O gün psikolojisi

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

DYP Genel Başkanı Tansu Çiller bugünden başlayarak, 4 gün boyunca İzmir ve ilçelerini dolaşacak.

Tamamen kaybettiği bir şehirde yeniden köprü başı tutmak istiyor.

İşi zor, çünkü kaybettiği sadece İzmir değil. Türkiye çağdaşlık coğrayasını tümüyle kaybetti.

Asırlar boyunca dolaşsa, bu coğrafyayı geri alması mümkün değil.

ARTA KALAN DYP

Bütün hayatını vakfetse, ihanet ettiği, oylarını gasp edip Refah Partisi'ne rehin verdiği bu insanlara olan borcunu ödemesinin imkânı yok.

Çünkü Türkiye bu büyük ihaneti hiçbir zaman unutmayacak.

Peki ya hâlâ yanında kalan DYP'liler?

Herhalde onlar da geçen cumartesi yaşadıkları şoktan sonra bir kere daha düşüneceklerdir.

Bu yazıyı onlara yazıyorum.

Bu ülkeye çok kötülük etti. Bunu hepimiz biliyoruz.

Koskoca DYP'yi barajın altına düşürdü.

Bu da bildiğimiz bir şey. Bunları biliyorduk.

Ama, toplumda yapayalnız kalma pahasına hâlâ yanında kalan insanlara, (tabirimi mazur görün) bu kazığı atacağına yine de inanamıyorduk.

Evet bu yazıyı o DYP'lilerin okumasını çok isterdim.

O, cumhuriyet rejimine, onun kurduğu Türkiye'ye inandıkları halde, sırf liderlerinin kaprisi uğruna çağdaş eğitim reformuna ‘‘Ret'' oyu verip, adlarını Refah Partisi ile aynı haneye yazdırmayı kabul eden DYP'lilerin.

Aralarında hâlâ bu ülkeyi sevdiğine inandığım insanların bulunduğu son DYP'lilerin.

Liderlerinin, ‘‘O gün psikolojisini'' bir daha dikkatle tahlil etmelerini dileyerek...

BİR LİDER Kİ

İki gün tatildeydim.

O nedenle biraz gecikerek yazıyorum. Ama bu yazının mutlaka yazılması gerektiğine inanıyorum.

Çünkü bu psikolojiyi, bu tuhaf ruh halini çok merak ediyorum.

Gerçekten psikologların bu siyasetçinin ruh halini tahlil etmeleri gerekiyor.

Türkiye için bunu yapmaları gerektiğine inanıyorum.

Biraz geriye, geçen cumartesi gününe dönelim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, cumhuriyet tarihinin en önemli kanunlarından birini oyluyor.

Belki Harf İnkılabı kadar önemli bir kanunu.

Türkiye'yi 21'inci Yüzyıl'a hazırlayacak olan bu kanun yüzünden Meclis'te saflaşmalar meydana gelmiş.

Bir tarafta Refah Partisi var. Kızacak, eleştirecek hiçbir şeyimiz yok. Çünkü ne olduğunu iyi bildiğimiz bir parti.

Halktan zaten bunları söyleyerek oy almış.

Çağdaş Türkiye tarafında ise, merkez sağ ve solun partileri.

Yoklamada bir tek merkez parti yok. O da DYP.

Daha doğrusu, DYP'den arta kalanlar.

Genel Başkanları Çiller, sırf şahsi ihtirası yüzünden Refah Partisi'nin peşine takılıp kendi hazırlattığı kanuna ret oyu verirken, bu insanları da yanında sürükledi.

BAŞKANIN OĞLU

Aralarında tanıdıklarım var.

Çağdaş eğitime yandaş oldukları halde, sırf parti disiplini nedeniyle Çiller'i desteklediler.

Ve o müthiş şok günü geldi.

Yani geçen cumartesi günü.

Meclis'te oylamanın yapıldığı gün, arta kalan DYP'liler gidip yine ret oyu verirken Çiller İstanbul'dan gelip oy kullanmadı.

Bunu yapmadığı gibi, küçük oğlunu yanına alıp sinemaya gitmiş.

Hem de hangi filme?

Başkanın Oğlu adlı filme.

Yani ABD başkanının küçük oğlu ile onun korumasını konu alan bir komedi filmine.

İşte ben bu ruh halini anlamaya çalışıyorum. Böylesine tarihi bir günde öne sürdüğü arkadaşlarını yapayalnız bırakan bir liderin psikolojisini.

Öyle bir günde hâlâ ‘‘Başkanın Oğlu'' gibi bir filme gitmeyi düşünebilen bir zihniyeti.

İLERDE BİR GÜN

Bir gün çağdaş eğitim kanununa kimler ret oyu vermiş diye bakanlar, orada Çiller'in adını görmeyecek.

Ama bir Kozakçıoğlu, bir Ünal Erkan o listede görünecek.

Ve bütün bunlara Çiller'in verdiği cevabı hayretle okuyorum: ‘‘Ben olsam da netice değişmeyecekti.''

Siz olmasaydınız o netice çok değişecekti. Cumhuriyet taraftarlarının ezici çoğunluğu o Meclis'e çok daha parlak şekilde yansıyacaktı.

Ama ne yazık ki siz vardınız.

Cumhuriyet tarihinin en büyük düş kırıklığı ve yanılgısı olarak orada, o Yüce Meclis'in çatısı altında vardınız.

Ve bu Cumhuriyet size rağmen kazandı.

Yazarın Tüm Yazıları