Neye niyet, neye kısmet?

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

(Yeni Delhi)

Türkiye biliyorsunuz önüne gelenin kötülediği bir ülke oldu. Çoğunca da yalan söylüyorlar, yalan yazıyorlar. Bunların yalan veya yanlış olduğunu söyleseniz de sesinizi kimseye duyuramıyorsunuz.

Bizi buraya, işte bu soruna çare bulma amacıyla üç yıl önce Dünya Basın Konseyleri Birliği'ne (World Association of the Press Councils) (WAPC) bizim yaptığımız bir öneri getirdi.

Önerinin özü, nasıl ülkeler içindeki basın konseyleri, orada yapılan yayınların haklı olup olmadığını değerlendirip bir karar veriyor ve kamuoyuna açıklıyorsa, benzeri bir mekanizmanın, sınır ötesine taşan yayınlar için de kurulmasını sağlamaktı.

Biz bunu önerdiğimiz tarihte anımsayacaksınız, Silahlı Kuvvetlerimiz Kuzey Irak'taki eşkıya sürüsünü ezmek için oraya girdi diye, başta Batı basını olmak üzere, neredeyse tüm dünya ayağa kalkmış ve ‘‘Türkler Kürtler'i öldürüyorlar, ırzlarına geçiyorlar, evlerini yakıyor, yağmalıyorlar’’ diye akla gelmedik yalanı uydurmuşlardı. Altı hafta sonra Türk Silahlı Kuvvetleri geri çekildiği zaman, dediklerinin hepsinin yalan olduğu ortaya çıktı, ama hiçbiri özür dahi dilemedi.

İşte böyle durumlarda başvurulabilecek bir mekanizma kurulsun istedik. O konu WAPC toplantısında görüşülecek diye buraya geldik. Nitekim görüşüldü. Son adımın İstanbul'da bu eylül ayında yapılacak Uluslararası Konferans'ta ve onu izleyen genel kurul toplantısında atılmasına karar verildi.

Buraya gelmişken Cumhurbaşkanı'yla, yeni yapılan seçimler sonunda kurulan Bharatiya Janata Partisi Lideri Atal Bahari Vajpayee başta olmak üzere, bazı Hint liderleriyle görüşme yapacaktık. Üstelik talep de bizden gelmemişti.

Ama bu satırları yazıncaya kadar geçen üç gün içinde ilgililerden ‘‘Şansınız varsa sizi görüştürebiliriz’’den başka bir yanıt gelmedi. Uçağımız kalkıncaya kadar da umudumuzu kaybetmememiz istendi.

Onun yerine Hindistan Dışişleri Bakanlığı'nın yüksek düzeyli diplomatları bir öğle yemeği verdiler.

Bu yemek, sözünü ettiğim mülakatları telafi etmeye yeter mi, emin değilim.

Hint mutfağının bilinen özelliğidir: Bol et, bol sos, bol biber... Ve tabii bol pilav. Çeşitli Hint yemeklerinin konduğu bir dizi kap önünüze geliyor. Bunun adı ‘‘Thali’’ imiş. Lezzeti güzel, ama bata çıka yiyorsunuz.

Yemek bittikten sonra da ‘‘Paan!’’

Paan, içine İngilize'de ‘‘betel nut’’ (betel fıstığı) dedikleri fıstık konulmuş bir ağaç yaprağı. Betel yaprağını çiğneyip, dişlerinizle yanağınızın iç yüzü arasında tutuyorsunuz. İddiaya göre böylece yediğinizi kolay hazmediyorsunuz. Ama bana sorarsanız, bir bardak maden suyu daha iyi.

Ama nasıl ki maden suyu ‘‘Paan’’ın yerini tutmuyorsa, güzel bir Hint yemeği de bize söz verilen mülakatların yerini tutmuyor.













Yazarın Tüm Yazıları