Oktay Ekşi: Madem herkes istiyor...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Bilirsiniz, eskilerin kullandığı ‘‘Maksud (maksat) bir amma rivayet (söylenti) muhtelif’’ diye bir söz vardır. Nitekim bu ‘‘Meclis Soruşturması’’ ve ‘‘Yüce Divan’’ meselesinin hukuka ve adalete en uygun çözüm şeklinin ne olduğunu kime sorsak, ‘‘Tek çare konuyu Meclis'in elinden alıp yargıya devretmektir’’ hükmünde birleşiyor.

Velakin ‘‘Sorunu yargıya aktardım’’ demekle iş bitmiyor. Öyle ya... Soruşturmayı kim başlatacak? Yargılama yetkisi nereye ait olacak? Yeni düzenlemenin kapsamına hangi sıfat sahipleri girecek? Daha önce Meclis Soruşturma Komisyonu -veya Genel Kurulu- tarafından karara bağlanmış konularda nasıl hareket edilecek?

Meselenin bir an için başına dönelim:

Meclis Soruşturması işinin yozlaştırılması yeni bir olay değil... İyi anımsarız, 1969-70 yıllarında Yahya Demirel'in Hayali İhracat meselesi gündeme gelince, o zamanki Başbakan Sayın Süleyman Demirel, kendisi hakkında Meclis Soruşturması açılması talep edilmesine çok tepki göstermiş, ‘‘Meclis'in bu konuyu görüşmesi, yargıya müdahale anlamına gelir’’ demişti.

Aradan hayli zaman geçtiği için ihtiyatlı bir ifade kullanmak istiyoruz ama hafızamız bizi yanıltmıyorsa, buna rağmen kurulan komisyonun görev yapması çeşitli yollardan (örneğin Başkan seçimi geciktirilerek) engellenmiş, hatta bu komisyon bir rapor dahi hazırlayamamıştı.

Sayın Demirel'in soruşturma önergeleri konusunda Meclis'in vereceği kararların ‘‘siyasi’’ nitelikli olmasına isyanı anlaşılabilir bir husustu. Ama yargılanmaya karşı çıkışı doğrusu tuhaf geliyordu.

Bir an için Demirel'in o tutumunu isabetli sayacak olursak görülür ki, bizim sistemimizin en az 30 yıldır böyle bir meselesi vardır. O zaman sormaya değmez mi, kendileriyle ilgili bir Anayasal sorunu dahi 30 yılda çözemeyenlerin ehliyet ve dirayetinden nasıl söz edeceğiz?

Yukarıda söylediğimiz gibi şimdi maksud bir. Nitekim hemen her parti ‘‘Halen Meclis Soruşturması'na tabi olan hususlarla ilgili yetkiler Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na ve Yargıtay Ceza Daireleri Kurulu gibi bir yüksek yargı merciine bırakılmalıdır’’ görüşünde birleşiyorlar. Hatta Fazilet Partisi hariç, ötekiler Anayasa'nın bununla çok ilgili olan ‘‘dokunulmazlık’’ maddesinin de değiştirilmesini ve dokunulmazlığın sınırlandırılmasını talep ediyorlar. Velakin iş uygulamaya gelince hiçbiri kılını kımıldatmıyor.

İşin tuhafı, şu anda görev yapan hükümetin geçen yıl 4 Haziran'da TBMM'ye sunduğu ‘‘Program’’ın 5'inci sayfasında aynen ‘‘Hükümetimizin bir başka önceliği de, Anayasamızın 83'üncü ve 100'üncü maddelerinin değiştirilerek, dokunulmazlığın sınırlandırılmasıdır’’ deniyor.

Madem hükümet de bu işe öncelik veriyormuş. Şu değişikliği yapıp Türkiye'yi yeni bir bunalıma sürüklenmekten kurtarsalar ya...

Yazarın Tüm Yazıları