Neden hâlâ gizliyoruz?

Güncelleme Tarihi:

Neden hâlâ gizliyoruz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 2014 23:25

MEDYA iş kazalarına karşı teyakkuza geçti. Rezidans inşaatındaki asansör kazasının sorumlusu aranıyor; inşaatın sahibi Torunlar GYO’dan, asansör şirketi Geda Majör’e, hatta TOKİ’ye kadar faaliyete katılan her kesimin yanlışları ile ilgili haberler yazılıyor.

Haberin Devamı

Yakın geçmişte Soma’daki maden faciasında da aynı yöntem izlenmiş, Soma Madencilik başta olmak üzere ilgili bütün kurum ve kuruluşların sorumlulukları gündeme getirilmişti. Adlarına, unvanlarına bakmadan, herhangi birini kayırmadan sorumluların üzerine gidilmesi sevindirici. Ancak aynı ödünsüz tutumun diğer facialar karşısında da izlendiğini söyleyemiyoruz. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Türkiye, 14 Eylül’de 13 insanın yaşamını yitirdiği başka bir facia yaşadı; Afyon’dan Antalya’ya giden tur otobüsü kaza yaptı, ama bu kazanın sorumlularının adları haberlerde verilmedi. Sadece Posta, Star, Yeni Şafak ve Zaman gazetelerindeki fotoğraflarda otobüsün üzerindeki “Kanatoğulları” yazısı görünüyordu. Hürriyet ile birlikte Akşam, Birgün, Cumhuriyet, Sabah, Sözcü, Takvim, Taraf ve Vatan gazetelerinde ne haberde verilmişti şirketin adı ne de fotoğraflarda görünüyordu. Hatta bazı gazetelerde otobüs şirketinden bir yetkilinin görüşleri verildiği halde şirketin ismi gizlenmişti. 17 Eylül’de, Konya’da 22 kişinin yaralandığı otobüs kazasında da firmanın adına yer verilmedi haberlerde.
Oysa okurlar, bu kadar sık yaşanan otobüs kazalarında firmaların adlarının kendilerinden gizlenmesini istemiyor. Bu konuyu ısrarla takip eden Hürriyet okurlarından İlhami Akkum, kazanın ardından yine mail gönderdi; “Yine değişen bir şey yok. Trajikomik.”
Akkum’un bu üslubu kullanmasının nedeni, bu konuya defalarca değinmiş olmama rağmen otobüs firmalarını korumaktan vazgeçilmemiş olması. Haklı da. Yazılarımın ardından bazı medya kuruluşları fotoğraflarda firma adını kapatmamaya başladı. Fakat DHA ve Hürriyet Dünyası’nda henüz o kadar bile ilerleme görülemedi. Yanlışın düzelmemesi bir yana, yazılarımda savunduğum düşünceye karşı görüş de gelmedi. Otobüs firmalarının adlarını gizlemenin doğru olduğunu savunan da çıkmadı. Sanırım bu durumda bana düşen, kaza yapan otobüs şirketlerini gizleme alışkanlığından vazgeçilene kadar bu konuyu yazmaya bıkmadan, usanmadan devam etmek.
Şimdi bir daha anlatayım. Neden o firmaların adlarının yazılması gerektiğini savunuyorum:
1) Yasalar açısından, trafik kazası yapan otobüs firmalarının adlarının gizlenmesini zorunlu kılan bir düzenleme yok. Tam tersine Karayolları Trafik Kanunu’nun Ek 4. maddesinde “ölümlü trafik kazasına karışan otobüs işleticisinin unvanının medyada yayınlanmasının ticari itibarın ihlali sayılmayacağı” vurgulanarak, şirket isimlerinin yazılması teşvik ediliyor.
2) Gazetecilik etiği açısından “Firmaların adının yazılmasında kamu yararı var mı?” sorusunun yanıtı önemli. Bu soruya benim yanıtım kesinlikle evet. Kaza yapan şirketlerin adlarını yazarak tüketicileri uyarmış oluruz, şirketler de kazalara karşı önlemler alır; daha dikkatli davranır. Böylece otobüs kazalarının azalmasına, dolayısıyla daha az insanın ölmesine katkıda bulunmuş oluruz. Şirketlerin değil tüketicinin yanında olmalıyız.
3) Habercilik açısından, elbette otobüs şoförlerini peşinen suçlamaktan yana değilim. Nasıl ki, bir uçak kazasında kesin bilgiye ulaşamamışsak kimseyi suçlamadan ve havayolu şirketi yöneticileri ile konuşarak haber yazıyorsak, otobüs kazalarında da aynı şekilde davranmalıyız. Otobüs kazalarında da kalıpları bir yana bırakarak, kazanın nedenleri konusunda tahmin yürütmeden, firma yetkililerinin açıklamalarını da alarak haber yazmalıyız.
İşte bu gerekçelerle otobüs kazalarında firmaların adlarının açıkça yazılması gerektiğini savunuyorum. Medya yöneticilerinden (tabii Hürriyet Dünyası başta olmak üzere) bu konuda adım atmalarını bekliyorum. Kuşkusuz ben yanlış düşünüyor olabilirim. Öyleyse de lütfen yazın; tartışalım, fikir oluşturalım.

Haberin Devamı

İSPARK’tan açıklama

Haberin Devamı

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi’ne ait otoparkları işletmek üzere kurulmuş olan İSPARK, 7 Eylül’de yayımlanan “Bebek isyanı büyüyor” haberine ilişkin bir açıklama gönderdi:
“İstinye ve Tarabya tekne parkları kıyıdan yaklaşık 15-20 metre açıkta yapılmış, bu alanlar İstanbul halkının kullanımına açılmıştır. Tekne parklarla ilgili bazı eleştirilerin olması doğaldır. Ancak doğal dokuyu bozduğu ve denizi kirlettiği yönündeki eleştiriler tamamen dayanaktan yoksundur. Kurumumuz, sektör temsilcileri ve tekne park sahiplerinin taleplerini değerlendirmekte uygun olan noktalarda bu projeleri hayata geçirmektedir. Bebek’teki mevcut durumda kıyılarda tekneler gelişigüzel parklanıyor ve sahiller vatandaşın kullanımına kapalı. İSPARK’ın hayata geçireceği projede ise kıyıdan belli uzaklıkta tekne parklar yapılacak, parklanma düzeni sağlanacak. Böylesi güzel ve modern bir projeyi bazı iddiaların odağına oturtarak gündeme taşımak, en insaflı hali ile kurumumuza yapılan haksızlık. Tekne park projeleri ile denizdeki değnekçiliği sonlandıran İSPARK, İstanbul’a yakışan çevreci, modern tekne park projelerini İstanbul’a kazandırmaya devam edecek.”

Haberin Devamı

Okurdan kısa kısa

Kemal Avcı: Spor sayfasında bugün (17 Eylül) “Matthaus’tan ilginç gönderme” haberinde “Yıldırım Demirören’in Del Bosque’ye ödediği 8 milyar Euro tazminat” yazılmış. 8 milyar Euro ciddi para, o kadar tazminat olur mu hiç? 8 milyon Euro olacaktı. Bu hataları görmek rahatsız ediyor beni.
Alp Camcı: Bugün (11 Eylül) “iCloud sızmasından sonra Kate Upton’un izlenmesi iki kat arttı” başlığı ve çıplak özçekim görseli istisnasız hangi haberi açtıysam açayım sağ sütunda ve haber başlığı hizasında tanıtılıyor. Bu içeriğe karşı değilim. Yalnızca bu resmi, başka bir içerik okumaya çalıştığım her seferinde zoraki olarak ekranımda gösterilmesine karşıyım.
Emin Kanat: Medyanın suç haberlerini veriş şeklini endişe ile karşılıyorum. Bu haberler, suçun reklamını yapmak gibi oluyor. Oysa suçun sonucuyla beraber, yani mahkeme sonrası aldığı cezayla verilmesi gerekir ki, caydırıcı olsun.
Tunca Enercan: Hürriyet Web sayfalarındaki haberleri açınca, otomatik olarak ilgili video da açılıyor. Biz her videoyu izlemek istemiyoruz, izlemek istersek, ayrıca tıklayarak izleriz. Gerekli düzenlemeyi yaparsanız seviniriz.
A. Feridun Gündoğdu: Kanal D hakkında yaptığınız sayfalar dolusu haberler (reyting haberleri dahil) diğer kanallar için haksız rekabet oluşturmuyor mu? Bildiğim kadarıyla siz bu konuya birkaç defa değindiniz. Ama değişen bir şey yok. Ayrıca unutmayın gazete okuru çabuk incinir.
Arif Deniz: Gazetedeki televizyonların yayın akışında neden Halk TV mevcut değil? Neden koymuyorsunuz?
Esen Babacan: Ege ekinizde Denizlispor haberlerini göremiyoruz.
Nail Kut: 18 Eylül’de spor sayfasında “Fani Hanım’ı Arkan sakinleştirdi” başlığını görünce soyadının “Hanım” olduğunu zannettim. Var mı haber dilinde böyle bir üslup? “Hanım”, kadınlara verilen bir unvan, soyadı gibi yazılabilir mi?
Şamil Altundal: 13 Eylül’de spor sayfasında yayınlanan Yapı Kredi Play ile ilgili bir sayfada “#bencefutbol hashtagi’ne en yaratıcı tweet’i yazdı kazandı” demişsiniz. Ama ödül kazandıran tweet yok, bunu da belirtmeliydiniz bence.
Ahmet Alev Ulusan (T. Turing ve Otomobil Kurumu): “Yunanistan’da Uluslararası Sürücü Belgesi istenmeyeceği” haberleri yanlış anlaşılmalara sebep oldu. Mevcut Türkiye sürücü belgeleri 1949 Uluslararası Anlaşması hükümlerine göre düzenlendiği için uygulamada bu sürücü belgeleri ile Yunanistan’a taşıt sokulmasına izin verilmemektedir. 1968 Viyana Konvansiyonu hükümlerine göre hazırlanan, ancak 1 Ocak 2015 itibariyle dağıtımına başlanacak olan sürücü belgeleri Yunanistan’da geçerli olacak.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!