Pakolar ölmez

İSTANBUL Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi, ‘Köpek Psikolojisi’ kitabının yazarı Prof. Tamer Dodurka, Pako Sağlık ve Sevgi Merkezi’nden bize gönderdiği faksta, Pako ve Bekir Coşkun ile ilgili duygularını şöyle dile getiriyor:

‘Pako, kapkara suratlı, uzun ve kıvrık kıllı, neredeyse maddi bir değeri bile olmayan ve belki de bazıları için çok itici bir köpekti. Ama nasıl oluyor da ölümünden sonra, devletin en ileri gelenlerinden tutun, köylümüze kadar yüz binlerce insan onun arkasından gözyaşı dökebiliyor. Halkının bizden daha fazla hayvansever olduğunu iddia eden ülkelerde dahil dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sevgiye tanık olunmamıştı.

Pako, sadece bir köpeğin değil, aynı zamanda insan ve hayvan toplumu arasında iletişim sağlayan ve ülkemizde hayvan sevgisinin belli bir noktaya gelmesine neden olan bir sembolün adıydı.

Onun sayesinde insanımız, köpek denilen o büyülü yaratığın, o muhteşem sevgi yumağının değerini çok daha iyi anladı. O, bizlerin sokaklara mahkûm ettiği sahipsiz köpeklerin ıstırabına tercüman olmuştu. En azından Sevgili Bekir Coşkun’a, bir insanın köpek dünyasına köpeklerin bakış açısıyla bakabilecek ilhamı vermişti. Bu da zaten yeterliydi; bu ilhamı alan kişi kalem ustası Bekir Coşkun olunca, Pako’nun tertemiz, sevgi dolu duygularını paslanmış, katılaşmış insanların yüreklerine işlemek çok zor olmamıştı. İşte Pako sevgisi böyle doğdu.

Üzgünüz Pako artık aramızda yok ama Bekir Bey’e bu ilhamı verebilecek birçok Pako var. Toplumumuzun bu yazılara çok ihtiyacı var. Bu göz ardı edilmemeli ve Pako yazılarına devam etmeli. Kesinlikle, Pako da bunu isterdi. Eğer bu yazılar devam etmezse üzüntümüz katlanarak artacaktır. Ama duygu insanı Bekir Coşkun, Pako’yu sevenleri üzmez...’

Elektrikli treni benden öğrenin

TÜM akademik ve meslek yaşamını ‘Elektrikli Ulaşım’ bilim dalında araştırmalar yaparak geçiren, Almanya ve Fransa’daki çalışmalarıyla Türkiye’nin en önemli elektrik mühendisi ulaşımcısı kabul edilen eski Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Atıf Ural, tren kazası sonrası hükümetin tavrını eleştiriyor. Ankara Metrosu, İstanbul Hafif Metro ve Tramvay projeleri gibi birçok projede danışmanlık yapan Ural, daha önce TCDD’den çarşamba günü yapılacak bir uzmanlar toplantısına kendisinin katılması için pazartesi davet yapıldığını, bu durum gibi daha olaya baştan ciddiyetsiz bakıldığını örnek vererek şöyle diyor:

BİLGİSAYARLI TREN

Dünyada hiçbir çağdaş ülkede ‘hızlandırılmış elektrikli tren’ yoktur. Gerçek anlamda, elektrikli hızlı trenlerde, örneğin; Almanya’daki ICV’lerde(Intercitiy Verkehr), Fransa’daki TVG’lerde (Trains a Grande Vitesse), (Not: Hız 250-300 km/h’a çıkmaktadır) bilgisayar programlı tren kumanda sistemleri vardır. Bu sistemde tren, makiniste (tren sürücüsü) bağlı olmaksızın, temelde yol ve hıza bağlı bir programa göre hareket ettirilir.

Sürücü gözetir ve denetler. Sistem objektif çalışır.

İstanbul-Ankara arasında işletilmesi 1960’lardan beri planlanan, gerçek elektrikli hızlı trenin mutlak bu tip donanımlara sahip olması gerekir. Bu tip hızlı trenlerin, hareket edeceği güzergáhların altyapılarını oluşturan örneğin; rayların, traverslerin, federlerin, kurvaların, zeminin uluslararası uyulması gereken teknik norm değerleri vardır. Kazaya neden olan trende genelde bu normlara uyulmamıştır. Bilime değer verilmemiştir; üzülerek söylemek gerekirse TCDD’de gerçekleştirilen ‘siyasi yapılaşma’nın da bu kazada kusur payı vardır.

Sonuç çok üzücü ama doğaldır. Üstelik bir yıl süreyle yolcusuz yapılması gereken ‘deneme seferleri’ de yapılmamıştır. Yaklaşık 40 vatandaşımızın ölümüne, 100 vatandaşımızın yaralanmasına neden olan sorumlu yöneticilerin en kısa sürede ‘istifa etmeleri’ ve gerekirse ‘yargılanmaları’ gerekir.

Türk mühendis ve işçisi, kendilerine yetki, sorumluluk ve imkán sağlanırsa en kısa sürede gerçek ‘elektrikli hızlı trenleri’ bu ülkede yapabilecek güçtedir, ama bunun için öncelikle ulusal ulaşım politikalarının izlenmesi ve dışa bağımlılığın kaldırılması zorunludur.

TCDD’nin çağdaş, teknolojik yapılanmasında, olayların değerlendirilmesinde, kaza nedenlerinin araştırılmasında gerçekten bu konuların uzmanı olan bilim adamlarına yer verilmesi gerekir. Ama bu yapılmamaktadır; çünkü doğruları söyleyenler tercih edilmemektedir, bir iki istisna dışında.’

Cihangir’i terk mi edelim?

İSTANBUL’un gözbebeği sayılan Taksim ve çevresi hızla yaşanır olmaktan çıkıyor. Yakın zamanda ‘tehlikeli bölge’ ilan edilirse şaşırmayalım. Son zamanlarda köşemize ilginç bilgiler geliyor. Bunlardan birini aktaralım: ‘İstiklal Caddesi’nde polisler sürekli araçları ile devriyedeler ama insanın güpegündüz sokak ortasında tinerci veya kapkaççı kurbanı olması işten bile değil. Endişe verici olaylar, özellikle Cihangir semtinin yoğun bir şekilde yabancıların da oturduğu Akarsu Caddesi ve yan sokaklarında yaşanıyor. Semt sakinleri ve esnaf son derece tedirgin, korkularından ses çıkaramıyorlar. Bu olaylardan Vali Muammer Güler’in, İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın ve Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan’ın hiç mi haberleri yok? Yoksa, devlet gücünü Taksim ve çevresinde gösteremiyor mu? İnsanlarımız artık kaderlerine terk edilmemeli.’

Okumaca

HİKMET Çetinkaya, ‘Fethullah Gülen’in 40 yıllık serüveni’ (Günizi Yayıncılık) isimli kitabında Fethullahçılık tehlikesinin bütün yönlerini açığa çıkarıyor.

‘YA Sev Ya Sevr-Bir Gafletin Büyümesi’ (www.cevizkabugu.com.tr)
kitabında Hulki Cevizoğlu, Türkiye üzerinde oynanan oyunları belgeleyerek büyük bir gafletin yapıldığına dikkat çekmiş.

ORHAN Koloğlu ise yeni kitabı ‘Mazlum Milletler Devrimleri ve Türk Devrimi’nde (www.kaynakyayinlari.com), Türk Devrimi’ni Atatürk’ün demeçleriyle inceleyerek uluslararası yansımalarını anlatıyor.

DR. Adil Serdar Saçan, Türkiye’de mafyayı bütün yönleriyle incelediği

‘Ak Babalar Örgütü’ isimli kitapta, Türkiye’nin yeni mafyası -ak babaları- deşifre ediyor. (www.toplumsaldonusumyayinlari.com)

GÜNÜN SÖZÜ

‘Adaletin olmadığı yerde ahlaktan bahsedilemez.’

(Montaigne)
Yazarın Tüm Yazıları