Nostaljik İnternet geyiği

Oscar'ın son manitası İngiliz Hasta, hemşiresine yaklaşık şu kelimelerle hesap soruyordu, ‘‘Kanada'dayken de sokakta rastladığın her Kanadalının boynuna mı sarılıyordun?’’. Hemşiranımın tek suçu savaş sırasında, ülkesinden uzaklarda, hastasının sargılara bürünmüş yüzü sayılmazsa haftalardır insan yüzü görmediği bir anda karşılaştığı hemşehrisine gösterdiği sevinç tezahüratıydı.İnsan hangisine hak vereceğini şaşırıyor. Aklıma, New York'da İkizler'in göğü delen terasını terk edip, yeryüzüne doğru çıkacağım yolculuğa hazırlanırken, asansörün kapısında arkamdan gelen Türkçe sözcükleri duymamla hızla kafamı çevirdiğim an geldiğinde hemşireye hak veriyorum.Berlin sokaklarında, gecenin bir vaktinde otelimin yolunu ararken Almanca bilmememe ve Almanların da pek İngilizce konuşma heveslisi olmadığını bilmeme rağmen hiç endişelenmemiş olduğumu düşününce de hastanın fikrine yatıyor aklım.Daha iki sene önce, ‘‘İnternet’’ kelimesine de hemşirenin hassasiyetiyle tepki veriyordum. Bugün bakıyorum, ‘‘İnternet’’ kelimesi olduk olmadık heryerde çarpabiliyor kulağıma...Biraz önce gazetenin merdiveninde, yarım kat önümden inen üç kişinin konuşmasına misafir oldum. ‘‘Sorun değil’’, diyordu delikanlı, ‘‘İnternet'ten bağlanıp da sipariş edebilirsin. Hesabı kredi kartından kesiyorlar’’.Daha bir yıl önce İnternet'te işe yarar hiçbir şey yok diyen yazar yazıyor babam yazıyor, ‘‘İnternet'ten CIA'in adresine girdim. Türkiye'deki son durumu şöyle değerlendiriyorlar’’...Üniversite öğrencisi kuzenim Didem'in arkadaşları ‘‘Nereden biliyorsun?’’ sorularını, ‘‘Geçen gün İnternet'ten okudum’’ cevabıyla savuşturuyorlar. İnanılması zor bir olay anlatıp destek mi arıyorsunuz, üniversitelilerin esprisine başvurun, ‘‘İnternet'ten öğrendim’’...Bilgisayara elini bile sürmemekle övünen köşe yazarının köşesini bir yılı aşkın bir süredir e-posta adresi süslüyor.Konken partisinde kuşburnulu poğaça ikram eden evin hanımı ‘‘Ay şekerim, enfes vallahi. Nereden buluyorsun bu orijinal tarifleri’’ iltifatını, ‘‘İnternet hayatım, İnternet, ne ararsan şıp elinin altında’’ cevabıyla geçiştiriyor.Tekstil firması sahibi kokteylde ayak üstü yakınıyor bir diğer overlokçu, remayözcü işverenine, ‘‘Adamlar geldiler alladılar, pulladılar, yere göğe sığdıramadılar, biz de kandık hadi yaptıralım bir Web sayfası dedik. Dünyanın dört bir yanından sipariş yağacakmış. Ne gezer birader, sayfaya koydurttuğum ‘counter' dahi atmıyor’’.İnternet geyikleri böyle sürüp gidiyor. Laf aramızda, siz de kulak misafiri olduysanız bu türden farklı geyiklere, http://www.list2000.com.tr/interaktif/page.asp?r=33 adresine yazmayı ihmal etmeyin.yurtsan@ibm.net
Yazarın Tüm Yazıları