Özal uyguladı, Erdoğan nutuk atıyor

MADEM kendisini sık sık Özal ile karşılaştırıyor ki, uzak yakın yanına yanaşması mümkün değil, Tayyip Erdoğan’a bazı hatırlatmalar yapmak gerek.

Haberin Devamı

Madem Özal’a da, kendisine yapılan yapılmış, o zaman Özal ne yapmış ona bakmak gerek.

Önce ciddi bir fark var. Özal döneminde tek bir darbe söylentisi yok. Buna karşılık, Özal’ın askerle ilgili iki ciddi tasarrufu var.

12 Eylül sırası ve sonrasında Genelkurmay Başkanlığı tarafından planlanan bir atama zinciri var. 1987-2010, yirmi yılı aşkın sürede, hangi tarihte, kim
Genelkurmay Başkanı olacak, türünde bir planlama ve buna uygun terfi listesi.

O sırada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ. 1987’de Üruğ’un süresi doluyor, sıra Orgeneral Necdet Öztorun’a geliyor. O planlamaya göre, atama
zincirinin başında Öztorun var.

Siyasi iktidar kim olursa olsun, hiç fark etmiyor, askerler kendilerine göre bir hiyerarşi oluşturuyor.

Herkesin dokunulmaz sandığı zinciri Özal kırıyor.

“Ben siyasal iktidarım, Genelkurmay Başkanı kim olacaksa, elbette hiyerarşi içinde, bana da sorulacak ve nihai olarak ben tayin edeceğim.”

ANINDA UYGULAMA


Özal planı bir kenara bırakıyor, Öztorun’u devre dışı tutuyor. Genelkurmay Başkanlığı’na Orgeneral Necip Torumtay atanıyor.

Özal’ın askerle ikinci macerası, kaderin cilvesi, kendi tayin ettiği Torumtay ile bağlantılı.

Körfez krizi sırasında,

1990’da Irak, Kuveyt’i işgal ettiğinde, Amerika Körfeze müdahale ediyor.

Özal, Amerika ile birlikte askeri harekata katılmak istiyor. O sırada Cumhurbaşkanı. Orgeneral Torumtay bunun “macera olacağını” söylüyor, Özal çok kızıyor,
Torumtay istifa ediyor.

Her iki olayda da, ne günlerce meydan meydan dolaşıp nutuk atıyor, ne de medya ile muhalefeti suçluyor.

Özal’da nutuklar, tehditler, derin demokrasi dersleri yok. Anında uygulama var. İktidar gücü, demokrasi pratiği.

Tayyip Erdoğan son günlerde her fırsatta “Özal’a yapılanları şimdi bize yapıyorlar, açın o günkü gazetelere bakın” diyor.

Doğru, o günkü gazeteleri açıp baksa, tek taraflı konuşmayacak, asıl Özal’ın ne yaptığını görecek. Hem genel anlamda, hem siyasal iktidar-asker ilişkisinde.

Haberin Devamı

İşçinin haklı eylemine garip gerekçeler

Haberin Devamı

TAYYİP Erdoğan kırk gündür eylem yapan tütün işçilerine kürsüde söylemediğini bırakmazken, Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel arkadaşlarına dönüyor, “bu sözler şimdi bize döner” diyor.

Çok geçmiyor, Ankara Valiliği yazıyı patlatıyor. Türk-İş’e vali yardımcısı imzasıyla gelen yazıda, “eylemin yasalara aykırı” olduğu iddiasıyla;

“yaya ve araç trafiğinin engellendiği, iş yerlerinin önünün kapatıldığı, esnafın bundan zarar gördüğü, öğrencilerin dershanelere gidişlerinin engellendiği, ses ve çevre kirliliği yaratıldığı, kamu güvenliği ve düzeninin bozulduğu” öne sürülüyor.

Bu garip gerekçelerle birlikte, daha da, dikkat çeken ifade “toplumda infiale sebebiyet verildiği” görüşü.

Oysa, tam tersi. Çok uzun yıllar sonra, ilk kez bir işçi eylemi toplumda büyük sempatiyle karşılanıyor. Zaten Erdoğan’ı rahatsız eden de bu.

Valilik, çadırların kaldırılmasını, eyleme son verilmesini istiyor.

Bir ara, devreye Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç girecek gibi oluyor, ama Erdoğan’ın tütün işçilerini eleştirmesiyle, devre kapanıyor.

Tütün işçileri Ankara Valiliğine yazdıkları yanıtta, “yasalar, Anayasa ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası sözleşmelerden kaynaklanan demokratik haklarını kullandıklarını ve kullanmaya devam edeceklerini” bildiriyor.

Belli ki, işçiler vazgeçmeyecek. Erdoğan’ın işçilerle anlaşmak için, makul bir çizgiye gelmesi, “onun yenilgisi” olmaz, tersine “kazancı” olur. Ama, önce o mağrur ve “ben haklıyım ve fakat ne olursa olsun ben hep haklıyım” psikolojisinden kurtulması gerek.

İş kötü tırmanıyor.

Yazarın Tüm Yazıları