Oya Berberoğlu: Kamu bankasıysan muafsın!

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Bankalar Yasa Tasarısı yasalaşamadan yeni düzenlemelerle ikinci tasarı olarak tekrar TBMM'de...

Stand-by öncesi çıkarılmasına çaba gösterilen şimdiki Bankalar Yasa Tasarısı üzerine hemen hır çıktı. İlk etapta özel finans kurumları ile Bankalar Üst Kurulu açısından. Ve hır çıkınca da Plan Bütçe Komisyonu'ndan alt komisyona havale edildi...

Gelişmeleri izliyoruz da bu son tasarıdaki bir numaralı geçici madde çok anlamlı!

Bir önceki Bankalar Yasası'nın (4389) en temel maddesi kamu bankaları ile özel bankalar arasında ayırım olmamasıydı.

Şimdi ise getirilen geçici maddeyle kamu ve özel banka ayırımcılığına gidiliyor.

Şeffaflık deniyor, dürüst idare deniyor, siyasi etkilerden arındırma deniyor. Bunlar hep söyleniyor da... Hayatın her alanında maalesef sözde kalıyor.

Bankalar Yasa Tasarısı'nın geçici 1. maddesi ne diyor bakalım:

- Sermayesinin yarısından fazlası veya yönetim veya denetimi genel ve katma bütçeli idarelere, KİT'lere veya yerel yönetimlere ait olan bankaların şube açmalarında üç yıl süreyle bu kanun hükümleri uygulanmaz. Bu bankaların şube açmalarına, Kurulca (Bankalar Üst Kurulu) belirlenecek esas ve usüller çerçevesinde izin verilir.

Yani demek isteniyor ki, kamu bankaları şube açmakla ilgili kanundaki kriterlerden, hükümlerden muaftır.

Niye peki?

Kamu bankaları şube açma kriterlerine uymadıkları, uyamayacakları için mi?

Sermaye yapısından tutun, siyasi kadrolaşmaya kadar birçok noktada yorum yapabilirsiniz.

3 yıllık istikrar programı, bankacılık sektörünün disipline edilmesi, reel ekonomiye geçiş bakımından düşündüğümüzde kamu- özel sektör ayrımı hangi anlayışla bağdaşıyor dersiniz?

Samimi gerekçeyi öğrendiğimde aktarırım sizlere.

Yanlış olan devlet sadece benim için var mantığıdır. Kamu, özel arasında ayırımcılıktır, kayırmadır. Serbest rekabet bunun neresinde diye de sorabilirsiniz ayrıca. Kurallar, kriterler konulmuşsa herkes için geçerli olmak zorundadır. Bizde böyle olmadığı için yıllardır çekiyoruz...

Deprem rozetleri ve madalyonları satışta

ALTIN, gümüş, bronz madalyonlar, rozetler geliyor. Önümüzdeki pazartesi gününden itibaren Ziraat Bankası şubelerinden satın alabilirsiniz.

Bunlar deprem için yapıldı. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü'nün eseri.

Genel Müdür Tuğrul Bilen Ünal, 17 Ağustos ve sonrasında yaşanan deprem felaketlerinde halkımızın ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen insanların elele vererek yaraların sarılmasında gösterdikleri olağanüstü birliğin, dayanışmanın soraki nesillere aktarılması anısına bu madalyonları, rozetleri yaptıklarını söylüyor. Ünal, ‘‘Yanı sıra uğranılan maddi kayıpların telafisine de katkıda bulunmayı amaçladık’’ diyor.

Büyük madalyonların altın kaplama olanlarının fiyatı 50, gümüşler 25, bronzlar 10 milyon lira. Daha küçük gümüş madalyonlar ise 10 milyon liradan satışa sunulacak. Rozetler ise 2,5 milyon lira. Madalyon ve rozetlerin dizaynı sanatçı Hakkı Baha Çavuşgil'e ait. Madalyonların arka yüzlerinde, ‘‘17 Ağustos ve sonrası 1999 yılında Türkiye büyük bir felaketle karşılaştı. Büyük acılar yaşandı. İnsanlık elele verdi’’ diye yazıyor.

Darphane Genel Müdürü Ünal, bizzat bazı kurum ve kuruluşlara, bankalara, sigorta şirketlerine yazmış. Onlara şuana kadar 15 bin adet madalyon, rozet satılmış. Şimdi kamuoyuna duyurulacak. Satışlar dediğim gibi pazartesi günü başlayacak. Stok ve üretim sorunu yok. Talebe göre günde 2-3 bin rozet, bin kadar madalyon üretme kapasitesi var.

Elde edilecek gelir genel bütçeye gidiyor. Ancak deprem hesabının denetiminden sorumlu müfettişlerden biri olan Süreyya Turgut ile müfettiş kökenli Genel Müdür Ünal görüşbirliği içindeler. Gelirin genel bütçeden deprem hesabına aktarılması için mevzuat değişikliği olabilir.

Çokça madalyon ve rozet alan kurumlar bunları yılbaşı hediyesi olarak verecekler. Çok anlamlı bir hediye kuşkusuz.

Bizler de katılalım. Özellikle kamu- özel her şirket artık gereksiz çok masraflı ve genellikle reklam amaçlı hediyeler yerine bu tip etkinliklerle yeni binyıla güzel bir başlangıç yapacaklardır.

Eczacıbaşı: Sonunda zor oyunu bozdu

HÜKÜMETE büyük destek veren TÜSİAD'ın, ‘‘Hükümet sürsün, Demirel kalsın’’ olarak özetlediğim yaklaşımını, ayrıntıları sizlere duyurmuştuk.

Ankara'da, TÜSİAD YİK Başkanı Bülent Eczacıbaşı'yla da uzun sohbet etme imkanımız oldu. Eczacıbaşı'nın görüşlerinden bir özet sunuyorum:

Geriye dönük uygulamaları adet haline getiren bir ülke sonunda bunun cezasını çeker. Öyle olmayacağına inanıyorum. Olağanüstü geçiş döneminin olağanüstü uygulaması denilebilir. Siyasetçilerimiz el birliğiyle ekonomiyi öyle bir darboğaza soktular ki, bu darboğazdan herkesi mutlu edecek kararlarla çıkılması mümkün değildi. Çok zaman gerçekler gözardı edildi, görülmedi, gerekleri yapılmadı. Bu sefer yapılıyor, yanlışlar oluyor ama gerçekler görüldü diye iyimserim açıkçası.

Zor oyun bozar diye bir söz vardır. Zor oyunu bozmuştur işte. Deniz bitti hakikaten. Her şeyden önemlisi artık büyümenin gerçekleşemeyeceğini görüyorlar. Enflasyon rezaletemiz milli utanç. Dünyada enflasyon şampiyonu bir ülke olmayı sürdürebiliyorduk. Büyümenin uyuşturucu etkisi var insanlar üzerinde. Gelirler artırılıyor, herkes bir pay alıyor. O arada enflasyon tahribatını uzun vadeli yapıyor, ama kimse onu farketmiyor. Niye farkında değiller? Bunu artık mümkün olmadığını gördüler işte. Dediğim gibi büyüme de bitti artık. Büyüme sürdürülebilseydi, yine yapamazlardı, cesur karar alamazlardı. Ama deniz bittiği için şimdi cesur kararlar alıyorlar.

Ve bunu yaparken de artık gemileri yakıyorlar. Yani bu tür cesur kararlar alabilenlerin bu istikrar programını kesinlikle sapmadan uygulayabilecekleri izlenimi de yaratıyorlar. Hepimiz böyle düşünelim. Ben bu insanları tanıyorum, bilgilerini, tecrübelerini biliyorum. Bunu yaptıklarına göre aynı sakıncaları eminim biliyorlar, ama yapıyorlar. Demek ki artık geri dönülmez yola girilmiştir. Milli utancımız şu enflasyondan kurtulalım artık diyorum.

Devlet Bahçeli'ye çok olumlu bakıyoruz. Böyle bir koalisyonu sürdürmek kolay değil. Pek çok konuda uzlaşma gerekli. Bunu yaparken de liderler tabi kendi tabanlarının ve partinin ilke ve eğilimlerini düşünmek zorundalar. Bu dengeleri kurabilen siyasetçiler bu döemde başarılı olabilecekler. Devlet Bahçeli böyle bir tutum sergiliyor. O açıdan sanıyorum çevresinden de çok büyük takdir topluyor.

Önümüzde de önemli sınavlar var. Türkiye'de dikenli siyasi konular bitmiyor ki. Biri birini izliyor. Yeni sınavlar gelecek liderlerin önüne. Önümüzdeki dönemde bunun pürüzsüz şekilde atlatılması çok önemli.

Yazarın Tüm Yazıları