Oktay Ekşi: Clinton, kalplere konuştu

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

ABD Başkanı Bill Clinton, görevinin ikinci döneminin son yılında Türk kamuoyunu tam da yüreğinden yakalamayı bildi. Sıcak mesajlar verdi. Dostça konuştu. Ve hiç değilse önümüzdeki bir yıllık bir dönem için geçerli olan sağlam bir vaatte bulundu:

‘‘İyi veya kötü gününüzde sizinle beraber olacağız’’ dedi.

Daha önce de Türkiye'ye ABD'den George Bush gibi ‘‘Başkan’’lar geldi. Lyndon Johnson gibi ‘‘Başkan Yardımcısı’’ sıfatıyla geldikten sonra Başkan sıfatını alanlar oldu. Hepsinde elbet iki ülke arasındaki ilişkileri olumlu açıdan değerlendiren konuşmalar yapıldı.

Ama hiçbirinin tavrı Bill Clinton'ınki kadar açık, samimi ve dostça değildi. Keza hiçbiri Türkiye'nin önemi ve parlak geleceği konusunda Bill Clinton kadar net bir görüşe sahip değildi. Hiçbiri uzun vadeli bir değerlendirme yapmamıştı. O nedenle Bill Clinton'ın niçin Türkiye'yi Avrupa Birliği içinde görmek istediği açıkça görülmekteydi.

Yeri gelmişken belirtelim:

Devletler arası ilişkilerde duygusallığa yer yoktur. O nedenle Bill Clinton'ın, bu sözleri bizim ne kara kaşımız ne de ela gözümüz için söylemediğini bilmeliyiz.

Bill Clinton'a o sözleri, dünyanın stratejik açıdan belki de en önemli bölgesinde bulunan Türkiye'yi kazanmanın sağlayacağı çok büyük yararlar söyletmektedir. Nitekim her şey bir yana, Türkiye, ABD'nin giderek daha da bağımlı hale geldiği Kafkasya ve Orta Asya'daki enerji kaynaklarına giden yol üzerindeki köprü ülkedir.

Kaldı ki ABD'nin Ortadoğu'da karşılaştığı tüm sorunların çözümünde Türkiye'nin unutulmaz katkıları vardır. Soğuk Savaş yıllarında Ortadoğu'nun Sovyetler Birliği nüfuzuna girmesini önleyerek, Arap milliyetçiliğinin çılgınlıklarına izin vermeyerek, Körfez Savaşı'nda net bir tavır koyarak bunun bir çırpıda akla geliveren örnekleridir.

O nedenle Türkiye'nin kıymetini en iyi bilecek durumdaki insan Bill Clinton'dır.

Ancak bu gerçek ABD'nin Ortadoğu'daki tüm çıkarlarının Türkiye'ninki ile örtüştüğünü söylemeye yeterli değildir. Örneğin, ABD'nin Kuzey Irak'ta izlediği ve uzun vadede bir Kürt devleti kurmayı hedefliyormuş gibi görünen gelişmeler Türkiye açısından rahatsızlık vericidir. Sayın Demirel'in dün Clinton'la birlikte yaptığı basın toplantısında ABD için kullandığı ‘‘stratejik işbirliği’’ eğer geçerli bir deyim ise, ABD'nin bu konuda Türkiye'nin çıkarlarıyla ters düşen bir politika izlememesi gerekir.

Kuşkusuz Türkiye'nin ABD'den beklentileri gibi ABD'nin de Türkiye'den beklentileri vardır. Bunları Bill Clinton son derece açık bir dille hem basın toplantısında hem de TBMM'de yaptığı konuşmada ortaya koydu. En çok da ‘‘insan hakları ve demokrasi’’ konusunda ilerici geçinen muhafazakárlarımızı uyardı.

Dileyelim de mesajı almış olsunlar.



Yazarın Tüm Yazıları