Oksidatif stresi önle, uzun yaşa

Oksidatif stres, bedeninizin normal metabolik faaliyetleri ile ürettiği ya da çevreden aldığı ‘‘serbest radikal’’ olarak bilinen oksitleyici kararsız elektron gruplarının hücreleriniz üzerinde oluşturduğu bir zararlanmadır. Hücrelerinizi yaşlandıran, hastalandıran ve hücre yaşam süresini kısaltan biyokimyasal bir süreçtir.

ANTİOKSİDAN kapasitesi yüksek besinleri daha çok kullanarak vücudunuzun serbest radikallere bağlı hücresel zararlanmasını (oksidatif stresi) azaltabilirsiniz. Araştırmalar antioksidan kapasitesi yüksek besinlerin hücreleri yaşlandıran ve zararlandıran serbest oksijen radikallerini emme kapasitesinin yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Daha yüksek antioksidan kapasitesine sahip besinlerin hücreleri daha iyi koruyup, daha uzun ve daha sağlıklı yaşam sağladığına ilişkin güvenli veriler mevcuttur.

ANTİOKSİDAN TÜKETİMİ

Uzmanlar her gün ortalama 3500 üniteden daha fazla antioksidan tüketimini önermektedir. Ortalama ve sıradan bir diyetin günde en fazla 2500 ünite kadar antioksidan kapasite içerdiği düşünülürse, antioksidan kapasitesi yüksek meyve ve sebzeleri daha çok yiyerek bu kapasitenizi arttırabilirsiniz. Daha yüksek antioksidan kapasitenin daha az enfeksiyon, daha az tümör-kanser, katarakt, hipertansiyon eğilimi, daha sağlıklı bir kalp ve damar sistemi, daha genç ve daha uzun bir yaşam demek olduğunu hatırlayınız.

KOYU RENKLİ MEYVELER

Koyu renkli olan sebze ve meyvelerin (siyah üzüm, domates, kiraz, vişne, karpuz, çilek, kırmızı ve yeşil elma, koyu yeşil sebzeler...) açık renkli olanlardan, taze besinlerin bekletilmiş ve dondurulmuş olanlardan, organik ve ekolojik şartlarda yetiştirilmiş besinlerin kimyasallarla işlemden geçirilenlerden ve doğal besinlerin işlenmemiş olanlardan daha çok antioksidan güç taşıdıklarını unutmamalısınız.


NOT ALIN


Hipertansiyonunuz, metabolik sendromla ilişkili olabilir


Metabolik sendrom, kötü kolestrol ve trigliserit düzeyinde yükselme, kan şekeri yüksekliği veya gizli diyabet eğilimi, karın çevresinde genişleme (bira göbeği), ürik asit yüksekliği ve hipertansiyon ile ilişkili muhtemelen genetik zemini olan bir metabolizma bozukluğudur. Metabolik sendrom sorunu olanlarda obezite, şeker hastalığı, kalp krizi ve felç riski artmaktadır. Bu sendroma sahip hastalarda genellikle iyi kolestrol (HDL) düzeyi düşük, trigliserit seviyeleri yüksek bulunmaktadır. Karın çevresinde yağlanma tipiktir. Karın çevresinin erkeklerde 102 cm, kadınlarda 88 cm'den fazla olması anormal olarak kabul edilmelidir. Metabolik Sendromun görülme sıklığı yaşla birlikte artmakta, 60'lı yaşlarda yüzde 40'lara kadar yükselebilmektedir. Bu metabolik sorun kadın ve erkekleri hemen hemen aynı derecede ilgilendirir.

Metabolik sendromun genetik faktörlerle çevresel faktörlerin birleşimi ile oluştuğu düşünülmektedir. Eğer genetik eğiliminiz söz konusu ise aşırı yiyecek tüketiminiz ve yeterli düzeyde egzersiz yapmamanız sendromun daha erken yaşlarda ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Hipertansiyon sorununuz varsa ürik asit, HDL kolestrol, trigliserit ve tokluk kan şekeri seviyelerinizi de kontrol ettirmeyi unutmamalısınız. Hipertansiyon sorununuz metabolik sendromunuzun bir parçası olabilir.


AKLINIZDA BULUNSUN


Akdeniz diyeti her türlü kanseri önlüyor


Meyve ve sebze açısından zengin, yağ tüketimi az miktarda zeytin yağına dayalı olan Akdeniz diyetinin kalp hastalıklarına karşı koruma sağladığı bilinmektedir. Son zamanlarda yayınlanan bazı yeni raporlarda uzun süreli Akdeniz diyeti uygulanmasının kalp hastalığı yanında kansere karşı da koruma sağladığına dair bulgular mevcuttur. Bu koruma Akdeniz diyetinde kullanılan antioksidan kapasitesi yüksek sebze ve meyvelerden ve koruyucu etkisi yüksek omega-3 yağ asitlerinden kaynaklanabilir. Kilo fazlalığının, şişmanlığın ve fazla yağ tüketiminin de kanser oluşumunda katkısı olabileceği dikkate alınırsa Akdeniz mutfağı mucizesinden kanserden korunmak için de yararlanılabileceği doğrudur.