O sevişme o kıza lazımdı

Benim için tatsız bir konu.

Yoksa durur muydum bugüne kadar, en azından bir mış-muş'la dokunurdum.

Biraz da gerçek nedir, belli olsun diye bekledim. Hani tecavüz mü, gönül rızası mı, darp var mı, spermler kimin?..

Bir parça da ortalık durulsun dedim.

Anlamışsınızdır konunun ne olduğunu.

Evet, Kaya Çilingiroğlu, Hülya Avşar; aldatma, tecavüz, şöhret için değil kadınlığını, canını verecek olanlar... Tamamı burada.

*

Önce şu soruya cevap arayalım diyorum:

‘‘Hülya Avşar gibi güzel bir kadın aldatılır mı?’’

Gerçi benden önce çok arayan oldu. Ne zaman Kaya'nın adı bir kadınla anılsa akla gelen ilk şey bu oluyor. Ünlü ünsüz herkese soruyorlar. Verilen cevap aynı: ‘‘Hayır aldatılamaz, aldatılmamalı.’’

Bir kişi de çıkıp ‘‘Hiçbir kadın aldatılmamalı’’ dese... Yok.

Demek burnunuz yeteri kadar kalkık değilse, gözleriniz sıradan kahverengi bir göz ise, üstelik şanınız şöhretiniz de yoksa aldatılmanız doğal oluyor. Yani en azından su götürür bir yanı oluyor aldatılmanızın.

Arkadaşlar!

Dünyanın en güzel kadını da, en yakışıklı erkeği de aldatılabilir.

İki kişi arasındaki ilişkinin yüz tane boyutu vardır. Üçüncü şahıslar bunun pek azını bilebilirler.

Tarafların boyu bosu, kaşı gözü, olsa olsa ilişki başlarken önemli bir rol oynayabilir, sonrasında değil.

Ha, bir de ilişki biterken bir fayda sağlayabilir güzel olmak. Güzelliğin bir ölçüde kişiye özgüven veren bir özellik olduğunu varsayarsak, daha az yaralanır belki insan ayrılıklarda. İlaveten ‘‘Şimdi ben n'olucam’’ endişesi yoktur hiç olmazsa. Talep çoktur zira.

*

Aslına bakacak olursanız çok güzel, çok beğenilen, çok ünlü, çok akıllı, çok başarılı kadınlar daha çok aldatılıyorlar. Çünkü o kadınların kocalarında -gözlemleğim ancak beni aştığı için değerlendirmesini yapamadığım- bir psikolojik durum sözkonusu oluyor.

Kaya'nın durumu da bu olabilir.

Yoksa Kaya aptal mı?

Basının gözünün üzerinde olduğunu, bu olayın duyulacağını, o kadınların ağzının sıkı olması için ortada hiçbir sebep olmadığını bilmiyor muydu?

Bal gibi biliyordu.

Bildiği bir şey daha vardı:

Eşiyle ilişkisinin hangi noktada olduğu, dört duvar arasında neler yaşadıkları.

Bazen taraflardan biri, ötekinin, evliliği bir korunma aracı olarak görmesinden, ilişkiyi çocuğun hatırı için devam ettirmesinden rencide olabilir. Ve buna tepki verebilir. Mesela, aldatabilir. Belki de kendisinin karşıdaki için ne kadar önemli olduğunu görmek ister. Ne kadar acıtabileceğine bakarak... Hoş görülmek, affedilmek, umursanmamak hiç de hoşuna gitmeyebilir. Hatta onu delirtebilir.

Ne yapacaksınız, önemsenmek hepimizin birinci isteği değil midir?

*

Beni bu son olayda en kızdıran şey, Kaya'nın bir piyasa kızına alet olması.

Çok sıkıştıysa geneleve gitseydi.

Siz bilmezsiniz belki bu piyasa kızlarını. Otuz senedir görürüm, üçü gider, beşi gelir. Şöhret ve para için yapmayacakları şey yoktur. Babalarını bile kullanabilirler, eğer işe yarayacaksa.

O geceki sevişme o kıza lazımdı. Hülya Avşar'ın kocasını aldı ve kullandı. Hepsi bu.

Ha, benim yanılma ihtimalim yok mu? Var tabii. Milyonda bir. Belki de hakikaten tecavüze uğramıştır. Darp izi olmaması çok korktuğu için karşı koymadığındandır. Ertesi gün Akmerkez'e alışverişe gitmeside bozulan moralini düzeltmek içindir.

*

Şimdi ne olacak?

Ben Hülya'nın yerinde olsam... Ama değilim.

Yalnız şunu söylemek istiyorum,

Kaya zaten kıza bir iyilik etti. Bir aileye bir hayırsever yeter. Bilmem anlatabiliyor muyum?

*

Son olarak,

Ayşe'nin Hülya'ya sorduğu bir sorudan, Zehra için ‘‘Böyle bir babayla büyümesindense babasız büyümesi daha hayırlı olur’’diyenler olduğunu öğreniyoruz.

Kaya'ya haksızlık bu.

Kaya'nın Zehra'ya son derece düşkün ve onunla çok doğru dürüst bir ilişki içinde olduğunu biliyorum. Ayrıca Hülya'yla, Zehra'nın şahit olup kötü yönde etkileneceği, içinde kavga, gürültü, şiddet barındıran bir ilişkisi olmadığını da biliyorum.

Hem ayrılsalar da Zehra Kaya'dan kopuk büyümeyecektir ki.

Onsuz büyümenin onunla büyümekten daha hayırlı olduğu babalar vardır elbet ama Kaya onlardan biri olamaz. Yaptıkları onu o kategoriye sokacak cinsten değil.


mış-muş

Baykal Erdoğan'a, ‘‘Kasımpaşalı ol’’ demiş.

Sayın Baykal, bundan ötesi belinde kasaturası.

Denktaş yine menfiymiş.

Eksik olmasın, daha bir kere bile şaşırtmamıştır bizi.

Tatillerin azaltılması gündemdeymiş.

İşte Türk milleti bir tek buna gelemez.

Esnaftan sanayiciye herkes piyasanın canlanması için bayramı bekliyormuş.

Piyasanın canlanması bizim tırtıklanmamız oluyor arkadaşlar.

Emre Ergani, ‘‘Deniz Akkaya'yla aramızdaki ilişkinin adını koyamadık’’ demiş.

Demek daha yatmadılar.

Özcan Deniz Asmalı Konak için, ‘‘Bizim dizi pazartesi sendromunu bitirdi’’ demiş.

Banaysa ilave sendrom getirdi. Benim dizi de aynı gün lakin daima onlar galip.

Aşk trafiğinde Fransızlar birinciymiş.

Deniz, Çağla, Ebru, Tuğba, Gizem,...! Size çok güveniyordum ama olmadı kızlar.
Yazarın Tüm Yazıları