Oktay Ekşi: Bir bu eksikti...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

TAM da pazar sabahının keyfine uygun bir konuyu ele almaya niyetliydik. Konu da Necmettin Erbakan'ın, 28 Şubat sürecinde kendisine sokağa inip yurt çapında mitingler yapmayı öneren milletvekillerine, ‘‘Bizi Kızılay'da sallandırsalar, 3 kişi arkamızdan gelmez’’ yanıtını vermesi idi.

Gerçeği nihayet gördü diyerek Hoca'yı kutlayacaktık. Ama içimiz elvermedi. Çünkü 500 trilyon liralık et kaçakçılığı baskın çıktı.

Et öyle bir gıda ki, gücü yetenin günlük yaşamının ayrılmaz parçası. Gücü yetmeyen için de ayrı düşmüş bir yavuklu kadar özlem konusu.

Meğer bu kadar hayati bir madde, hiçbir denetimden geçmeden aylardır, hatta yıllardır sofralarımıza gelir ve sağlığımızı tehdit edermiş de haberimiz yokmuş.

Geçen gün Sağlık Bakanı Osman Durmuş da son 10 yıl boyunca Türkiye'ye yapılan ‘‘kan ürünleri ithali’’ ile ilgili kayıtları incelettiğini bildiriyor, ‘‘ancak kendisinden eski yıllardaki durum hakkında kesin bilgiye sahip olmadıklarını’’ söylüyordu.

Yani eğer AIDS gibi, Hepatit gibi hastalık taşıyan kan girmiş ve insanlarımıza verilmiş ise... Bunu ancak Allah bilir demeye getiriyordu.

Çünkü bazı insanlarımız dışarıdan kan alıp şahsi eşyasını beraberinde yurda sokabiliyormuş.

İşin ilginç yanı yurda giren kaçak et konusunda da Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp, ‘‘Vatandaşımızı korkutmak istemiyorum. Eskiden girmiş bu gıdalar. İnşallah sağlıksız değildir’’ dedi.

Gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler de bir kısım insanların yurda gelirken beraberlerinde 40-50 kilo donmuş et getirdiklerini söyleyerek durumu açıklamaya çalıştı.

Bunlarda hastalık var mı yok mu, o bilinmiyormuş.

Bu Sayın Bakanlar kısaca diyorlar ki:

‘‘Gerçi bu konulardan biz sorumluyuz ama... Siz bize değil, Allah'a güvenin. Çünkü biz de işi ona havale ettik.’’

Gerçekten öyle...

Bir yıl boyunca yolcu beraberinde giren kaçak etin toplamı ne olabilir?

Bin, hadi bilemediniz 10 bin yolcu bunu yapsa bir yılda yurda toplam 500 bin kilo (500 ton) kaçak et girer... Ama siz deyin 1000 ton...

Oysa Dünya Gazetesi'nin dün yayınladığı verilere göre Türkiye'nin bir yılda tükettiği kırmızı et, bunun tam bin misli, yani 1 milyon tonu buluyor. Onun da ancak 350-400 bin tonu Türkiye'den karşılanıyor. Kalanı yani 600-650 bin tonu Türkiye'ye kaçak giriyor. Ve bu etlerle, ‘‘deli dana’’ mı, yoksa başka bir hastalık mı bizlere bulaştı bilen yok.

Ekonominin kaybını, devletin gelir kaybını ve bu işleri yapan alçakların yol açtıkları ahlaki çöküntüyü saymıyoruz.

Ama lafı uzatmayalım. Nasıl olsa yakında hepsini affeder rahatlarız.

Yazarın Tüm Yazıları