Neden KA-DER'e üye oldum?

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Bundan iki hafta önceki ANAP büyük kongresinde yaşanan yüz kızartıcı bir olay kamuoyuna yeterince yansımadı. ANAP delegeleri, 50 üyeden oluşan Merkez Karar ve Yönetim Kurulu için oy kullanırken, 8 kadın adaydan yalnızca birini, Sibel Çarmıklı'yı seçtiler. O da zaten zorlukla seçilebildi.

Kadın adayların isimlerini çizen ANAP'ın toplam 1274 delegesinden 1245'i erkekti. Yani delegelerin yüzde 98'ini oluşturan erkekler çoğunluğu, ‘‘Kadınları burada istemiyoruz’’ diyerek, kendi kendilerini seçtiler.

ANAP gibi Türkiye'ye ‘‘çağ atlama’’ şeklinde bir söylemi kazandırmış olan ‘liberal’ bir partinin kongresinde meydana gelen bu kaza, yalnızca bu parti için değil bütün Türkiye için utanç verici olmalıdır.

Üstelik bu bariz ayrımcılık vakası, cumhuriyetin 75. yıldönümünün kutlandığı bir zaman kesitine rastlamaktadır. Olay, yıldönümünün coşkuyla değil, yas tutularak idrak edilmesi gerektiğine işaret etmektedir.

Cumhuriyetin en önemli akidelerinden biri, Osmanlı'nın 'ikinci sınıf insan' olarak gördüğü kadınların erkeklerle eşitliğinin tanınması olmuştu.

Cumhuriyet ki, kadınlara seçme ve seçilme hakkını 1934 yılında, pek çok Batı demokrasisinden önce tanımıştır. Dün bu hakkın tanınmasının 64. yıldönümüydü.

Sonuçta 75 yılda geldiğimiz nokta, kadına verilen değer, kadına bakış açısından Osmanlı zihniyetinin hâlâ hükümran olduğunu göstermektedir.

Tabii, bu konuda tek başına ANAP'ı eleştirmek yanıltıcı olur. Diğer partilerin durumu pek farklı mıdır?

Örneğin, sosyal demokrat CHP'yi ele alalım. CHP Parti Meclisi'nde, kontenjan uygulaması nedeniyle 60 üyeden 15'i kadındır. Ancak partinin 20 kişilik Merkez Yönetim Kurulu'nda ise yalnızca 1 kadın üye vardır.

DYP çok mu farklıdır? Toplam 40 üyeli Genel İdare Kurulu'nda 40 üyeden yalnızca 3'ü kadındır. DSP'de, 40 üyeli Parti Meclisi'ndeki kadın üyelerin sayısı 4'tür.

Toplam 550 üyeli TBMM'ye seçilen kadın milletvekili sayısı 13'ü aşamamıştır. (Toplamın yüzde 2.36'sı).

Salt bu rakamlar bile, siyaset söz konusu olduğunda, Türkiye'nin çağın içinde olmadığını göstermektedir. Çağımızla değil, olsa olsa, eli sopalı vahşi erkek tipinin, kadını saçından yerde sürüklediği görüntülerde simgeleşen taş devrine bir yakınlık kurulabilir.

Çözüm, kadınların siyasete daha geniş sayıda katılımının sağlanmasından ve parlamentoya daha çok sayıda kadının girmesinden geçiyor.

Kadınların Meclis'te sayıca daha kalabalık temsil edilmeleri, TBMM'de çoğu kadından ‘‘karı’’ diye söz eden, varoş kültürünü aşamamış erkeklerin egemenliğini kırabilmek ve dolayısıyla siyasete belli bir düzey, ciddiyet getirebilmek bakımından da hayati önem taşımaktadır. Belki kendilerine biraz çekidüzen verme baskısını duyarlar.

Bakarsınız, kadınların sayısının artması, siyasetteki tıkanıklığın aşılmasında da önemli bir rol oynayabilir? Siyasetteki erkek egemenliğinin Türkiye'yi nasıl bir çözümsüzlüğün içine soktuğu ortada değil mi?

Sonuçta, bu satırların yazarı, kadınların TBMM'de temsilini genişletmek için kurulan KA-DER'e üye olmuştur ve kendisi gibi düşünenlere kadın-erkek ayrımı yapmadan bu derneği desteklemeleri telkininde bulunmaktadır.

(NOT: Fazilet Partisi bu başlıkta ‘‘özürlü’’ olduğu için yazımızda konu edilmesine ihtiyaç duyulmamaktadır.)



Yazarın Tüm Yazıları