GeriSeyahat Özellikle İzmir’in yakıcı sıcağından kaçanların ilacıdır ÇEŞME
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Özellikle İzmir’in yakıcı sıcağından kaçanların ilacıdır ÇEŞME

Özellikle İzmir’in yakıcı sıcağından kaçanların ilacıdır ÇEŞME

Özellikle İzmir’in yakıcı sıcağından kaçanlar için ilaç gibidir Çeşme. Esintisi hiç durmaz, denizi cam gibidir, bahçeler dinlendirir, doğası cömerttir...Bir zamanlar Ilıca, daha çok İzmirliler’in termal sularından yararlanmak ve temiz denizinde yüzmek için tercih ettiği bir tatil yeriydi. Bugünkü Ilıca Plajı ve civarı, 50 yıl önce, içerilere kadar, çöl manzarasına benzeyen bir görüntü veren kum tepelerinden oluşuyordu. O zamanlar İzmir’den yol 2.5- 3 saat sürerdi. 1950’lerde burada, bir kooperatif olarak yapımına başlanan 400 evin inşası o kadar uzun sürmüştü ki, bu bölgenin ismi bugüne dek ‘’Şantiye’’ olarak kaldı. Şantiye Evleri’nin tamamlanmasından sonra, plaj düzenlendi, yollar yapıldı ve burası değerlendi. Bugün hálá burada bir adres tarif edilirken, ‘’Şantiye’’ sözcüğü kullanılır. Şantiye’nin en görkemli binası, Ilıca Plajı’na sıfır Sheraton Oteli. Otelin iki yanında, beş dakikalık yürüyüş mesafesinde, market, tek tük bakkal, restoran, bar, eczane, manav gibi sayfiyecilerin günlük ihtiyaçlarını karşıladığı yerler var. Her geçen yıl, gayrimenkul olarak daha da değerlenmesine rağmen, yıllara direnen, Şantiye’nin tek açık hava sineması Site Sineması, hálá mavi, ahşap sandalyelerini doldurabiliyor. Burada arkasında Gene Kelly ya da Marilyn Monroe yazılı sandalyelere oturup, çekirdek çıtlatmak ve yakın zamanda vizyona giren bir filmi, Çeşme’nin serinliğinde seyretmek, vazgeçilmez bir keyif. Ilıca Plajı’na paralel devam eden ve buraların günün birinde böylesine popüler olabileceği öngörülmeden yapılan bu yolda, yaz aylarında dayanılmaz bir yoğunluk yaşanıyor. Son yıllarda açılan ‘’Beach Club’’lara rağmen, ince kumu, sığ ve ılık deniziyle ünlü Ilıca Plajı’nın yeri başkadır. Ne kadar kalabalık olsa da, bu plajda rahatça yayılmak, yürümek ve spor yapmak her zaman mümkün. Ilıca Plajı’nın dört girişi var ve yazlıkçılar bunlara ‘’merdiven’’ der. Herkes merdivenlerin numaralarına göre birbirine randevu verir. 2. merdivende buluşanlar, daha çok gençlerdir, burada flört edilir. Eskilerde birçok evliliğin temeli burada atılmıştır. 4. merdiven sosyetenindir, 3. merdiven ise sadece denize girmek isteyenler için... AKŞAMÜSTÜ GEZMELERİIlıca’nın merkezine Sheraton Oteli’nden ya da otogardan 5- 10 dakikada yürümek mümkün. Sayfiyeciler akşamları buradaki kahvelerde, pastanelerde, kumrucularda vakit geçirir, bir ileri bir geri yürür, kumru, lokma, katmer gibi Çeşme’ye özgü tatları tüketirler. Ünlü Kumrucu Hüseyin buradadır. Atatürk’ün de kaldığı, 1950’lerin birinci sınıf oteli Rasim Palas, az kalsın yıkılacakken kurtarılmışsa da, dondurmacıların ve konser afişlerinin arasında, amaçsız bir şekilde terk edilmiş duruyor. Bir zamanlar Rasim Palas, yüksek tavanlı odaları, güzel aynaları, pirinç karyolaları ile İzmirli zenginlerin her yıl tatile geldikleri bir oteldi. Bugün artık otelin iskelesinin olduğu yerde kafeler ve palmiye ağaçlarının dikildiği, yeni bir gezinti yolu var. Her ne kadar o dönemin en iyi termal banyolarına sahiptiyse de, üçüncü sınıf otel olmaktan kurtulamamış Karabina Oteli hálá varlığını sürdürebiliyor. Gelir seviyesine göre, önce Rasim Palas, sonra yerinde bugün artık yeni bir bina olan İstanbul Oteli ve en son olarak da Karabina’da kalınırdı.Buradan, deniz kıyısından 5 dakikalık bir yürüyüşle Yıldızburnu’na varılır. Buruna doğru giderken, daha çok İzmir’de yaşayan ve ‘’Levanten’’ olarak bilinen Avrupalı tüccar ve sanayicilerin, Ilıca’dakilerden farklı bir mimariye sahip, güzel evlerinden geçeceksiniz. Aralarında, bugün Celal Bayar’a ait olan ve ailesi tarafından giriş katının No:15 (0232 723 49 80) adlı hoş bir kafe olarak işletildiği bir ev de var. Yıldızburnu boyunca denize girilir, akşamları özellikle dolunayda rıhtımda ya da kafelerde oturulur. Buranın en ilginç yeriyse, mendireğin ucundaki, denizin içinde bulunan, etrafı taşlarla çevrili sıcak su kaynağı. Burada her yaştan, hayatın her kesiminden insana rastlamak mümkün. Şifa arayanlar, şnorkelli çocuklar, suyun içinde sigara içenler ya da gazete okuyanlar... Ara sıra serinlemek isteyenler, bu doğal havuzdan çıkarak denize açılırlar. Burası aynı zamanda civardaki otellerde kalan turistlerin de uğrak yeridir. Bu burunun ucunda, küçük yaştan itiaren yelkenci yetiştiren Yelken İhtisas Spor Kulübü (0232 723 19 15) var.Buradan, yeni açılan barların gürültüsüne katlanarak yazı geçiren sitelerin arasından geçerek, 20 dakikalık bir yürüyüşle, Çeşme’nin ilk otellerinden, özellikle marinasıyla ünlü Altın Yunus’a varılır. Bu otel, tatilcilerin akşamüstü gezmelerinin önemli duraklarından biridir. Birçok İzmirli’nin yaz düğünü ve daveti bu otelin havuz başında ve bahçelerinde yapılır.BİR KASABA OLARAK ÇEŞMEÇeşme kasabasına gitmek için anayola çıkmak gerekiyor. Bu yol boyunca, solda, sayfilerin bahçeleri için bitki ve mobilya satan yerlerin yanısıra Raja (0232 723 40 00), Nispet Club (0232 723 11 44) ve Cece (0232 723 19 19) gibi gece kulüpleri sıralanır. Yolun sağında ise, daha çok Fransız turist gruplarının tercih ettiği ve Çeşme’nin en güzel koylarından birine kurulmuş olan Boyalık Beach Otel var. Otelle aynı adı taşıyan Boyalık Koyu ve Plajı, siteler nedeniyle küçülmesine rağmen, hálá birçok tatilcinin tercihi. Belirli zamanlarda trafiğe kapalı Çeşme kasabasının anayolu turistik eşya satan dükkanlarla dolu. Dükkanların üst katlarında hálá eski Çeşme evlerinden örneklere rastlamak mümkün. Çarşının içindeki görkemli taş bina, bugün artık kasabanın kültür merkezi olan, 19. yüzyıla ait Ayios Haralambos Kilisesi. Uğramadan geçmeyin, içinde ilginç sergilere rastlayabilirsiniz. Kilisenin yanıbaşındaki meydanda, fasıl geceleri düzenleyen küçük restoranlar var. Bu yol boyunca, halıcılar, kuyumcular, dericiler, çantacı ve ayakkabıcılar arasında, Çeşme’ye has sakızlı dondurmanın yaratıcısı Hasan ve Hüseyin Mersin’in dükkanı Rumeli Pastanesi (İnkılap Cad. No: 46, 0232 712 67 59) var. Ayrıca burada yine buraya özgü sakız, bergamot, fıstık, incir ve turunç reçellerini de bulacaksınız. Çeşme Pazarı, pazar günleri Çeşme’nin girişinde kuruluyor, 09.00’dan günbatımına kadar açık. Sebze, meyve, çiçek ve giysi dahil çeşit bol.Kasabanın deniz kıyısı her ne kadar çok gürültülüyse de, seyyar satıcılar, restoranlar, tur tekneleri ve gezmeye çıkan yerli halk ve turistlerle, oldukça hareketli bir yürüyüş güzergahı. Limana doğru giderken Çeşme Kalesi’nden geçilir. 16. yüzyılın başında, Cenevizliler tarafından yapılmış olan kale, sonraları II. Beyazıd tarafından yenilenmiş. Kalenin büyük bir kısmı Kuzey Kule’deki müze dışında boş. Bu küçük müzede (08:30- 19:00, 0232 712 66 09), Erythrai antik kentindeki kazılarda bulunan arkeolojik kalıntıların yanısıra Alaçatı ve Kalemburnu’nda açığa çıkarılan eserler sergileniyor. Kalenin önündeki heykel, Cezayirli Hasan Paşa’ya ait. Kaleden, günbatımında liman görüntülerini seyretmelisiniz. Kalenin biraz daha ilerisinde, 1528’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan iki katlı bir kervansaray var. Bir zamanlar kervanların gecelediği bu kervansaray, son yıllarda otel olarak restore edildi ancak bugün kapalı. Kalenin arka sokakları, Çeşme’ye ismini veren Osmanlı dönemi çeşmeleri ve pek fazla sayıda olmasa da, Ege kıyı mimarisi evlerinin tipik örnekleriyle, biraz zaman geçirmeye değer bir bölge. Limandan İtalya’ya ve Sakız Adası’na düzenli feribot seferleri var. Biletler buradaki acentelerde satılıyor. Çeşme kasabasının arkasından dolaşan çevreyolunda Ovacık yazan tabelayı göreceksiniz. Kavunuyla ünlü Ovacık köyünden Alaçatı’ya giden stabilize yol boyunca, yakın zamanda yeniden bölgede önem kazanan şarapçılıkla ilgili olarak bağlara rastlanıyor.Kasabanın merkezine beş kilometre mesafedeki balıkçı köyü Çiftlikköy’den sonra Pırlanta ve Altınkum plajları, soğuk denizi sevenler için tavsiye edilebilir. Pırlanta Plajı, adını poyraz estiğinde pırlantaya benzeyen dalgalarından alıyor. Altınkum, eskiden ıssız bir plaj iken şimdi yavaş yavaş burası da beach club’larla dolmaya başladı. Burası kuytu olduğundan, özellikle rüzgarlı günlerde tercih ediliyor. Bu plajlara stabilize bir yoldan varılıyor. Bu yolun en ucunda, Anadolu’nun en batısı diyebileceğimiz Dolunay Kamping (Tursite) var. Denizi soğuk olmakla beraber, temiz denizde yüzmek ve kamping yapmak steyenlerin tercihi... Çeşme kasabasına girmeyip, Migros’tan hemen sağa sapılınca, birkaç kilometre sonra, araçla 10 dakika sürecek toprak bir yolla, cam gibi suyu ve en rüzgarlı günlerdeki sakin deniziyle Ayayorgi Koyu’na gelinir. Bir zamanlar sükunet arayan birkaç ailenin ev yaptırdığ bu koyda bugün Çeşme’nin fiyakalı beach club’ları, restoranları ve gece kulüpleri var. Her nedense aralarında bir türlü anlaşamadıklarından, bu mekanların her biri ayrı telden çalıyor. Yine de Ilıca Plajı’nda zaman zaman esen şiddetli rüzgardan kaçanlar için bu keyifli koydan vazgeçmek kolay değil. Bunların arasında en köklü ve bölgeyi en çok korumaya çalışan işletme, Paparazzi. Ayayorgi’ye sapmadan, sağı takip ederek yola devam edince, Çeşme’nin en güzel balık yenilen yerlerinden biri Dalyanköy’e gelinir. Deniz kıyısında lüks denebilecek restoranlar sıralanır. Çeşme ve Ilıca’da değil de, burada kalmayı tercih edenler için birkaç şık otel var. SİT ALANI ILDIRIOtoyoldan Çeşme yönüne doğru gitmez, Alaçatı’dan Ildırı tabelasını izlerseniz, Çeşme Yarımadası’nın bir başka yüzünü keşfedebilirsiniz. Şifne, sıcak suları, çamur banyoları ve yine balık restoranlarıyla ünlü. Biraz daha ileride, güzel denizi olan Paşa Limanı’nda, son yıllarda yapılan deniz manzaralı villalar ve beach club’lar var. Ilıcalı birçok yazlıkçı bile zaman zaman buraya denize girmeye gelir. Yola devam edince Reisdere ve Germiyan köyleri, yine yazlıkçıların siteleriyle dolu. Bu yolu takip edince, Ilıca’nın 17 km kuzeydoğusunda, şirin bir balıkçı köyü olan ve antik kentiyle ünlü Ildırı’ya (Erythrai) varılır. Ildırı’daki Erythrai antik kentini gezmek, her zaman Çeşme’ye gelen tatilcilerin listesinde olmasa da, plajdan ve güneşten bunalanlar için burası güzel bir akşamüstü gezintisidir. Yol boyunca jogging yapanlara rastlayacaksınız. Günbatımını seyrederken Manzara Kahvesi’nin ünlü lokmasından yemek, yazlıkçılar için adeta bir ritüeldir. Balıkçıların buluştuğu Ildırı Kıraathanesi’ne de uğramalısınız. Bu köhne kahvenin pencerelerinden görünen muhteşem manzarayı artık kanıksamış olan balıkçılar, çay içer, havadan sudan, poyrazdan, gerenceden bahsederler. Eskiden taze ve ucuz balık almak için bu kahveye uğranır, balığı olan balıkçının evine gidilirdi. Bugün artık kahvenin karşısında bir balıkçılar kooperatifi var. Mübadelede Alaçatı’da olduğu gibi Ildırı’ya da Selanik’ten gelen Türkler yerleştirilmişti. Ildırı bugün, 1. derece sit alanı. Yeni evler yapılamadığından, bu 350 kişilik köyün kuzeydeki bir tepeye taşınacağından bahsediliyor. Köyün sırtlarında, İonya Birliği’ni kuran 12 kentten biri olan antik Erythrai, İÖ 700- 800 yıllarında, görkemli bir kentti. O dönemde Çeşme, Erythrai’nin iskelesiydi. Kentin ünü şarap ticaretinden geliyordu. Her ne kadar, birçok antik yazarın bahsettiği Erythrai, ticaret alanında ünlü bir kenttiyse de, bugünkü kalıntılar ancak çok meraklı ziyaretçiyi tatmin edebilir. Birçok mitolojik hikayede, çipura, mercan ve barbunyasıyla ünlü Erythrai’nin kıyılarından çıkarılan balıkların lezzetinden ve sihirli etkisinden bahsedilir. Yün üretimi ve çömlekçilik buranın önemli ihracat ürünleriydi. Kazılarda, tiyatronun arkasında MÖ 4. yüzyıl ve öncesine ait çömlek atölyeleri ortaya çıkarıldı. Gerence koyuna bakan harab durumdaki tiyatro, Helenistik devre ait. Tiyatroya giderken, gri mermerden, daire şeklinde bir Mozole hemen sağında hamam kalıntıları, tiyatronun kuzeyinde ise, MÖ 7. yüzyıldan kalma, krala ait mozaikli bir ev var. MÖ 530’a ait Athena Tapınağı, Akropolis’in tepesinde kurulmuş. Kent, Bizans döneminde önemini tamamıyla yitirmiş. Antik kentin 30 yıldır bekçiliğini yapan Hüseyin Bey’le sohbeti kaçırmayın. Burada konaklamak için belki de Çeşme’nin en güzel pansiyonu Herakles Pansiyon var. Artık buradan itibaren Çeşme’den çıkılır, Balıklıova ve sonra da Karaburun’a varılır.MOLA Çiftikköy- Altınkum tarafındaki en hoş plaj, Okan’s Place (0532 394 01 31, www.okansplace.com)... 22 yıl önce bu bakir bölgeye gelip yerleşen, İzmirli Okan Kızıldağ, burada sonradan arka arkaya açılan yerler arasında, en doğal mekanın yaratıcısı. 24 saat açık Okan’ın Yeri’nde hiçbir zaman aç kalmazsınız; kahvaltısı, menemeni, sardalyası ve salatası muhteşemdir. Okan Bey, nev-i şahsına münhasır bir karakter. Organik tarım yaptığı bahçesi, zaman zaman uçurduğu, sayısı 500-600’ü bulan güvercinleri ve tavuklarıyla, yaşadığı yeri tüm hücrelerinde hisseden biri. Ayrıca burada bir kamping alanı, 20-30 kadar çadır ve bungalovlar var.YAZARIN SEÇİMİ Adının yanına ‘’Beach Club’’ eklememekte kararlı, Ayayorgi koyunun ilk ve en istikrarlı bar-restoranı Paparazzi (0232 712 67 67), etrafındaki işletmeler her yıl el değiştirirken veya kapanıp yerlerine yenileri açılırken, çizgisinden hiç şaşmadı. Paparazzi’nin sahibi Bülent Gülcen, yıllar önce babasının aldığı, o zamanlar kuş uçmaz kervan geçmez bu arazide büyüdü. Buraya ilk restoranı o açtı ve bugün hálá bu ıssız koya dikkat çekmiş olmanın ağırlığını taşıyor. Mekan düzenlemesi ve müzik kadar restoran da başarılı. Mönüdeki ilginç seçeneklerden birkaçı; limon yaprağında ızgara çipura, safranda marine edilmiş ahtapot salatası, pembe biberli bonfile, midye buğulama, papaz erikli avokado püreli somon... Yakın zamanda bahçeye yapılan odun fırını sayesinde artık kahvaltı masasına, ev reçelleri ve yöre peynirlerinin yanında fırından taze çıkmış ekmek de geliyor. Günbatımından sonra ve özellikle dolunayda, bambaşka bir havası olan Paparazzi’de, soft rock, latin ve caz çalınıyor. Çarşamba, caz gecelerine ayrılmış. Bazı gecelerde arp ve klasik gitar dinletileri de oluyor. Pazar akşamları ise muhteşem salsa var. Dans hocası Özlem’in salsa grubu çok eğlenceli. İzmirli öğrencileri onu Çeşme’de de bırakmıyor, Paparazzi’nin barında ve dans pistinde yerlerini alıyorlar.
False