Oxymoron kelimelerle oynaşmaya meraklı olanlar için çok cilveli bir şeydir

Bildiğim kadarıyla bizim literatürümüzde tam karşılığı yok. İtiraf ederim ki dar zamanda, sadece çevremdeki insanlara sordum; onlar da olmadığı kanaatindeler. Şürç-i lisan eyleyecek olursak, şimdiden affola yani...

Ortaokuldayken, İngiliz Edebiyatı’nda öğrendiğimiz bir tabirdi: Oxymoron... Tüm tahsil hayatım boyunca, Türkçe edebiyat derslerinde, buna tekabül eden bir şey okuduğumu hatırlamıyorum.

İroniyi meselá, kinayeye devşirebileceğiniz şekilde, kolaylıkla Türkçe’ye çevirebileceğiniz bir tabir değil.

Redhouse Sözlük’te şöyle tanımlanıyor:

oxymoron İ. (aksóm‘r’an), kon. san. anlamı kuvvetlendirmek için zıt kelimelerin bir araya getirildiği deyiş tarzı: ‘öldürücü şefkat’.

Kelimelerle oynaşmaya meraklı olanlar için çok cilveli, çok oyuncaklı bir şeydir.

İlk duyduğunuzda, x’li y’li çok bilinmeyenli denklem karşısında eli ayağına dolaşmış moron çağrışımı yapsa da severiz kendisini velhasıl...

Pek ecnebi bir girizgáh mı? Kusura bakmayınız: Kucağıma bir kitap düştü, elimden bırakasım yok. Hararetle tavsiye edilir: ‘Tezatname / Hayatın Çelişkisini Yakalayan Sözler.’ *

Malûmunuz, hain hayat, kendisiyle zırt fırt, en çetrefilli şekillerde çelişir de çelişir...

LİĞME LİĞME ÖZLÜ SÖZLER

Dr. Mardy Grothe’un yazdığı kitap, almış o çelişme hállerini, kategorilere ayırmış, liğme liğme etmiş, ünlü şahsiyetlerin oxymoron ve paradoks içeren özlü sözleri eşliğinde önümüze koymuş.

Kitabın özgün adı Oxymoronica. Grothe, oxymoron’dan kafasına göre türettiği bu kelimeyi, niye, nelerden yararlanarak, ne sebeple türettiğini, oxymoron’dan öte, paradoks mefhumuna da dikiz atmaya gerek duymasına neden olan sebepleri, giriş yazısında açıyor. Terimlerin tarihçesini de:

‘İngilizce’ye ilk olarak 1640’ta dahil olan bu kelimenin oldukça ilginç bir etimolojisi vardır. Antik Yunanca’da oxus ‘sivri, ucu çıkık’ anlamına gelmektedir. Moros da ‘tekdüze, aptal’ manasındadır. Bu nedenle de oxymoron kelimesinin kendisi de kendi içinde bir tür tezattır. Kelimenin anlamı ‘sivri aptallık’ oluyor.

TEZATNAMENİN İÇERDİKLERİ

Oxymoronica’nın yani ‘Tezatname’nin içerdiği güzel örnekler sadece çelişen ifadelerden meydana gelmez, asıl olarak fikirlerin çelişmesi diye tanımlanabilir. Tezat gözlemlerin çoğu kafamızı çalıştırıp, olaylara daha geniş açıdan bakmamızı sağlar.:

Örnek: Şövalyelik, hor görmenin en şairane hálidir. (...)

Bu tip gözlemler genelde paradoks olarak geçer ve hepsi paradoks kelimesinin tanımına bir şekilde uyar:

Kendi içinde çelişik, hatalı ya da saçma görünen fakat aslında sağlam temellere oturtulmuş, geçerli ifade.

Bu kelime İngilizce’de ilk olarak 1540’ta, yani tezat kelimesinin ortaya çıkışından yaklaşık yüz yıl önce görülür. Paradoks da yine iki Antik Yunanca kelimeden meydana gelmektedir; ‘ötesi’ anlamındaki para ile ‘fikir’ anlamına gelen doxa. Kelime olarak ‘fikir ötesi’ demek olsa da, asıl anlamı, ‘geçerli olan fikirlerin kapsamının ötesinde’ ya da ‘geçerli olan fikirlere aykırı’ diye belirtilebilir.’

Girizgáh ilginizi çektiyse, kitabın adresi belli. Hakikaten, tabiri caizse, ‘dehşetli zevkli!’

ÇAKTIN MI OĞLUM PARADOKS BUDUR

Senaryosu Paul Auster tarafından yazılmış, şahsen ömrü billah izlediğim filmler arasında en sevdiklerim arasına yerleştirebileceğim, Wayne Wang şaheseri Smoke’da bir sahne vardır.

Harvey Keitel’in canlandırdığı Auggie Wren karakterinin tütün dükkanında hafif ‘dingin’ zekálı yardımcısı, paspasla yerleri süpürürken, Auggie’nin ona hayat dersi veresi tutar:

‘Bak oğlum’ der Auggie. ‘Bu hayatta çok şey öğrenirsin. Her şeyi bildiğini zannettiğin noktada bir an gelir ve anlarsın ki esasında hiçbir bok bilmiyorsun. Çaktın mı? Paradoks budur.’

Eleman, karşılık olarak, hayatın sırrına vakıf olmuşçasına kafasını sallar. Sonradan anlarız ki paradoks kelimesini, İngilizce’de cennet anlamına gelen paradise ile karıştırmıştır. Yanıt verir: ‘Anladım Auggie. Hiçbir şey bilmemek cennettir. Onun da ne demek olduğunu biliyorum. Bulutların üzerinde, meleklerle birlikte oturduğun yer.’

Oxymoron da işte, biraz paradoks gibi. Zıt kutuplar, sadece birbirini çekmeyip aynı zamanda birbirini kuvvetlendiren bir anlam kazanıyor... Bilirsiniz, hani şu bulutların altında, insanlarla birlikte oturduğumuz yer... O korkunç huzurlu yer!..

* Tezatname / Dr. Mardy Grothe / Çev. Yurdakul Gündoğdu / Aykırı Yay.

Dilinize bir parmak bal çalmak adına, birkaç örnek:

4
Tarihten aldığımız ders, tarihten ders almadığımızdır. Georg Hegel

4
Barış içinde yaşamak uğruna savaşıyoruz. Aristoteles

4
Babam, hayatının en güzel yıllarını doğaçlama konuşmalarını hazırlamakla geçirmiştir. Randolph Churchill (Winston Churchill’in hakkında)

4
Gerçek lider, daima takip eder. Carl Jung

4
Psikanaliz, tedavi ettiğini iddia ettiği hastalığın ta kendisidir. Karl Kraus

4
Yoksulluk çok pahalı bir lüks. Maliyetini karşılayamayız. Eleanor Roosevelt

4
İnsanoğlu özgür olmaya mahkûmdur. Jean Paul Sartre

4
Çocuklarınızın kaçmasını istemiyorsanız, bırakın gitsinler. Malcolm Forbes

Kötüler ölmez

Kovulma pahasına: Güzide gazetemizin önde gelenlerinden bir ricam olacak: Allah aşkına, Allah’ın Hak’kı üçtür hesabına, müteakip günlerde, solaryum, botoks, ‘Bakınız yaz da geliyor, dekoltenin hakkı kalmasın’ mavrasına, bir de Semra Özal’dan ‘Nasıl taş gibi diri ve bir de üzerine dürüst kaldım’ serisi yayınlanmasın.

Benim muhterem zatlar ve onlara benzer insanların değerli katkıları sağolsun, vaktinden evvel kocamış ve pörsümüş bünyemin mide ve ruh ve beyin ve kalp cenahlarının böyle bir ‘tek’ şeyi daha kaldırabileceğini zannetmiyorum zira.

Unutmaya çalıştığımız, her Allah’ın günü karşımıza gündem konusu bábında çıkmadığı için şükretmeyi de unuttuğumuz -muhtemelen tam da bu yüzden ilahi güçler tarafından ‘Al sana!’ şeklinde cezalandırıldığımız- kim varsa, inadına, ‘Bakın nahanda nasıl da kazık çakıyorum’ şeklinde ve bunu nasıl becerdiğini çarşaf-nevresim tefrika şekillerde anlatır hállerde huzura geliyor.

Üstelik bunu bir de ‘Erdemli ol, dürüstlük şey et, sonracıma Uzakdoğu’da insanlar iyi felan olmaya da çalışıyolar biliyo musun, bak bi daha düşün, valla genç kalınıyo’ şeklinde dile getiriyorlar ya, tavsiyeyi dinleyen hasbelkader akıl-erdem sahibi kim varsa, şakülü şaşıyor.

Nedir abi bu? Bu hayatın ‘Biz burdayız, ya sevin ya terk edin’ hálleri mi?

Eğer öyleyse, ben mümkünse hesabı alayım. Bendeniz, restoran şefinin mönüde Özer Çiller’in erdemli tavsiyelerini önerdiği bu masadan erken kalkmayı tercih ediyor(UM). Bizim kabile de maalesef gençlik iksiri babında onu öneriyor. Ugh!
Yazarın Tüm Yazıları