Özal dönemi ekonomi politikaları ve şimdiler

Salih NEFTÇİ
Haberin Devamı

1991 yılı sonunda yapılan genel seçimlerde işbaşına yeni bir iktidar gelmişti.

Kamuoyunun o zamanki izlenimi, ülkenin ekonomide bir değişikliğe ihtiyacı olduğu idi.

1989-1991 döneminde izlenen ekonomik politikaların sakat olduğu düşünülüyordu. 1991 seçimleriyle ciddi bir istikrar programı uygulayarak enflasyonu indirme ve yapısal reformlara gitme fırsatı doğmuştu.

Ama olmadı.

Şu veya bu nedenden 1992'de kapsamlı bir istikrar uygulaması başlatılamadı.

Sonradan Çiller dönemi geldi. Türkiye ‘‘anormal’’ bir dönemden geçti.

Şimdi 1991 yılında bırakılan noktaya geri dönmüş bulunuyoruz.

Bazı (önemli) farklılıklarla.

BENZERLİKLER

Bir benzerlik ortada.

Üzerinde fazla durulmadı. Ama ortada.

1989-1991 döneminin ekonomi politikaları 1991 yılı sonu için ne kadar ‘‘sakat’’ idiyse, şimdiler için de en az o kadar ‘‘sakat.’’

1989-1991 döneminde yapılanlar Türkiye'yi Latin Amerika benzeri bir kronik enflasyon ekonomisi olmaya aday haline getirmişti. Çiller dönemindeki uygulamalar bunu bir gerçeğe dönüştürdü.

Türkiye bir kronik enflasyon ülkesi oldu.

Son zamanlarda tanık olduğumuz yüksek büyüme hızı vs. gibi belirtiler bu nedenle fazla şaşırtıcı değil. Brezilya'nın son 30 yılına bakın. Yüksek büyüme hızı yaşanan birçok dönem, yıllar süren sakin ortamlar görürsünüz. Ama bu dönemler büyük çalkantılarla noktalanır.

Türkiye'yi Brezilya benzeri bir kronik enflasyon ülkesi yapan sürenin ilk adımları 1989-1991 arasında atılmıştır.

Zaten, Sayın Mesut Yılmaz'ın 1991'deki erken seçim kararının arkasında da bu gidişatı değiştirme isteği yatar.

FARKLILIKLAR

Ama günümüzün 1989-1991 ile olan farklılıkları da büyük.

Bunların başında finansal piyasalardaki oyuncuların son dört yıl içinde kazanmış oldukları deneyimler, bilgiler ve burada bir süredir izlenen politikalar geliyor.

Bu deneyim, bilgi ve içgüdüler, finansal piyasaları 1989-1991 döneminden çok farklı bir konuma getirdi.

1989-1991 döneminin zaten yanlış olan ekonomi politikalarını uygulamayı daha da zorlaştırdı.

Yapısal reformlara gitmenin maliyetini daha da artırdı.

Çünkü 1991'in aksine, bu sefer bilançolar çok daha zayıf.

SONUÇ

Yeni ekonomi yönetiminden yapısal reformlara gitmesi, maliyeti yüksek tedbirler alması beklenmiyor.

Yeni ekonomi yönetiminden beklenenler sınırlı. Vatandaşın canını fazla acıtmadan, marjinal iyileştirmelerle makul bir erken seçime kadar ekonomiyi götürmek...

Ve bu arada finansal piyasalarda çalkantı çıkmamasını sağlamak.

Yapısal reformlar, maliyeti yüksek programlar, seçimlerden sonra işbaşına gelecek güçlü bir hükümetin daha kolay girişebileceği şeyler.

Yazarın Tüm Yazıları