Oya Berberoğlu: Şırnak'a hayırlı işler

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

SEMA Cıngıllıoğlu, Şırnak'ın hamisi gibi.

Cıngıllıoğlu Holding'in sahibi olduğu Demirbank'ın eski bir sloganı vardı hatırlarsınız. ‘‘Demirbank hayırlı günler diler’’ diye. (Bu reklam sloganı 12 Eylül Anayasası'nın oylanması sırasında yanlış anlaşılmasın diye değiştirilmişti...)

Cıngıllıoğlu Holding'in ortaklarından Sema Hanım, hayırlı işler yapmaya devam ediyor. Şırnak'ta 500 öğrencili bir ilköğretim okulu var. Cıngıllıoğlu, oradaki öğrencilerin tüm ihtiyaçlarını karşılamaya özen gösteriyor. Çocukları gruplar halinde İstanbul'a da getiriyor, tatil yaptırıyor. Çocuklar hayatlarında ilk kez uçağa biniyor, denizi görüyor, otelde katılıyorlar.

Sema Hanım, Türkiye'nin en fakir illerinden Şırnak'a yatırıma da hazırlanıyor. Finans alanında. Yasal prosedür tamamlandığında Demirbank şube açacak burada.

Genç iş kadını, iki genç annesi Sema Cıngıllıoğlu'nun sokak çocuklarını topluma kazandırma çabasından söz etmeden geçemeyeceğim. Zamanın Fatih Belediye Başkanı, şimdi İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ın kurduğu bir vakıf vardı. Fatih Geleceğimizin Çocukları Vakfı. Sema Hanım uzun süre burada çalıştı, başarılı hizmetler verdiler. İki kız yetiştirme yurdu iki de kadın konuk evi açmak üzereler. Bu vakıfta işler belli bir noktaya getirilmiş. Artık devlete devredecekler. Bu arada Fatih'teki vakıfta bulunan 26 sokak çocuğunu da şu sıralar Didim'de tatil yaptırıyor.

Sema Cıngıllıoğlu, hayır işlerine kendi vakıflarında devam etme kararı almış artık. Öbür yerdeki işlerde tek başına kaldığını, gücünü aştığını düşünüyor. Babası Nuri Cıngıllıoğlu adına bir vakıf kuruyorlar. Nuri Cıngıllıoğlu Eğitim Vakfı. Grubun bütün hayır işlerini bu çatı altında toplayacakmış. Sokak çocuklarıyla da bu vakıfta ilgilenmeyi sürdürecekmiş.

Sema Hanım'ım hayırlı işlerinin devamını diliyoruz...

İyi insanlar hakim gelecek göreceksiniz

DEVLET Bakanı Mehmet Keçeciler, yazımıza alınmış. Yazının, ‘‘gümrük teşkilatını yaralar anlamlar taşıdığını’’ söylüyor. ‘‘Hassas görev ifa eden kamu mensuplarının çalışma arzularını kırmamak amacıyla üslup konusunda daha özenli olacağınıza inanıyorum’’ diyerek sitem ediyor.

‘‘Yılmaz'ın gümrük operasyonu’’ başlıklı yazımızda, Gümrük Müsteşarlığı'na Nevzat Saygılıoğlu'nun atanacağı haberini verirken, basının ortaya çıkardığı gümrüklerdeki soygunlara atıfta bulunmuştuk. Sıkı denetimin iyi temizliğin gerektiğini, bunun için de güçlü siyasi destek lazım geldiğini ifade etmeye çalışmıştık.

Gördünüz, son gümrük operasyonuyla, işadamından, valisine, belediye başkanından, askerine, gümrük memurlarından, polislere, siyasilere kadar uzan rüşvet-soygun zinciri, çeteler ortaya döküldü. Daha başka neler oldu, oluyor, kimbilir?

Hepimiz soygunların önünün kesilmesini istiyoruz öyle değil mi?

ANAP'lı Bakan Keçeciler'in yazıdaki ifadelere aşırı hassasiyet göstermesine çok sevindim... Şüphesiz hiç kimsenin hayali ihracatları, kaçakçılık olaylarını hoş görmesi veya desteklemesi söz konusu olamaz. Ayrıca Mehmet bey gibi biz de Gümrük Müsteşarlığı'na getirilecek kişinin tek başına bir kurumu iyi veya kötü yönde değiştirmesinin mümkün olduğu gibi sığ bir düşünceye sahip değiliz. Sadece o kişinin karekteri ve geçmişi bizi umutlandırır veya karamsarlığa iter.

Keçeciler dert yanıyor:

‘‘Teşkilatımızı çok itham ediyorlar. Yanlış adamlara biz cezasını zaten veriyoruz. Bildiklerinizi de bize bildirin. Gümrüklerle ilgili söylenen her söze vatandaşın inanma eğilimi var. Maalesef iyi bir intiba barıkmamışız.’’

Sonra devam ediyor:

‘‘Çok çaba harcıyoruz, düzelteceğiz göreceksiniz. Teşkilatımızın tamamına haksızlık yapılmasına isyan ediyoruz. İyi insanlar hakim gelecek. Bunun gayreti içersindeyiz.’’

Bu laflar iyi hoş. Politikacı ağzı olmadığına inanıyoruz...Kararlı duruş bizi ancak sevindirir. Bakan sanırız gümrük memurlarının mal varlıklarına baktırıyordur. Şimdiye kadar hangi yanlış yapan insanlara ceza verilmiş bunu da öğrenmek isteriz...

Ah Laila

BİR davet vesilesiyle Laila'ya gittik. Henüz akşam üzeri, ama Laila içindeki restoranlar tıklım tıklım dolu.

İlerleyen saatlerde neredeyse adım atacak yer kalmıyor... Piyasa yapıyorlar. Kimi iş görüşmesinde, kimi bu güzellikte keyifli saatler geçirmek, kimi de başka işler peşinde.

Bu mekanların güzelliğine diyecek yok. Her akşam böyle doluyormuş. Çok pahalı yerler. Bir gece yemek yediniz biraz da barda içki içtiniz diyelim. Abartmıyorum bir kişi için asgari ücret kadar bir tutarı gözden çıkarmak gerekiyor. Buraların esas, öbür Türkiye ile hiç alakası yok! İşadamları, bankacılar, borsacılar, spor kulübü yöneticileri kimi ararsanız buralardalar. Tabii Türkiye'nin 6 milyonluk mutlu azınlığının büyük bölümü İstanbul'da. Bu gerçeği unutmamak lazım.

Konuyu dağıtmayayım da 40 yıllık Leyla oldu Laila'dan yola çıkarak bir maruzatımı aktarayım. Yabancı isimler her yeri donattı malumunuz. Hatta geçenlerde bir yazısında Zülfü Livaneli'nin çok güzel tiye aldığı gibi bazı Türkçe kelimeler İngilizce'ye benzetilerek insanların kompleksleri gıdıklanıyor, ilgi çekmeye çalışılıyor. Ve maalesef başarılı da olunuyor.

Laila ile ilgili maruzatım şu: Yemeğimizi yedik. Müşteri memnuniyetine erişmek için oldukça çaba sarfettiğimi de söylemeliyim yemek tercihim konusunda. Buraya kadar pek mühim değil diyelim. Sonra kahveyi orta yerdeki barda alalım da kimler varmış görelim dedik. Ama ne mümkün. Türk kahvesi vermiyorlar! (Tatillerde de çoğu yerde demlenmiş çay içemeyiz biliyorsunuz) Eleman yetersizmiş, zaman yokmuş! Hadi bırakın nescafe'yi cappuccino olsun bari diyorsunuz o da yok. Sadece espresso içilebilirmiş. Biz içmedik. Müzik yerine gürültü dinlemek istemediğimiz için de ayrıldık. Gittik. İşte böyleyken böyle!

Konserde elektrik kesilince

İSTANBUL Rumeli Hisarı Konserleri biterken Harbiye Açıkhava Tyatrosu'ndaki konserler başladı.

İş seyahatleri dolayısıyla, Hisar Konserleri'nden sadece Sevgili Yavuz Bingöl'ün konserini izlemek kısmet oldu. Bilet fiyatları yüksek ama Hisar hınca hınç dolu. Türkü sevenler çoğalıyor giderek ne güzel.

Konser iyi başladı, hepbir ağızdan Yavuz'la türkü söylüyorduk ki birden elektrik kesildi. 5 dakika 10 dakika, nafile. Zifiri karanlıkta bekliyoruz. Bilgi veren yok. Ama çevreye bakınca elektrik kesintisinin konser alanındaki elektrik aksamındaki arızadan kaynaklandığını anlayıp rahatlıyoruz. Arızanın giderilmesi uzun zaman alınca organizasyona protestolar yükseliyor. Seyirciler karanlıkta boş durmuyor. Hepbir ağızdan Bingöl'ün, ‘‘Kara Tren’’ini, ‘‘Turnalar’’ türküsünü, ‘‘Yaylalar’’'ı , ‘‘Sarı Gelin’’i söylüyorlar, sanatçıya moral desteği veriyorlar. Muhteşem bir koro gerçekten. Bir yarım saat sonra ortalık aydınlanıyor da Yavuz sahneye tekrar çıkarak konserini tamamlıyor.

Bingöl'ün repartuarına aldığı türküler de yorumu da şahane. Yeni albümü de bitmek üzere. Eylül ayında piyasaya çıkacak. Önceki gece sohbet ediyorduk. Yavuz Bingöl'e, halk müziği sanatçıları albümlerine daha fazla eski türkü alsalar diye dert yanıyordum. Hatta ona, çok sevdiğim türkülerden ikisinin adını söyleyip bunları bir albümüne almasını rica ediyordum. Hak verdi de oralı olmaz gibi durdu. Yol boyunca yeni albümünü dinliyorduk ki kalbim ne kadar temizmiş sevdiğim o iki türkü de bu albümde yer almaz mı? ‘‘Harman yeri sürseler’’ ve ‘‘Tanrıdan diledim bu kadar dilek’’ Mest oldum vallahi...

Bu arada bir not. Artık programlı elektrik kesintileri başlayacakmış. Çoğu şarkıcı mikrofona güvenip kafa sesiyle mıymıy yapamayacak öyleyse! Herkesin foyası ortaya çıkacak! Göğsü geniş, sesi iyi olanlar korkmayacak...

Yazarın Tüm Yazıları