Özüne dönüş

Güncelleme Tarihi:

Özüne dönüş
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 15, 1997 00:00

Metin SERTOĞLU
Haberin Devamı

Aklı başında on avcı dost biraraya gelip, gelecek avsız günlerin tasası ile geçmişin güzel anılarını dile getirdik. Sonuçta anladık ki, hep geçmişi konuştuk, gelecekten çıt yok! Mademki eski günleri yadedecek kadar geçmişi belleğimize yüklenmiştik, bıraktığımız günlere doğru çark etmemiz de gerekliydi. Biz de öyle yaptık, tam gaz geçmişin yoluna koyulduk. Elbetteki son model arazi araçları ile! (arkası açık kamyonla değil!)

Önce bu dönüşün bir adı olmalıydı. Düşünüp taşındık, onu da bulduk ‘‘özüne dönüş.'' İşe tüfekten başlamak gerektiğinde karar kıldık ve hemencecik Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi'ne on adet 20 numara silindir şoklu, İngiliz kundak, babadan görme yan yana çifte sipariş ettik. Belirlediğimiz ütülü kıyafetlerle, traşlı, tertemiz bir donanımla, hep birlikte ava çıkmaya karar verdik. Tabii ki, bu kararı biz erkekler sessizce aramızda aldık. Çamurlu çizmelerle, gocukların av dönüşü paklanmasını hanımlara danışmaya gerek dahi görmedik (Bekir hariç)! Neyse ki, kendi işimizi görmekten aciz avcılar olmadığımızın da bilinci içindeydik.

Geçtiğimiz hafta tüfeklerimize kavuştuk. İçimden ‘‘olamaz böyle bir şey'' demek geliyor. Hepsi birer sanat abidesi gibi, her biri el işlemesi gravürle bezenmiş. Hele o kundaklar, tablo kadar keyifle seyredilip okşanacak güzellikte kök cevizden işlenmiş. İnanın gözlerim yaşardı. Birinci kategori İngiliz çiftelerinden hiçbir farkı yok. Kooperatif Başkanı Sayın Nevzat Dere'nin şahsında, bu sanatkar dostları, şahsım ve arkadaşlarım adına kutlarım.

Traşlı, bakımlı bir çehre, klasik kasket (altı köşe olmayacak), yeşil av yeleği ve pantolon üzerimizde, elimizde çifteler, önümüzde köpekler, ey avcılar nereye? Öyle dalmışım ki, sanki Ağustos'un sonu gelmiş de, biz de bıldırcına çıkmışız gibi, dalıp meraların hayaline düşmüşüm. Av varmış, yokmuş, ne umurumuzda. Bizim derdimiz vurmak değil, yarışmak ise hiç değil. Kendimizi ispatlamak için üzerimize kan bulaşmasına ne gerek var ki?

Otururuz çeşmenin başına, sofralar kurulur, güveçler ocakta (varsın kuşsuz olsun), mangaldan gelen buram buram kebap kokusu, çeşme yalağına yatırılmış Tekel'in buz gibi 70'lik Yeni Rakısı.. Birer tek atıldı mı, yorgunluk biter, tasa gider, ne uçan akla gelir, ne de kaçan. İkinci tekden sonra hünerler dökülür, havaya fırlatılan boş kovanları gözüne kestirenler çıkar ortaya. Yenilir, içilir, sofra toplanıp çevre temizlenir.. Her zamanki gibi kayısı, eli boş bir şekilde evlere dönülür.. Kurallar bellidir, uyulması şartıyla! Çiftesi olup da bizler gibi hem özüne, hem de çanta boş evine dönmek isteyenlere gönlümüz açıktır. Özüne dönenlere rastgele. Sofranız bereketli, avınız hareketli olsun, kayısınızdan bal damlasın!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!