Niye bana dava

MÜSAADENİZLE bugün yine Yılmaz Güney konusuna döneceğim.

Çünkü Güney’in eşi ve oğlu, yazıma tepki gösterip hakkımda 100 bin YTL’lik dava açacaklarını açıklamışlar.

En doğal haklarıdır.

* * *

Oğlu, "Babam bana hayatımda en küçük bir şamar bile indirmedi. Ayrıca anne ve babalar, çocuklarının kulaklarını çekebilir; ama o buna bile karşı çıkardı" diyor.

Ben genellikle bu tür eleştirilere cevap vermem.

Ama Yılmaz Güney’in eşine her zaman çok saygı duyduğum için, şu açıklamayı yapmam gerektiğine inanıyorum.

Bu da benim en doğal hakkım.

İsterseniz işe bu yazının kronolojisiyle başlayalım.

Bir kere, Yılmaz Güney’in oğluna Mao’nun konuşmalarını ezberletmeye çalıştığı, ezberleyemeyince kulağını çektiği hakkındaki "bilgi" bana ait değil.

Bunu anlatan, ünlü sinema yönetmeni Fatih Akın.

İki...

Fatih Akın
bu bilgiyi bana anlatmamış.

Bu sözleri önce İngiliz Daily Telegraph Gazetesi’nde yayınlanmış.

Fatoş Güney ve oğlu buna hiç ses çıkarmamışlar.

Daha sonra, yani geçen pazar, aynı haberi ve dolayısıyla aynı sözleri bu defa Milliyet Gazetesi, hem de üçüncü sayfasının manşetinden yayınlamış.

* * *

Tarih 26 Şubat Pazar.

Ona da ses çıkarmamışlar.

Bunun üzerinden tam iki gün geçmiş ve ben salı günü köşemde Fatih Akın’ın bu sözlerini aktarmışım.

İngiliz gazetesinde yayınlanan haberin üzerinden neredeyse beş gün geçmiş.

Demek ki aile, Fatih Akın’ın sözlerinde sakıncalı bir yan bulmamış.

Ama ben beş gün sonra bunu köşeme aktarınca kıyamet kopuyor.

Tekrarlıyorum. Olayı anlatan ben değilim Fatih Akın.

Üstelik bunları, Yılmaz Güney’in oğluyla konuşurken öğrendiğini söylüyor.

Ne diyor:

Cezaevindeyken Yılmaz Güney’in oğlu bir hafta yanında kalmış.

O bir hafta boyunca Güney, oğluna Mao’nun konuşmalarını öğretmeye çalışmış.

Mao’nun sözlerini hatırlamayınca da "kulağını çekmiş".

Ben de bunları aktarmaktan başka bir şey yapmadım.

Yazımda ne Yılmaz Güney’e, ne de ailesine hakaret var.

Ağır bir sıfat yok.

Kendilerini kırmak gibi bir amacım asla yoktu.

* * *

Hatta istemeden kırdıysam rahatlıkla özür bile dileyebilirim.

Ha, müsaadenizle, Mao, Stalin, Enver Hoca gibi kişilerin görüşlerini "zırva" olarak nitelemek de benim yorum sınırlarım içinde kalsın.

İsteyen bu kişilerin görüşlerini "ilahi bir mesaj" olarak algılayabilir.

Bana göre zırva...

Bir de Güney’in oğlunun "Mao"nun sözlerini ezberleyememesi meselesi var.

Hiç gocunmasın.

Gençliğimde ben de Lenin ve Marx’ın cümlelerini ezberlemeye çalışır ve bir türlü ezberleyemezdim.

Bu da hem Yılmaz Güney’in oğlunun, hem de benim, normal birer gençlik dönemi geçirdiğimizden başka bir anlama gelmez ki, bir insana hakaret değil, olsa olsa övgü olarak kabul edilmeli.

Fatoş Güney’e gelince...

Onun hem eşinin sağlığında hem de ölümünden sonra bir kadın olarak duruşunu hep takdirle izledim.

* * *

Son bir nokta.

Yıllar önce bir Fransız gazetesinde, Yılmaz Güney’in "Duvar" filminin çekimi sırasında rol alan çocuk oyuncuları dövdüğünü okumuştum.

Oğlu, babasının, "Amatör oyuncuların profesyonel rol yapması için bu işi bilerek yaptığını" söylüyor.

Bu sayede o konuya da açıklık gelmiş oldu.
Yazarın Tüm Yazıları