler yapıyor.

Susurluk'un örtbas edilmesi için yırtındığı yetmiyormuş gibi, şimdi de kalkmış kürsülerden bu rezaletin avukatlığını yapıyor.

Milyonlarca insanın ise içi daralıyor.

Rahmetli Orhan Veli ne kadar haklı:

‘‘Neler yapmadık şu vatan için,

Kimimiz öldük;

Kimimiz nutuk söyledik.’’

Yazarın Tüm Yazıları