Ordu şeffaflık politikasından vaz mı geçiyor

KUZEY Ege'ye ne zaman gitsem, kendi kendime şu soruyu sorarım. Yunanistan'ın Kuzey Ege'deki adaları geliştiği, turizme çok iyi açıldığı halde, bizim aynı bölgedeki iki adamız niye bir türlü gelişemez?

Kastettiğim adalar, Çanakkale Boğazı'nın hemen çıkışındaki Gökçeada ile Bozcaada'dır.

BİZİMKİ GELİŞMİYOR

Gökçeada,
Yunanistan'ın Samotraki Adası'na en fazla 25-30 mil mesafededir.

Ama gidip iki adanın gelişmişlik düzeyini bir karşılaştırın.

Mesela kendi kendime sorarım.

Gökçeada Türk ve yabancı yatlara bayrak veren adalar gibi bir açık bölge haline getirilemez mi?

Bir İngiliz şirketi, Kuzey Ege'deki bu adalara 150 milyon dolarlık yatırım yapmak istiyormuş.

Ama bütün bu projeler gerçekleşemiyor.

Neden mi?

‘‘Milli güvenlik’’ kaygısından.

Çünkü bu konudaki ulusal konseptimiz hálá, Yunanistan'dan buralara gelecek bir saldırı beklentisi üzerine kurulu.

Oysa Yunanistan artık Avrupa Birliği üyesi.

Ayrıca askeri açıdan bakarsanız, Ege adaları üzerindeki bir savaşta, avantajlı olan taraf Yunanistan değil biziz.

Oysa o iki ada da, iktisadi açıdan Türkiye'nin en verimli yatırımları olabilir.

Ancak bazı yerleşmiş ‘‘güvenlik’’ konseptlerimizi, tabu gibi tutup, hiç tartışmaya açamıyoruz.

Mesela, Fener Patrikhanesi'nin ekümenik (evrensel) statüsünü tanımamak gibi.

Dünyanın bütün kliseleri, Fener'le yazışmalarında ‘‘ekümenik’’ statüsünü tanıyor.

Ama biz tanımıyoruz.

AMERİKAN ORDUSU

Neden?

Çünkü Lozan'dan sonra böyle bir konsept yerleşmiş ve kimse çıkıp bunu tartışmaya cesaret edemiyor.

ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın yapmak istediği belki de buydu.

‘‘Ulusal güvenlik’’, dinamik bir kavramdır.

Bakın Amerika Birleşik Devletleri, geçen hafta sonunda, uzun bir ulusal güvenlik tartışmasını sonuçlandırdı.

Askerlerle Kongre arasında, Amerikan ordusunun savaşa hazırlık konsepti konusunda bir anlaşmazlık vardı.

Pentagon, Amerikan ordusunun her an iki ayrı yerde birden savaşa hazır olması gerektiğini savunuyordu.

SORUŞTURMA VAR MI

Seçilmiş siviller ise bu kadar geniş bir orduyu beslemenin gerekli olmadığını, Amerikan ordusunun aynı anda bir büyük bir de bölgesel savaşı yürütebilecek kabiliyette olmasının yeterli olacağını söylüyordu.

Sonunda kazanan taraf, seçilmiş siviller oldu.

Pentagon, bu tartışmayı kaybetti.

Türk Silahlı Kuvvetleri, bundan bir süre önce ‘‘şeffaflaşma’’ yolunda adımlar attı.

Birlikleri halk ziyaretlerine açtı.

Basına bilgi verme yolları kurdu.

Ancak son zamanlarda askerlerin yeniden kapanma eğilimine girdikleri izlenimi alıyoruz.

Son Manisa olayı bunun en çarpıcı örneklerinden biri.

Orada bir komutanın bir parti başkanı ile yaptığı tartışma, kamuoyunda da tasvip görmedi.

Askerler, bu konuda soruşturma başlattıklarını duyurdular.

Daha doğrusu bu konuda çıkan haberleri hiç yalanlamadılar.

Buna karşılık Ankara Büromuzun savunma konularında uzmanlaşmış gazetecisi Metehan Demir'in komutana ceza verildiği yolundaki haberini yalanladılar.

Açıklamada bir nokta dikkatimizi çekti.

Soruşturmanın akıbeti hakkında herhangi bir bilgi yoktu.

Şimdi hepimiz merak ediyoruz.

Bu komutan hakkında soruşturma açıldı mı?

Açıldıysa şu anki durumu nedir?

Ceza verilmiş midir, verilmemiş midir?

DİSİPLİN KONUSU

Üstelik bu basit bir disiplin meselesidir ve ulusal güvenlikle de yakından uzaktan ilgili değildir.

Amerika ordusunun savaşa hazırlık stratejisini bile herkesin önünde tartışıyor. Bizse, kamuoyunun yakından izlediği basit disiplin konularında bile şeffaf olamıyoruz.

Onların mı ulusal güvenlik anlayışı yanlış, yoksa bizimki mi?
Yazarın Tüm Yazıları